Kurda dalgalanma mı var?
Başbakan Binali Yıldırım TÜSİAD YİK’te yaptığı toplantıda TL’deki değer kaybının canlarını sıktığını söyledi. Dalgalanmanın da 1,5 ay daha devam edeceğini vurguladı. Can sıkıntısını gidermenin yolu belli:
‘Ey dolar’ dersiniz, birileri sizi alkışlar, o da tıpkı diğer ‘ey’lerdeki gibi hemen sonuç verir. Bir ülkede politika slogan atmak üzerine kurulmuş, içi boş bir çuval haline döndüyse sıkıntı asıl buradadır.
Dalgalanma meselesine gelince... Başbakan Yıldırım her gün bir rekorla uyandığımız kurda bir dalgalanma olduğuna gerçekten inanıyor mu? Yaşadığımız dalgalanma mıdır; yoksa sistematik devalüasyon mu?
Yani bir şeyin değerinin 10 birim artıp, 2 birim düşmesi, sonra 5 birim artıp 1 birim düşmesi dalgalanma değildir. Sürekli bir yukarı gidiş varsa, tıpkı akaryakıt fiyatlarında olduğu gibi ürünse zam, döviz kuru ise devalüasyon anlamına gelir.
Bunu dalgalanma söylemenin ardına saklayıp normalleştirmek doğru mu? Başbakan’ın canını sıkıyor mu bilmem ama, geçtiğimiz günlerdeki bir yazımda da paylaştığım gibi 211 milyar dolarlık dış borcu olan reel sektör, Çetin Osman Budak’ın tespitlerine göre her 1 kuruşta 2,1 milyar dolar kullanmadığı bir parada yeni borç almış oluyor.
Yıldırım’ın tarifiyle dalgalanmanın, gerçek haliyle sistematik devalüasyonun 1,5 ay daha süreceği öngörüsü ise tamamen ABD’deki gelişmelere bağlanmış bir çıpa. Diğer konuşmalarında da sık sık dile getirildiği için şunu bir kez daha ortaya koymak lazım.
ABD’deki gelişmeler, sadece sistematik devalüasyonun boyutunu ve şiddetini arttıran bir unsur. Bunun dışında her şey yolunda da ABD yüzünden TL değer kaybediyor değil. Derdiniz sorunla yüzleşmek değilse, bundan sonraki süreçte dünya ekonomisi ve politikası sıkıntılı olacağından yeni bahane bulursunuz.
1,5 ay sonra ne olacak? Türkiye dolar basmaya mı başlayacak? İhracatımız birden bire patlayacak, turizm gelirlerimiz şaha kalkacak ya da dünya finans sistemi Türkiye’ye para mı yağdıracak?
Tekrar altını çiziyorum: Kurda dalgalanma yok. Sistematik devalüasyon var. Artık sorunu kabullenip, yarını kurtaracak hamleler yapmak lazım. İktidar belki farkında değil ama; reel sektörün oksijen tüpündeki nefesi kesilmek üzere.
Çetin Ünsalan