Havza modelini artık uygulayalım
Ekonomide kısa, orta ve uzun vadeli planların birbirinden ayrıştırılmadan yapılması gerçeğinden hareket eden ülkelerin kazanım sağladıkları sektörlerin ilk sıralarında hiç şüphesiz tarım ve buna dayalı sanayiler gelmektedir.
Dünyanın başına musallat olan Kovid mikrobu ile mücadelede her ne kadar aşının çok önemli olduğundan söz ediliyor olsa da, hastalığa yakalanmamada en büyük güvencenin sağlam bağışıklık sistemi olduğu tıp dünyası tarafından açık açık ifade edilmektedir.
Yani, insanın güçlü ve sağlıklı bir anatomiye sahip olması ile hastalıklara karşı zafer kazanması.
İşte bu noktada tarım ve ona dayalı sanayiler geleceğin sektörü olarak artık net bir şekilde adlandırılmaktadırlar. Hem insan vücudu, hem de ülke ekonomilerinin güçlü olmasını sağladığı için.
Onun için tarımsal üretimi geleceğimiz için çok önemli olarak görüyor isek, gerekenleri de ona göre tedbirler alıp, planlamalar yaparak sağlam temeller üzerine oturtmalıyız.
Bu konuda daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi Türkiye için bir zamanlar yapılan “Gıdada kendi kendine yeten ülke” tarifine yeniden dönmek, dahası tamamen yerli ve milli olan üretimimizdeki fazlalığı da ihraç ederek yüz milyarlarca dolar kazanabilmeliyiz.
Bunun için bugün Tarım ve Orman Bakanlığı olarak adlandırılan, geçmişin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2009 yılında iklim, topoğrafya ve toprak yapısı dikkate alınarak önce 190 olarak belirlediği, daha sonra da ürün desenleri ve diğer ekonomik veriler dikkate alınıp birleştirilerek sayısı 30’a indirilen temel havzalar maalesef doğru dürüst uygulamaya konulamadı.
30 havza üzerinden yapılması planlanan ve Doğu Karadeniz Havzası için de çay ve fındığın baz alındığı uygulamanın aradan 10 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen harekete geçirilememesi devlet ve toplum olarak planlı ve programlı çalışmaya ne kadar uzak olduğumuzun bariz bir göstergesidir.
Örneğin, fındığın ilk dikim ve ana üretim kesimi olarak da adlandırılan Ordu’nun Ünye ilçesinin doğusunda, yani Doğu Karadeniz yöresinde verim ve kaliteyi arttırmak için havza modeli büyük bir fırsat oluşturmasına rağmen maalesef gerektiği gibi harekete geçirilememiştir.
Türkiye’nin sahip olduğu yaklaşık 740 bin hektarlık fındıklığın yüzde 60’ına yakın kısmının yer aldığı Doğu Karadeniz’de bu büyük bir sıkıntı yaratmaktadır.
Fındık bahçelerinin önemli bir kısmının neredeyse asırlık ağaçlardan oluşacak hale geldiği yörede devletin iki binli yılların başında, fındığı söküp yerine başka ürün dikmeyi maddi olarak teşvik ettiği bir süreçte Trabzon Ticaret Borsası olarak 2003 yılında Kaliteli Fındık Projesi uygulamasının ilk adımlarını atarak, “azaltarak değil, arttırarak kazanma” formülü ile herkese, her kesime örnek olmaya çalıştık. Bugün gelinen nokta da bunda ne kadar doğru hareket ettiğimizi göstermektedir.
Bizim fındıkta “bir örnek teşkil etsin” diye, “çok üretip, çok satıp, çok kazanalım” sloganı ile yapmaya çalıştıklarımızın üzerine devlet eliyle desteklemelerin yerinde ve doğru hayata geçirilmesi bu Doğu Karadeniz Havzası’nda başarıyla uygulandığında çok yönlü olarak kazanım sağlayacaktır.
Hem daha çok üretip, daha çok kazanacağız.
Hem köyünde kazanan insanımızın şehirlere göç eylemesinin önüne geçeceğiz.
Hem topraklarımıza sahip çıkmış olacağız.
Bunun için yasası ve mevzuatı bulunmasına rağmen şimdiye kadar gerektiği gibi uygulanmayan, uygulanamayan havza modelinin sağladığı avantajların da harekete geçirilerek, geleceğin sektörü olan tarım ve hayvancılıkta istikrarlı ve hızlı bir şekilde yol almalıyız.