Doğu Perinçek ve diğerleri
Türkiye'de partiler çoğunlukla genel başkanlarının kişiliği ve ağırlığı ile toplum nezdinde değerlendirilir. Siyasi partiler biraz da genel başkanların yansıması olarak algılanır. Her parti az ya da çok genel başkanından izler taşır.
Isterseniz, nesnel verilerle, her türlü ön yargıdan arınarak genel başkanların kıratını kuyumcu terazisinde birlikte ölçelim. Altı temel kriter belirleyerek, başkanlara 10 üzerinden puan verdim. Doğal olarak bu benim kişisel değerlendirmemdir ve her türlü eleştiriye de açıktır. Herkesin kendi görüşüne de sonsuz saygı duyacağımı özellikle belirmek isterim.
Vatan Parti'si Genel Başkanı Doğu Perinçek, birbirinden değerli, bilimsel derinliği olan 60 kadar eser yayımlamıştır. Sadece bu açıdan baksak bile geniş bir fikri zenginlik ve olağanüstü bir entelektüel kapasite derhal göze çarpar. Her yurttaşımız elini vicdanına koyarak kendi değerlendirmesini yapabilir. Haksızlık yapmak istemiyorum ama diğer başkanların söz, eylem ve davranışlarını yakından takip ediyorum. Doğu Perinçek 60 kadar kitap yazmışken, "acaba diğerleri ömürleri boyunca 60 kitap okumuş mudur?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum!
Doğu Perinçek gerçek anlamda bir önder iken diğerleri konjonktürel gelişmeler ve bir takım siyaset numaraları ile koltuğu kapan ve delege oyunları koltuğa yapışan genel başkanlardır.
Genellikle ayakta kalmalarının nedeni, menfaat dağıtan musluğun başında olmalarıdır. Musluğun başından uzaklaştıklarında etraflarında bir kişi bile kalmayacaktır.
Halbuki Doğu Perinçek partililerinden sadece fedakarlık, ilkeli ve onurlu bir yaşam talep etmektedir. Buna rağmen her geçen gün liderliğini daha da pekiştirmektedir. Bu durum önder ile genel başkan arasındaki farkı açık seçik ortaya çıkarmaktadır.
Yabancı bir devlet başkanının yaptığı telefon görüşmesini beyzbol sopası ile basına servis etmesine tahammül gösterenlerde, bir çocuk gibi parmak işareti ile çağrılanlarda, otel odalarına talimat almak için koşanlarda, Türk kimliği ile kavgalı olanlarda, terör örgütünün kuklası haline gelenlerde ulusal onur ve gurur duygusu olabilir mi?
Diğer genel başkanlar, dünyayı, bölgeyi ve Türkiye'yi anlamakta ve algılamakta yetersiz kaldıkları için Türkiye'nin etrafındaki çember giderek daralmaktadır. Türkiye, açık, bariz ve net bir jeopolitik saldırı altındadır. Ve maalesef genel başkanlar bu tehlikeli sürecin ayırdında bile değildir. Halbuki Doğu Perinçek, Türkiye'yi, bölgeyi ve dünyayı anlamakta, birbirine bağlamakta ve ara kesitler ortaya çıkarmada son kerte tutarlı ve gerçekçidir. Sorunların kaynağını iyi tahlil ettiğinden, saptanan çıkış yolları mevcut kaynaklarımızla erişilebilir niteliktedir.
Bir liderdeki en önemli özelliklerden birisi de güvenilirliği ve samimiyetidir. Dün söylediğini bugün yalanlayanlara, 10 gün içinde aynı konuda 10 farklı görüş bildirenlere güvenilebilir mi? Oysa ki Doğu Perinçek için söz namustur ve sözünü tutmak bir yaşam gayesidir.
Küresel dünya ve arkasındaki finans kapital ile silah sanayi, 1980'li yıllardan itibaren atağa kalkmış ve tüm dünyada liyakat sahibi kişilerin ülke yönetimine gelmesini çeşitli yöntemlerle engellemiştir. Ortada dolaşanlar Sarkozy gibi, Hollande gibi, David Cameron gibi finans dünyasının kuklalarıdır. Onlara verilen görev, hem kendi ülkelerine hem de dünyaya finans kapitalin çıkarlarını kabul ettirmektir. Doğal olarak ülkemiz de bu süreçten önemli ölçüde etkilenmiştir.
Post modern etiketi ile cilalanan yeni Ortaçağ'ın en temel özelliği, yönetici sınıfların sıradanlaşmasıdır. Hatta baskı ve şantaja açık olacaklarından yanlış kulvara sapan yöneticiler tercih nedenidir. Bu dönemde en büyük tehdit, bilgi, birikim, deneyim ve liyakattir. Bir kişi ne kadar donanımsızsa, yükselmesi o denli kolaydır.
Eğer, hem ülkemizde hem de dünyada sağduyu ve aklıselimin galip gelmesini istiyorsak, ülkeyi yönetenleri seçerken kılı kırk yarmalı, titiz ve dikkatli olmalıyız. Onlarda bir takım ayırt edici nitelikler aramalıyız. Aksi halde, içeride PKK sopasını, dışarıda beyzbol sopasını kafamıza kafamıza vururlar!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr
