Kemalist Devrimi hangi iklimde tamamlayabiliriz?-2
Bir önceki yazımızda görüldüğü gibi dini bir yapılanmanın, FETÖ gibi Batı çıkarlarına hizmet ettiği takdirde sonuna kadar önü açılıyor. Ancak o ülkeyi rahatsız eden bir duruş ortaya koyarsa, birdenbire fanatik ve milliyetçi oluyor ve anında “tehdit” kategorisine sokuluyor...
TÜRK MİLLETİNİ ATATÜRK’TEN KOPARMAK
Kemalist devrimin yarattığı kurum ve değerler, maalesef Batı’nın öncelikli hedefidir. Dönemin Avrupa Birliği (AB) Büyükelçisi Karen Fogg’un çalışmaları bu konuda bir ibret vesikasıdır. Hatırlanacağı üzere Karen Fogg, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve mümtaz Türk basınında özel bir teşkilat kurmuştu. Dönemin Gözcü gazetesi bu Avrupa muhiplerini, Kör Agop meyhanesinde buluştukları için “Kör Agop Çetesi” olarak isimlendirmişti! E-postaları ortalığa dökülünce, kitabına uydurularak geri çekildi. Bize sorarsanız, adrese teslim, paketlenerek iadeli taahhütlü olarak postalandı. Özetle, yemlediği saygın (!) şahsiyetlerden şunu talep ediyordu: “Türk milletini tarihinden ve Atatürk’ten koparacak yol ve yöntemler öneriniz!”
BİR HAKİKAT SAVAŞÇISI
Ama milli (!) basın, bu ihaneti değil de özel yazışmaların gizliliğini öne çıkardı. Yani mazrufa değil zarfa baktı! AB’den ödü patlayan dönemin politikacılarının dili tutuldu. Hep diyorum ya milletler büyük evlatları ile nefes alır! Sayın Doğu Perinçek, herkesin masanın altına saklandığı, “duymadım, görmedim, bilmiyorum, özel yazışmanın gizliliği” dediği bir anda bir hakikat savaşçısı olarak ortaya çıktı. Olayın vahametini ve Türk devletini hedef alan doğasını açığa çıkardı. Devletini ve milletini uyardı. Kör Agop Çetesini dağıttı. Karen Fogg’un eline dönüş biletini sıkıştırdı!
Bence Kaynak Yayınlarından çıkan, Doğu Perinçek imzalı “Karen Fogg’un E-postalları” kitabını yeniden okumanın tam zamanı! Çünkü Kemalist devrimin Batı’nın hormonlu tarlalarında yeşerme şansının sıfır olduğunu belgelerle ispatlıyor... Ve de memleketimden insan manzaraları görüyorsunuz.
ŞİMDİ EĞLENME ZAMANI!
Biraz eğlenelim... Mehmet Ali Birand’ın e-postası (8 Ocak 2002): “Sevgili Karen, evimde en üst düzeydeki gazetecilerle özel toplantıyı yeniden öneriyorum, ne dersin?” Şahin Alpay’ın e-postası (19 Ocak 2002): “Sevgili Karen, Bahçeşehir’deki dekanım Prof. Eser Karakaş, sizi ağırlamayı çok istiyor, ‘sizinle konuşmaya fena halde ihtiyacı olduğunu’ söylüyor. Lütfen biraz zaman ayırın!” Karen ablamızın 1 Nisan 2001 (1 Nisan şakası mıdır, nedir!) tarihli Cengiz Çandar’a gönderdiği e-posta: “Çandar’dan makale istiyor. Bir sürü isim sayıyor ve ‘onların bu yoldan geçtiğini’ söylüyor. Final çarpıcı! 9 Nisan’a kadar bizim konuk köşe yazarımız olur musun? Ödeme mümkün, bize makbuz gönder!” Karen abla bir sürü anlı şanlı (!) gazeteciyi rahle-i tedrisinden geçirmiş! Çandar’ın cevabını merak ediyorsunuz; onu da nakledeyim: “Sevgili Karen, senin bir önerini nasıl geri çevirebilirim? Sizin sayfalarınızdan geçenler kuyruğunda en son sırada oluşum şaşırtıcı!” Cevap muhteşem! Ama şunu anlayamadım. Son sırada olduğu için şimdiye kadar ödemeden fazla nasibini alamadığı için mi, yoksa diğer ulvi (!) gayelerle mi sitemkâr?
SONUÇ
Kemalist devrimin ilke ve kurumlarını NATO-Atlantik sistem içinde yaşatmak mümkün değildir. Ayrıca bu kirli atmosferde Atatürk devrimlerini tamamlama şansı da yoktur. Çünkü Kemalizm, antiemperyalist ve devrimci ruhu ile Batı sisteminin panzehridir. Emperyalistlerin silahlı işgal dönemine Atatürk son vermiştir. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Teşkilatı tüm üye ülkelerin oybirliği ile 1981 yılını bütün dünyada Atatürk yılı ilan etmiştir. Bu kapsamda yayımlanan bildiride Atatürk, “dünyada istila ve sömürgeciliğe karşı savaşan ilk önder!” olarak tasvir edilmektedir. Ayrıca Kemalist sistem, doğası itibarıyla ulus devlet yapısını öne çıkardığından küreselleşmenin en büyük karşıtıdır. Batı, tüm bu gerçekleri hepimizden iyi bildiği için, sadece Türkiye’ye değil, dünyaya ışık olan Atatürk’ü, kendi ülkesinde yok etmek için harekete geçmiştir. Kör Agop Çetesi bu nedenle kurulmuştur. (BİTTİ)
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr