Prof. Sezgin, dinler, bilim ve Türkler
İslam’ın bilime yaptığı katkıları bilgi ve belgelere dayanarak kanıtlayan ve bu alanda bir ekol olan Prof. Dr. Fuat Sezgin’i kaybettik. Ruhu şad, mekânı cennet olsun! Prof. Sezgin, bütün ömrü boyunca Batı kaynaklarını esas alarak bilimden İslam’ı dışlayanlara karşı tek kişilik bir ordu gibi saygı duyulacak bir mücadele sergiledi. Kendisinden çok şey öğrendiğim Muhterem Hocam’ı rahmet ve tazimle anıyorum.
Türkler Karahanlı Devleti (840-1212) döneminde 932 yılında İslamiyet ile tanıştı. Müslümanlığın Türklerin özgün kültürüne önemli yansımaları oldu. Türkler İslamiyet’i kılıç zoruyla değil, gönüllü olarak kabul etti. Satuk Buğra Han (890-955) döneminde Türkler Müslüman oldu. İslamiyet altın döneminde dünyadaki bilimsel çalışmaların öncüsü durumundaydı.
RASATHANE VE DONANMA TOPLARI
Zaman içinde İslami öğelerle harmanlanan Arap kültürü,içine Farsi izler de katarak köklü bir muhafazakâr geleneğin doğmasına neden oldu.Bilimsel çalışmalar sekteye uğradı. Osmanlı uleması, muhakemenin dine tatbik edilmesinin hatalı olacağı sonucuna vardı. Din böylece dar bir alana sıkıştırıldı. Bu nedenle İstanbul’dan başyapıt düzeyinde özgün bir eser çıkmadı! Bu sürecin doğal sonucu, 1575 yılında kurulan rasathanenin donanma topları ile yıkılması oldu.Şeyhülislam'ın bu konudaki fetvası ibretliktir: "Bu dünyayı ve gökleri araştırmak tehlikeli ve beyhudedir!"
DOĞA-İNSAN İLİŞKİSİ
Jeokültür açısından Müslüman ve Hıristiyan ülkeler karşılaştırıldığında, Hıristiyan ülkelerin sanat, bilim ve teknoloji alanında daha ileri bir düzeyde olduğu görülür. Bunun nedenlerini sorgulamak çok geniş bir tartışma konusudur. Naçizane düşüncem şudur:
"Hıristiyanlık din felsefesi açısından 'Doğa-İnsan' ilişkisini, Müslümanlık ise "Allah-İnsan" ilişkisini merkeze koyar." Doğa-İnsan ilişkisi esas alınınca din yorumu şu şekle bürünür: "Allah doğayı yaratmıştır. Doğa, içerisinde insana faydalı çeşitli nimetler barındırır. İnsan kendini bu nimetlere erişebilecek bir şekilde konumlandırmalıdır." Böyle bir yorum ise şu sonuçlara varır: "Doğayı anlamalı (araştırma/bilim) ve ondan istifade etmeliyiz (teşebbüs ruhu). Bütün sorumluluğu Allah’a yükleyemeyiz (insanın sorumluluk üstlenmesi)."
“Allah-İnsan” ilişkisi öne çıkarıldığında din tefsiri bizi şu anlayışa götürür: "İnsan, zayıf ve âcizdir; Allah'ı kavrayamaz; bunu düşünmek bile küfürdür." Bu şekilde bir yorum ise bizi "tevekkül, kadercilik ve sorumluluğu Allah'a devretmek" sonucuna götürür. Müslüman ülkelerde, kültürel öğelerin en güçlüsü olan dinin jeopolitik dinamizm önünde bir engel teşkil etmemesi için kısa dönemde alınabilecek en etkili tedbir laikliktir. Orta ve uzun dönemde ise, İslam dininin, ilahiyatçılar tarafından, ruhuna uygun olarak, araştırma, yaratıcılık ve teşebbüs ruhunu teşvik edecek şekilde yeniden yorumlanması gerekmektedir.
Diğer taraftan Hıristiyanlığın bazı mezhepleri çalışmayı bir ibadet olarak görür. İnsanın işine sadık kalarak ve çalışarak Allah’a yaklaştığını ileri sürerler. MaxWeber, “Kapitalizmin Ruhu ve Protestan Ahlak” adlı eserinde bu konuyu da işler.
İSLAMİYET’İN RUHU BİLİME AÇIKTIR
Halkının büyük bir bölümü Müslüman olan Türkiye, uzun yıllara dayanan laiklik geleneği ve nispeten daha özgür olan fikir yaşamıyla bu konudaki en uygun ülkedir. İslam, içinde sayısız fırsatlar barındıran geniş bir coğrafi alanı Türkiye'ye açabilecek sihirli bir anahtardır. Peygamberimize atfedilen "İlim Çin'de de olsa gidip alınız!" sözü hafızalarımıza kazınmıştır. Bedir Savaşı'ndan (MS 624) sonra Müslümanlara esir düşen müşrikler fidye verildiği takdirde serbest bırakılıyordu. Maddi gücü yetersiz olan ve okuma yazma bilen müşrikler için ilginç bir yöntem uygulandı. Bu durumdaki her esir, Medineli 10 çocuğa okuma yazma öğrettiği takdirde özgürlüğüne kavuşacaktı.
Tüm bunlar İslam’ın doğasının ilerici ve bilime açık olduğunu gösterir. Aynı zamanda Prof. Sezgin’in işaret ettiği İslam’ın altın çağını (9-13. yüzyıl) rehber alarak, günümüzün tutuculuğundan kurtulup kendimize gelecek için bir rota çizebiliriz. Müslümanlık, Doğa-İnsan ilişkisini açıklayan tefsirlere kavuştuğu anda tüm İslam âlemini ileri doğru sürükleyecek bir ivme yakalayacaktır.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr