10 kamu şirketi ile ekonomik devrim
Bu yazının iddiası, 10 kamu şirketinin "yeniden yapılandırılması veya desteklemesi" ile Dış Ticaret Açığının kalıcı olarak (veya uzun bir süre için) kapatılabileceğidir.
Kabaca Türkiye ayda 20 milyar dolar ihracat yapıyor, 23 milyar dolar ithalat yapıyor. Bugün geldiğimiz seviye geçmişe göre hayli iyi bir seviye, ihracatımızın ithalatı karşılama oranı,Liberal ekonomi tarihimizin en yüksek seviyelerine yakın. Kur ve faiz politikaları da bu olumlu gidişi destekliyor ve bir kaç ay içinde bir aksilik olmaz ise dış ticaret fazlası veren bir ülke olacağız. Hatta bir iki aydır bunun işaretleri geliyor ancak kalıcı olması önemli. Elbette bu analizde bardağa dolu tarafından bakıyoruz. Bu duruma gelmek ve sürdürebilmek için milletimiz alim gücünden büyük fedakarlık yapıyor.
Bu yazıda nispeten az kaynak kullanarak, nispeten hızlı ve tamamen kamu iradesi ile yapılabilecek ve yılda 20 milyar dolar civarında direk ve dolaylı ihracat artışı sağlayacak10 kamu şirketini takibe almayı öneriyorum. Yaratılacak bu kaynak ve ilave 50 bini aşkın istihdam ile vatandaşın üzerindeki ekonomik baskı azalacak, dış ticaret dengelenecek, enflasyon ve kurda normalleşmenin gerek şartları sağlanabilecektir. Bütün ekonomik sorunlarımızı çözmez ama daha az baskı altında yapısal dönüşüm programları yapmak için zaman ve kaynak kazandırabilir.
Önereceğim Kamu şirketleri TUSAŞ Uydu, TUSAŞ Havacılık, PTT E -Ticaret, İstanbul İdaresi, TPAO, TCDD, TOGG, TSC, Ulak Haberleşme ve Araştırma Üniversitelerimizdir.
Bu şirketleri seçme sebebim ekonomik potansiyellerini henüz ortaya koyamamış olmalarıdır. Misal Aselsan, THY gibi başarılı kamu şirketlerimizi listeye koymadım çünkü bu şirketler nispeten iyi yönetiliyor ve zaten global arenada dişe diş rekabet halindeler. Listelediğim kurumların dönüşümü hakkında ise politik idarenin az veya çok yapması gereken işler var.
1 - TUSAŞ UYDU
Uydu tasarımı ve üretimi konusunda hızlı yatırım ve geliştirme sürecine devam edersek özellikle Afrika, Latin Amerika ve Ortadoğu ülkeleri için birkaç sene içinde önemli bir tedarikçi olmamız mümkündür. Bu bölge ülkeleri ticarigözlem ve askeri uydu konularında daha yeni yeni çözüm arayışlarına girmekteler. Bu alanda global pazarın hızla büyümesi öngörülmektedir. TUSAŞ, eğer uydu geliştirmesi alanında havacılık bölümü ile fazla kaynak paylaşımı yapmıyor ise TUSAŞ Uydu'nun TSKGV altında ayrı bir savunma şirketi olarak yapılandırılması doğru olabilir. TUSAŞ'ın bunca projesi arasında uydu geliştirme işinin ikinci plana bırakılması hatalı olabilir. Küresel uydu pazarı yılda 10% büyümekte ve 70 milyar dolar civarındadır. Türkiye bu pastadan yılda 1 milyar dolarlık ihracata birkaç sene içinde ulaşabilir.
2 - TUSAŞ HAVACILIK
TUSAŞ'ın havacılık bölümüne yani helikopter, uçak ve İHA bölümüne yüksek miktarda kamu kaynağı aktarılmaktadır ve bu ürün gruplarında sadece iç pazar talebini hedeflemek ekonomik açıdan sürdürülebilir değildir. Kabaca küresel askeri uçak pazarı 45 milyar dolar, dron pazarı 20 milyar ve helikopter pazarı 45 milyar dolardır. Sektörün büyümesi 10% üzerindedir. TUSAŞ'ın yılda milyar dolar mertebesinde havacılık ürünü ihraç etmesi, önümüzdeki birkaç sene içinde gerçekçi bir hedeftir. Bayraktar firması, özel sektör dinamizmi ile TUSAŞ'ın geniş kadrolar ile 15 sene içinde geldiği seviyeyi birkaç sene içinde yakalamıştır. TUSAŞ'ın hem ürün geliştirme hem uluslararası pazarlama konusunda hızlanması gerektiği açıktır.
3 - PTT
PTT'nin iki önemli alanda reformu gereklidir. İlki geleneksel posta servislerinde yapılması gereken reformdur. Bu reform, Türkiye'nin ihracat, katma değer üretimi ve milli tasarruf oranlarına çarpan etkisi yapacaktır. Posta servislerinde dünyanın en iyi ilk 20 posta servisi içinde girilmesi makul bir hedeftir ve birkaç sene içinde başarılmalıdır.
PTT'nin büyük başarısızlık projesinin ismi ise PTT AVM'dir. Neredeyse 10 senelik faaliyet ve yatırım sonucu pazarda gelinen nokta kabul edilemez. PTT AVM'nin Alibaba, Aliexpress, Amazon gibi birkaç yüz milyar dolar seviyesinde satış yapmasını beklemiyoruz ancak birkaç yüz milyon dolar seviyesine çıkması, hem ulusal pazardaki yabancı rakiplerine dişli bir rakip olması hem uluslararası pazarda büyümesi ve inovasyon merkezli bir şirket olmasını beklemek hakkımız.PTT AVM, E -Ticaret alanında Türkiye'nin milli şirketidir, çok daha iyi yönetilmeli çok daha hızlı büyümelidir. PTT'nin zaten kendi ana işinde yapması gereken çok sayıda dönüşüm vardır, E -Ticaret konusunda ne kadar başarı beklenebilir? Belki bu alanda PTT AVM'nin PTT'den ayrı bir kamu şirketi olarak yeniden yapılandırılması, yeni bir marka altında çok daha iddialı şekilde yoluna devam etmesi faydalı olabilir. Kamu kurumları, belediyeler ve vatandaşlarımız da bu milli e -ticaret firmamızın önce ulusal sonra uluslararası büyümesine daha çok ilgi göstermeli ve destek olmalıdır.
4 - İSTANBUL
İstanbul'u yarattığı ekonomik çıktı açısından ve argümanı desteklemek için bir kamu firması olarak düşünelim ve ihracatını artırmayı hedefleyelim. Bu çabadan da kolayca ilave milyar dolar seviyesinde turizm kaynaklı ihracat geliri elde edilebilir. Yapılması gereken iş, tarihi yarımadaya hapsolmuş olan şehir turizmini tarihi yarımada bölgesi ile bağlantılı olarak genişletmektir. İstanbul'da konaklayan turistin 1 gün daha fazla konaklaması ve Sultanahmet'teki otelinden yürüyerek gidebileceği bazı bölgeleri şehrin turizm bölgesine ekleyebilmek gerekir. Bu bağlamda Karaköy, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy hattı turizm yürüyüş bölgesine katılabilir. Galataport projesi, özel firmanın karını artıracak şekilde lüks yabancı marka mağazaları ile doldurulmamalı, turist sayısını artıracak ve yöresel ekonomiyi büyütecek şekilde işletilmelidir. Avrupa’da ki yolcu gemisi firmalarının rotasına İstanbul eklenmelidir. Mimar Sinan Üniversitesi bölgesi, çevre muhitlerde üniversiteye bağlı sanat galerileri açarak bir sanat ve tasarım mükemmeliyet merkezi yapılabilir. Galata, Beyoğlu, Taksim, Harbiye, Osmanbey, Şişli bölgeleri, yürünebilir turizm bölgesine eklenebilir. Bazı yollar kapatılarak tramvay hatları kurulabilir. Bazı yollar tek yön haline getirilerek kazanılan alan yürüyüş yolu ve tramvay yoluna çevrilebilir. Haliç bölgesi Alibeyköy’e kadar yürünebilir turizm bölgesine dahil edilebilmelidir. Kadıköy ve Boğaz hattı da tarihi yarımada turizmi ile daha çok bütünleşebilmelidir. Boğaz hattındaki eski eser niteliğindeki yalıların bir kısmı kamulaştırılarak kültür turizmi amacıyla değerlendirilebilir. Sultanahmet otellerinin, Taksim AKM'deki gösterilerinin pazarlamasını yapmaları sağlanabilir. Turizm sahası genişletilirken alanlarında ilk 20'ye girebilecek seviyede "Doğa Tarihi Müzesi" ve "Bilim Müzesi" İstanbul'a kazandırılabilir. İstanbul’da yapacak is çok.
5 - TPAO
TPAO son yıllarda bir atılım içinde. Hem yurtiçindeki petrol ve gaz kuyularının üretimini artırmayı başardılar hem satın alınan deniz sondaj gemileri ile ümit verici çalışmalar yapmaktalar. Bu atılımın devam ettirilmesi durumunda yılda milyar dolar seviyesinde ilave gelir üretilmesi beklenmelidir. TPAO'nun zayıf kaldığı alan ise bunca petrol ve gaz zengini komşulara sahip olunmasına rağmen TPAO'nun bu bölgelerde doğru dürüst bir keşif ve üretim başarısının olmamasıdır. Ayrıca Afrika'daki petrol zengini bazı ülkeler kaynaklarının işletilmesi için TPAO'nun kapısını çalmamaktadır çünkü TPAO'nun yetkinliklerini yeterli bulmamaktadırlar. Bu bağlamda TPAO'nun petrol ve gaz üretimi konusunda idari ve teknik yetkinlik artırması ve kendi alanındaki lider oyuncular arasına hızla girmesi hedeflenmelidir.
6 - TCDD
TCDD'de TPAO gibi son yıllarda atılım içindedir ve İpek Yolu kapsamında tek tük blok tren sevkiyatlarına başlayabilmiştir. Ancak durum ideal seviyeden çok uzaktır. TCDD eğer kendi ligindeki ilk 20 firma arasına girebilmiş olsa idi Türkiye'nin dış ticaretine ve ulusal tasarrufuna her yıl milyar dolar seviyesinde ilave katkı yapabilirdi. Özellikle eksik kalınan alanlar yurtdışı bağlantıları ile yük taşımaları, konteyner taşımaları ve liman bağlantılarıdır. Ayrıca yurtiçindeki mevcut demiryolu ağının verimli işletilmesi konusunda kuşkular mevcuttur. TCDD'nin işlettiği Haydarpaşa limanına gelen gemiler 2012'ye kadar demiryolu bağlantısı ile yüklerini Anadolu'ya dağıtabiliyorlar idi fakat ilginç bir akıl tutulması sonucunda bu bağlantıyı kopardık. Bugün ticari gemiler Haydarpaşa limanına gelebiliyor ama demiryolu ile malını aktaramıyor. Haydarpaşa Limanı'nın demiryolu bağlantısı ile beraber Türkiye ticaretinin hizmetine sunulması konusu değerlendirilmelidir. TCDD her gün onlarca blok treni ipek yolu hattına gönderebilmelidir. TCDD'nin bir ülkede (misal Afrika ülkeleri) demiryolu altyapısı kurup işletme hizmeti verebiliyor konumuna gelmesi hedeflenebilir.
7 - TOGG
TOGG firması her ne kadar kamu firması gibi görünmese de siyasi irade ile kurulmuştur, kamu ortaklığı vardır (Turkcell ve TOBB) ve en az beş sene daha siyasi desteğe ihtiyacı vardır. Yılda 175 bin araç üretimi hedefiyle tanesi 30 bin dolardan yılda 5 milyar dolar ciro ile Türkiye'nin en büyük sanayi firmaları arasında girecektir. 2 milyar dolar ithal girdi kullansa, yılda 3 milyar dolar net ekonomik katkı sağlayacak, ithal ikamesi etkisi yapacak ve ihracat yapacaktır. Projenin daha hızlı başarıya ulaşması için ilgili kamu kurumlarının sürekli desteğine ihtiyaç vardır.
8 - TSC
TSC, "TurkishShippingCompany" veya "Türk Denizcilik İşletmeleri" üzerinden konteyner gemi işletmeciliği yapacak bir kamu firmasına ihtiyaç vardır. Danimarkalıların Maersk firması, İtalyanların MSC firması, Fransızların CMA -CGM firması, İsrail'in ZİM firması, Çinlilerin Cosco firması, Almanların Hapag -Lloyd'u velhasıl Tayvanlısı, Japon’u, Korelisi, Amerika'sı tüm egemen devletlerin en az bir konteyner gemisi işletmeci şirketi mevcuttur. Kimi kamu şirketidir kimi özel şirkettir ancak her durumda milli ticaret politikalarına göre işletilirler. Dünya ticaretinin büyük bölümü bu konteyner gemileri üzerinden döner, bu bağlamda bu konu ekonomik bağımsızlık konusudur. Bu deniz konteynerciliği işi 1950'lerden sonra standartlaşmaya ve ticarileşmeye başlamış ve 80'lerden sonra büyümesi hızlanmıştır. Maalesef Türkiye'de bu dönemden sonraki iktidarlar ya ihmalden ya da beceriksizlikten bu konuda ilerleme yapamamıştır. Türkiye piyasasında bu işi yapan firmalar büyük yabancı firmaların acentesi olmaktan öteye gidememişlerdir. Belki de zaten bu amacın dışına çıkmaları istenmemektedir. Bu alan kurtlar sofrasıdır, okyanuslardaki ticaret, Atlantik güçleri tarafından büyük ölçüde denetlenir ve yönlendirilir ve yerli sermayenin kendi inisiyatifi ile bir atılım yapma imkanı yoktur. Bu konuda Türkiye de politika yapıcılar karar alır ve yatırım fizibilitesi yaptırır ise sonucunda ne çok zarar edileceği raporda anlatılır. Örnek olarak bu yabancı firmaların bilanço zararları gösterilir. İş ciddiye binerse Türkiye piyasasında servis veren firmalar fiyat kırar ve yeni kurulan firma boğulmak istenir. Bu dümenleri sağlam politik irade ile devirmek ve ticari bağımsızlık yolunda bu firmayı kurmak gereklidir. Muhtemelen küçük ve orta ölçekli konteyner gemileri ile direk ve hızlı liman bağlantıları Türkiye’ye rekabet avantajı sağlayabilir.
9 - ULAK HABERLEŞME
Ulak haberleşme firması ile 5G baz istasyonu üretimi konusunda önemli ölçüde yatırım yapılmıştır ancak hedeflere ulaşılamamıştır. Bunun üzerine şirketin kontrolü 2019'da Aselsan'a verilmiş ve nispeten işe yarar ürünler ortaya çıkmaya başlamıştır. Teknolojinin hayli uç noktalarında geliştirmelerin yapıldığı bir alandır ve Aselsan'ın bu işi başarması için gerekli destek verilmelidir. Sadece 5G santrallerinin küresel pazarı 50 milyar USDdır, hızlı büyümektedir. Bu alanın sürekli gelişmesi ve ülkelerin sürekli bu alana milyarlarca dolar yatırım yapması beklenmektedir.
10 - ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTELERİ
10) Araştırma üniversitesi (ResearchUniversity) kavramı dünyada var ve Türkiye de 2017 de 10 tane seçkin kamu Üniversitemize bu unvan (ve muhtemelen ilave bütçe) büyük beklentiler ile verildi. İsmi "Araştırma" olarak koyduğumuzda ihtiyacımız olan kurumu tam olarak ifade edemiyoruz çünkü "Araştırma" ifadesi "bilim için bilim yapmak" ve "uluslararası makbul yayın yapmak" kavramlarını çağrıştırıyor. Oysa en azından 10 -15 sene için bizim uluslararası yayınları ve "bilim için bilim yapma" yaklaşımlarını ikinci plana bırakmamız gerekli. Araştırma ve geliştirme yapacak yani fiilen teknoloji geliştirecek, ürün tasarlayacak, prototip yapacak, simülasyon yazılımı geliştirecek, test edecek, donanımlı ARGE üniversitelerine ihtiyacımız var. Bu üniversitelerin atölyelerinde CNC tezgahları, 3D yazıcılar, elektron mikroskopları, yükseltilmiş gerçeklik uygulamaları ile akademisyenlerimizin elini kirletmesi lazım. Özellikle savunma sanayinde yüzlerce proje aynı anda yürüyor ve farklı disiplinlerden binlerce yeni ürün ve malzemenin geliştirilmesi gerekiyor. ARGEüniversitelerinin birçok alanda mükemmeliyet merkezi olması, teknolojiyi geliştirmesi hedeflenmeli. Araştırma Üniversitesi olayı 4 senedir var, hiç duyduk mu şu Üniversite özel sonar geliştirdi, beriki virüsün DNA dizilimini değiştiren makina geliştirdi öteki yüksek çözünürlüklü mercek üretti, beriki kuantum veri depolaması geliştirdivs.vs. çalışmaları? Duymadık. 4 sene geçti Araştırma Üniversiteleri yerinde sayıyor bu kabul edilemez. Ayrıca ARGE konularında sadece 10 seçkin üniversite yeterli değil, küçüklere de doktora projeleri verilmesi gerekli, nereden ne çıkacağı belli olmayabilir. Sadece yeni teknoloji gelişimi değil, mevcut teknolojilerin Türkiye’ye transferi ve uygulamaya geçirilmesi konusunda da yeterli performans gösterilememekte. Araştırma Üniversitelerimizi hızlı, üretken ve yenilikçi haline hızla getirmeliyiz.
Bu 10 kamu kurumunun başarılı olması için gerekli desteği verebilir, kaynağı ayırabilirsek birkaç sene içinde yıllık ilave 20 milyar dolarlık ihracat veya dengi ekonomik faydayı üretebiliriz. Ayrıca bu konularda yapılacak iyileştirmeler ile zaman içinde 50 binden fazla yeni istihdam oluşması muhtemeldir.
Bu dönüşümlerin tamamı 2023 seçimlerine kadar yetişemez ancak en azından dönülmez nokta geçilmelidir. 2023 seçimlerinde Atlantikçi bir hükümet kurulsa dahi ülkenin tekrar acente ekonomisine döndürülemeyeceği, savunma projelerinin kadük haline getirilemeyeceği altyapının hazırlanması değerlendirilebilir.