Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Borç ödeyeyim derken batmayın

Türkiye’de vatandaşın borçluluk durumu malum. Ülke kredi kartı borcuyla dünyanın bir numarası olmayı başardı. Neyle? Borçluların nüfusa oranındaki yüzde 51’lik payla... Birgün Gazetesi geçtiğimiz günlerde bu verileri oldukça net bir biçimde derleyerek kamuoyunun bilgisine sundu.

Hoş ülkenin genelinin de bundan kalır yanı yok. Strateji ve Bütçe Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’nin toplam dış borcu 448 milyar dolar. Elbette bunun içinde kamunun, reel sektörün ve finans kesiminin borçları var. Kamunun bu oran içindeki payının 137 milyar dolar olduğu gözleniyor.

Fakat vatandaşın kredi kartı başta olmak üzere ortaya koyduğu tablo daha dramatik. “Türkiye’nin 18 Ocak 2019 tarihi itibariyle 101 milyar TL bireysel kredi kartı borcu bulunuyor. Yeni nüfus bilgileriyle kişi başına bireysel kredi kartı borcu bin 231 TL olarak gerçekleşti. 2,5 milyon kişinin borcu ise takibe düşmüş durumda.

2002 yılında 64 milyon kişinin toplam tüketici kredisi borcu 2,2 milyar TL iken, tüketici kredisi borcu tam 178 kat artarak 395 milyar TL oldu. Yeni nüfus bilgileriyle kişi başına tüketici kredisi borcu 4 bin 817 TL olarak gerçekleşti. Bu borcun yarısı konut ve taşıt kredisi için kullanılırken, 202 milyar TL’si diğer ihtiyaçlar için kullanıldı.”

Tablo oldukça sorunlu... Ama bundan da önemlisi vatandaşın ciddi bir bölümünün bunu ödeyecek takati kalmadı. Hazır seçime gidilirken de iktidar bu borçları kamu bankaları üzerinden yapılandırmaya ve ödenebilir kılmaya dair kararını açıkladı.

Bankaya gidenlerin içinde ise takibe uğrayanların, işsiz kalanların bu olanaktan yararlanamayacağı ortaya çıktı. Bu konuyla ilgili tartışma dinmek bilmiyor. Elbette ekonomi yönetiminin yaptığı reklamların da ardı arkası kesilmiyor.

Peki gerçek öyle mi? Yani bir yerde çalışıyorsunuz ve takibe de düşmemişsiniz. Bu durumda sunulan paket, borçlu olan için bir avantaj mı? Aslında durum pek de öyle değil. Uzun uzun yorum yapmak yerine vatandaşın ne yaşadığını, yine bana ulaşan bir vatandaşın aktardığı bilgiyle paylaşayım.

“V.B. ve H.B kendi bankalarından kartı olanların başka banka borçlarını kabul ediyorlar.” Yani eğer bu bankadan kartınız yoksa, yani yeni kurban değilseniz borcunuz kabul görmüyor. Tekrar dönelim okurun yaşadıklarına…

“Z.B. ise söyle yapıyor: Örneğin bir bankaya daha önce taksitlendirme yapılmış bir borcunuz var. Toplam ana para borcunu peşin kapatırsa 18 bin TL, bu bankanın yaptığı vade içinde öderse de 28 bin TL olarak karşısına çıkıyor. Banka bunu taksitlendiriyor. Bankanın ekranında borç 28 bin TL olarak gözüküyor. Yani hem eski bankaya olan borcun faizini ödüyor; hem de üzerine yeni faiz olan yüzde 1,2’nin ilave edilmesiyle yeni bir borç sahibi oluyor. Yani borç kapatalım denilirken, daha fazla borca sokuluyor.”

Okurum bu bilginin direkt bankadan alınan bir uygulama bilgisi olduğunu da notlarına iliştiriyor. Yani başvurmanız halinde peşin öderseniz 18 bin TL’ye kapanacak borç, yeni bankada vadelendirirseniz 28 bin TL kabul edilip, üzerine faizlendiriliyor. Ne güzel dünya değil mi?

Hem vatandaşa borcunu kapatıyorum diye yeni kredi sat; hem bilançolarını temizle; hem de ödeme kabiliyeti ve niyeti olan müşteriyi portföyüne kat. Sonra da siyasiler de bunu vatandaşa iyilik diye satsın.

Aklıma Ahmet Şerif İzgören’in eğitimlerinde söylediği şu söz geldi nedense: “Bedava peynir, ancak fare kapanında olur.” Aman ha dikkatli olun; borç kapatayım derken, daha büyük bir borcun altına girip, ödeme kabiliyetinizi tamamen yitirmeyin.

Çetin Ünsalan

borç derken