Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Tasarruf formülü

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek BES meselesinden dertli. Özellikle sistemden çıkışların, öngörülenin 3 kat üzerinde gerçekleşmesi kendisinde üzüntü yaratıyor. Yüzde 10 fire beklerken, yüzde 38 gerçeğiyle tanışmak ağır gelmiş.

Bu konuda da önlem alınacağını ve çalışma yürütüldüğünü söylüyor. Nasıl bir önlem alınacağına bakıyorsunuz; mecburi girişlerde 2 ay sonra çıkma hakkı var. Bu süreyi uzatma ihtimali üzerinde duruyorlar. Devlet sopasıyla zorunlu tasarruf...

Fakat problem şu ki, insanın tasarruf edebilmesi için, önce aldığı ile geçinmesi, hatta insani gelişmişlik düzeyi kriterleri olan sanatsal ve kültürel faaliyetlere de para harcayabiliyor, ani çıkan sağlık sorunu gibi konuları karşılayacak bütçesi, borçlanmadan tatile gidebiliyor ve keyfe keder de harcama yapabiliyor olması lazım.

İnsanların aldıkları parayla bırakın insani kalkınmışlık seviyesini, açlık ya da yoksulluk sınırını yakalamakta zorlandığı bir ülkede, zorla para kesmeye kalkarsanız sonuç alamazsınız. Ülkemizin tasarruf ihtiyacı var mı? Elbette var. Ama bu böyle zorlamayla olmaz.

Mesela önce kamu harcamalarında verimlilik esasını ele alan, fayda / maliyet hesabını yapmayı bilen bir iktidar seçilir. Ardından planlı bir ekonomi programı uygulanır. Bunun sonucunda elde edilecek gelir de, adaletli bir biçimde paylaştırılır.

Vatandaş geliriyle normal geçimini sağlayıp, yoksulluk sınırını aşıp, ihtiyacının dışında elde ettiği geliri de tasarruf olarak değerlendirir. Bununla altın mı alır, ev mi tercih eder, bankaya mı koyar, gidip güvendiği bir şirketin borsada hissesine ortak mı olur, kendi tercihi.

Lakin önce geçimi dışında para arttırması lazım. Yani fakir, hatta fakirlikten de kötü ödenebilir olmaktan çıkan borcu olan insanlara kanun zoruyla tasarruf yaptırmaya kalkarsanız, bunun adı birincisi tasarruf olmaz, salma olur. İkincisi ilk fırsatta sistemden kaçar.

Bu kaçışı kimi zaman zorunlu BES’ten çıkış olarak görürsünüz, kimi zaman vergi kaçağı, bazı dem de sigortasız çalışmaya razı olma şeklinde. Ama mutlaka kaçar. Meseleyi buradan okumadan, yani değer yaratıp, değeri adil paylaştırıp, arta kalanı da tasarrufa yönlendirerek, dış kaynak ihtiyacını azaltmayı düşünmek hayalciliktir.

Bunu zorla uygulamaya koymak ise, ne insanlıkla, ne ekonomi anlayışıyla, ne de gerçekçilikle bağdaşmaz. Zaten bu tip uygulamalar demokratik bir ülkede de olmaz.

Yani Mehmet Şimşek, iktisaden hapsedeceği insan sayısını çoğaltacağına, insanların gelirini nasıl arttıracağına kafa yormak zorunda. Aksi takdirde Maliye Bakanlığı gibi şaşkın şaşkın ortada dolaşır. Sürekli vergi ister, tahakkuk ile kasaya giren farkı gerçeğiyle karşılaşınca af çıkarır, sistemi düzeltmediği için de yine açıkta kalır. Böylece af fırtınasından kurtulamaz.

Elbette tüm bunları yapmak için, önce matematik, sosyoloji, ekonomi gibi bilim dallarına samimiyetle inanmak lazım. Türkiye’nin tüm varlıklarını bir fonda toplayıp, dünyada eksi bakiyeyle varlık fonu kurup, bundan sonuç alacağına inanan bir yaklaşım bu dediğimi anlar mı; onda ciddi şüphelerim var.

Çetin Ünsalan

tasarruf