Frene kim ya da kimler basıyor
Devletin en önemli kitabı Milli Güvenlik Siyaset Belge (MGSB)’sidir… Kırmızı kitap olarak da bilinir! Fethullah Terör Örgütü (FETÖ)’nün bu kitapta, “T.C. Devleti’ne yönelik bir tehdit!” olarak yer aldığı söylenmektedir. Eğer böyle bir değerlendirme, “laf olsun!” diye konulmamışsa, devletten bu konuda ciddi adımlar atması beklenir…
ASIL SORUN TSK’YA KUMPAS KURULMASI DEĞİL Mİ?
FETÖ’nün TSK’ya kumpas kurduğu en önemli siyasetçiler tarafından açıkça itiraf edildi… Dönemin Başbakanı, Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada, “kumpası dolaylı olarak itiraf ederek, kandırıldığını!” söyledi.
Konunun siyasi yönü bu minvalde iken bağımsız yargı organları, art arda kumpası gün yüzüne çıkaran kararlar verdi… Hatta yetkili mahkemeler bununla da kalmayarak, tertipçiler hakkında suç duyurusunda bulundu!
Siyasi ve hukuki cephe bu şekilde tahkim edilirken, cihet-i askeriye de gelişmelere pek uzak durmadı! Bilindiği üzere Genelkurmay Başkanlığı Aralık 2013’te, “Balyoz davasında sahtekârlık yapıldığını!” ileri sürerek suç duyurusunda bulunmuştu… Aradan iki yıl geçti! Bu suç duyurusunun akıbeti hakkında henüz tatmin edici bir bilgi alamadık! Herhalde TSK “laf olsun, torba dolsun!” diye böyle bir girişimde bulunmamıştır!
Böylece siyasi, hukuki ve askeri cephe aynı rotaya dönmüş oldu… Ancak herhalde dümen ya da pusula arızası oldu ki bir türlü doğru rotada hareket edilemiyor! Rotadan büyük oranda sapıldı…
Mevcut durumda günümüzün en mantıklı sorusu şudur: “Eğer bir örgüt milli orduya kumpas kuruyor ve bu durum, siyasi, hukuki ve askeri çevrelerce teyit ediliyorsa, niçin bu yönde bir dava açılmıyor ya da açılamıyor?”
Türkiye bu soruya inandırıcı bir cevap bulamadan yoluna devam edemez! Eğer, Türkiye’deki hukuk sistemi FETÖ’yü tali nedenlerle yargılıyor, fakat ana nedene gözlerini kapatıyorsa, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda saygınlığını kazanamaz! Aynı zamanda Türk hukuk tarihi de bu ayıbı ders olarak gelecek nesillere aktarır!
BİRER BİRER KAÇIYORLAR
Hukuk işi ağırdan aldıkça FETÖ mensupları da ellerini kollarını sallaya sallaya ülkeyi terk ediyorlar… Zaten FETÖ’nün finansal kaynakları milyar dolarlarla ifade ediliyor. Muhtemelen dünyanın cennet köşelerinde “lüküs hayat” kendilerini bekliyor! Gözümüz yok, yedikleri, içtikleri kendilerinin olsun ama gördüklerini, en azından basın hürriyeti kapsamında malum gazetelere göndersinler de görgümüz, bilgimiz artsın!
Korkarım, günün birinde hukuk dava açmaya karar verdiğinde, yargılanacak adam kalmayacak! Allah’tan teknoloji gelişti. Tele konferans sistemleri ile duruşmalara katılır ve aslanlar (!) gibi kendilerini savunurlar… Zaten adamlar tepeden tırnağa dijital!
Bunlar kendilerine “muhacir” (Mekke’den Medine’ye göç edenler) demiyorlar mı? Bu biraz da, “Dönüşüm muhteşem olacak!” sözünü akla getiriyor… Ama böyle olunca da ortaya bir soru çıkıyor! Ensar (Medineli Müslümanlar) kim? Malum, aralarında tatlı bir rekabet vardı ama Mekke’ye birlikte girmişlerdi! Pensilvanya’da Amerikalılardan bir Ensar cemiyeti kurulabilir mi? Din âlimleri konuyu araştıradursun, biz sadede gelelim…
ŞU KONUYU KAPATALIM, HERKES RAHAT ETSİN!
Türkiye’de şu anda direksiyonda bulunan her çevreden insan istese bile bu konu kapanmaz! Cemaat’e sadece muktedirlere verdirdiği hasarın hesabı sorulursa, toplum vicdanı bunu kabul etmez… Nedeni ne olursa olsun, bu işi yokuşa sürenler, en azından ahlaki nedenlerle Türk tarihine karşı sorumlu olur…
ABD ve AB’ye dayanarak siyaset yapan çevreler ise şöyle düşünebilir: “TSK’dan, içeride yatanlardan bana ne? İş daha da derinlere giderse, patronlarım zor durumda kalır! Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım!”
Ama unutulmasın ki konu vicdani boyutunun yanı sıra bir milli güvenlik sorunudur. Eğer, devletin anayasal kurumları böylesine vahim bir durum karşısında bile harekete geçemezse, bu devlete, bu askere, gelecekte de gelen vurur, giden vurur… Bu ise en hafif ifadeyle, görevin ihmal edilmesi anlamına gelir! Devlet ve millet, yöneticilerinden varlığını devam ettirmesi için tedbirler almasını bekler; yabancıların kumpasına çanak tutmasını değil!
Günümüzün kurumları ve yöneticileri idare-i maslahat yolunu seçerlerse, toplum bunu hafızasına kaydeder… Günü geldiğinde, bu defter mutlaka açılır! Düşman operasyonunun üstünü kapatmak, herhalde hiç kimsenin sahip olmayı istediği bir miras değildir…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr