Tıknefes
Ülkede insanların çaresizliğine güvenilerek garip şeyler, müjde diye verilir oldu. Hemen her alanda görüyorsunuz ve birebir yaşıyorsunuz. Gerçekten çözüm adına hiçbir sorun ele alınmazken, sürekli kirden kabarmış halının altına bir şeyler süpürme telaşına şahit oluyoruz.
Son gündemimiz destek ve müjde diye sunulan nefes kredileri… TOBB üyelerine, bir başka deyişle Türk reel sektörünün tamamına, sekizinci kez nefes kredisi uygulamasına geçiliyor. Faizi yüzde 17,5… Aradaki fark TOBB’a bağlı oda ve borsaların faiz gelirinden karşılanacak.
Şimdi öncelikle duruma bakalım. Ülkede, başta hizmetler sektörü olmak üzere yaşanan bir finans sıkıntısı var mı? Her işletmenin nakit paraya ihtiyacı bulunuyor mu? Hem de şiddetle… Peki bu firmalar borçlu mu? Hem de ödemesi mümkün olmayan oranlarda...
Nefes kredisiyle ne yapılıyor? Yeniden borç almaları sağlanıyor. Buna kaç firma, nasıl ulaşacak bilmiyoruz. Öyle iki ucu pis bir değnek ki, krediye ulaşamasanız da dert, ulaşsanız da dert.
Ankara Ticaret Odası Başkanı bu olanak için bir açıklama yapmış ve kaynaklarını ticari hayata destek için ayırdıklarını belirtmiş. İki gün sonra da ekonomi yönetimi çıkar bunu kendi yapmış gibi anlatır.
Oysa ne iktidarın yaptığı doğru, ne de bu kaynak kullandırmanın çare olacağı… Çoğu işletme belki de bir aylık işyeri kirasını bile karşılamayacak bu kredilere başvuracaktır. Bunu en baştan söyleyelim.
Ama yararlanmak için değil. Denize düşen yılana sarılır diyerek çaresizlikten… Türk reel sektörünün kredi kullanma nedeni bile her şeyi anlatıyor. Niye işletmeler krediye ulaşmaya çalışıyor? Günü kurtarmak için… Zira şu şartlarda başka çareleri de yok.
Oysa kredi, bir işletmenin gelişimini sağlamak, aldığı krediyi borç değil finansman yaparak, yarına ilişkin kendini ödeyecek atılımlar yapmak için ya da çok ucuzsa özsermayeyi yıpratmamak için kullanılır. Kredilerin yüzde 17,5 ile bile çok ucuz olduğu söylenemez.
Peki ne yapmalı? Mesela TOBB bu tip bir yönteme başvurmak yerine, Türk reel sektörünün tamamını temsil eden özelliğiyle ekonomi yönetiminin karşısına geçip, vergi ve primler konusunda öteleme değil, silme ihtiyacı olduğunu belirtip konuya değinebilir.
Bunu söyleyin ya da söylemeyin, günün sonunda olacak olan bu. Zira mevcut durum, piyasa şartları, durumu atlatmakten öte sorunlu bir alana taşındı. Yani işler bugün düzelse ve pandemi yok olsa dahi, bu borçların ödenebilme kabiliyeti bulunmuyor. Ancak haciz yaparsınız ve işletmeleri yok edersiniz.
O zaman TOBB, bu faiz desteğini bankalara değil de kamuya sunsa, faizler tamamen silinip, aradaki fark yıpranma payı olarak uygulanıp, kamuya aktarılsa ve mevcut borçlar faizsiz, çok uzun vadeli bir şekilde, küçük taksitlerle 1 yıl ödemesiz olarak yapılandırılsa daha mantıklı değil mi?
Zira bu haliyle kamunun bütçesinde sadece alacak olarak duruyor ve tahsil edilebilme olanağı yok. O zaman hem uzun vadede Hazine’nin bu parayı kurtarması sağlanır; hem de işletmeler rahatlar.
Bitti mi? Hayır… Eş zamanlı olarak verginin gelir üzerinden ve kazançtan alınan bir unsur olduğu hatırlanmalı ve primler de, vergi oranları da düşürülmeli. Elbette bunu kurumlar vergisini yüzde 25 arttıran bir ekonomi yönetimine anlatmak kolay değil.
Çünkü sahayla ilgileri koptuğu için fotoğrafı da göremiyorlar. İnanın ödenebilir ve adil vergi ile prim oranları oluşsa, hem eski borçlar kapanır; hem de Hazine’nin ve SGK’nın tahsilat oranı artar. Ama kime anlatıyorsunuz?
Nefes kredisi veriyormuşuz. Hem de sekizinci kez… Sanki firmalar maratonda ve dinlenme molası veriyorlar. Türk reel sektörü tıknefes olmuş, nefes alamıyor. Bu haliyle biraz daha üzerine yük bindirip koşturmaya devam ederseniz ne yazık ki reel sektörü kalp krizinden kaybedeceğiz. Şüphesiz anlattıklarım görebilene…