Ekonominin baharı mı?
80’li yılların sorunda bir soru üzerine siyasetçinin biri, diğerini değerlendirirken şöyle bir tanım kullanmıştı: “Önce kendi hayalinde bir dünya yaratır. Sonra kendi yarattığı hayale inanır.”
Açıkçası Türkiye’nin ekonomi konusundaki tavrı da bu tanımla neredeyse bire bir ölçüşüyor. Kendi gerçeklerini görmeksizin, dünyanın yine kendi etrafında döndüğünü zanneden, risklerini günlük olarak yaratan ya da ortadan kaldıran bir yapı içerisinde sürükleniyoruz.
Bu konuda son tutunulan dal G20 Liderler Zirvesi oldu. Osaka’daki zirvede söylenenleri bu şekilde nasıl yorumlayabiliyorlar, inanmakta güçlük çekiyorum. Öncelikle son söyleyeceğimi baştan belirteyim ki Japonya’daki G20 Zirvesi fiyaskodur.
Gerçek anlamda hiçbir şey ortaya çıkmadığı gibi, temenniler manzumesi arasında ülke liderlerinin birbirlerine yaptıkları göstermelik jestler dışında hiçbir sorun halledilememiş, gerçekten hiçbir konuda da mutabakata imza atılamamıştır.
Aksine dünyadaki ekonominin hem iktisadi olarak, hem de jeopolitik manada risklerinin devam ettiği, uzlaşma kültürünün büyük ölçüde yok olduğu söylenebilir. Buradan bir bahar havası yaratmak isteyenleri anlıyorum.
Şayet gerçekleri yazıp çizemiyorsanız, bir bahar yaratma ihtiyacındaysanız, beklenti üzerinden halen ekonomiyi yönetebileceğiniz aymazlığı içerisindeyseniz ya çok kötü bir pozisyonda yakalandınız ya da topu taca atıyorsunuz demektir.
Bütün sorunların çözüldüğü kanaatine nasıl varıyor, nasıl bir bahar havasından bahsedebiliyorsunuz? Aksine daha hemen ardından Trump’ın İran konusundaki çıkışı, problemlerin tüm varlığıyla ortada durduğunu gösteriyor.
Bir bahar umudu içerisindeyseniz; onun sonbahar olabilme ihtimalini neden düşünmüyorsunuz? Korumacılığın arttığı, ticaret savaşlarının muhtemelen daha da keskinleşeceği her yönüyle belli olan bir yapı içerisinde ve toplantı sonrasında, geçici göstergeler üzerinden neyi kotarmaya çalışıyorsunuz?
Oysa dünyanın da Türkiye’nin de ekonomik olarak çözüme muhtaç çok büyük sorunları bulunuyor. Fakat bu tavırdan anlıyoruz ki sorun, çözüm aşamasına gelmekten çok, problemlerle yüzleşmekten başlıyor.
Şimdi günübirlik bazı sokakta karşılığı olmayan rakamlar üzerinden bir hava yaratmaya çalışıyor olabilirsiniz. Ama unutmayalım ki, halının altına süpürdüğümüz ve görmezden geldiğimiz her sorun, bizi daha kirli bir evde yaşamaya mahkum edecektir.