Rakamsız tercüme
Bir ülke topluca nasıl üç maymunu oynar; bugünlerde yaşıyoruz. Bakanlardan STK başkanlarına kadar herkes yüzde 2,9’luk büyümeyi yere göğe sığdıramıyor. Efendim ihracatımız yüzde 19 artmış da, öylesine büyümüşüz de, ihracatla büyümeye devam edecekmişiz de, rekorlar kıracakmışız da, bla bla bla…
İçlerinde en insaflısı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktı. Bu büyümenin son derece yetersiz olduğunu söyledi. Ama malûm seçim zamanı olduğu için de, Avrupa’daki büyümelerle kıyaslayarak küçümsenmemesi gerektiğini vurguladı. Tavşanın ayağını bağlamışlar, kaplumbağa yarış kazanmış.
Eğitim sistemimizin bir yarış atı müessesi haline dönüştüğü açık. Oğlum okul hayatında ilk notlarla tanıştığında, ki genellikle iyi not alır, kendisine tavsiyem şuydu: Asla kimseyle yarışma. Bugün dünden daha çok şey biliyorsan, başarmışsın demektir. Kendinle yarış.
Ne yazık ki o yaşlarda öğretim hayatına başlayan evladıma anlatabildiğimi, koca ülkeyi yönetenlere anlatamıyorum. Hiç orasını burası kıvırıp, gerçeği örtmeyin. Türkiye yüzde 2,9 büyümeyle ne olursa olsun büyümemiş demektir. Çünkü ihtiyaçları, gereklilikleri bu oranlarda bir büyümeyle karşılanabilir değil.
Yani varan 1: Türkiye ekonomisi daralmıştır ve bunu aşabilmek için başkalarının başarısızlığına değil; neler yapması gerektiğine ve kendi başarısına odaklanmak zorundadır. Üstelik bunu da dünyayı iyi okuyarak, olası gelişmeleri öngörerek bir planlama doğrultusunda yapmalıdır.
Varan 2: Böylesi bir büyümeyi övenlerin ülkedeki işsizliği, tahsilât sıkıntısını, finans problemini, tasarruf yokluğunu, iç piyasadaki kıvranma derecesine gelen daralmayı, OHAL sayesinde gizlenen iflaslar gerçeğini, sürekli artan vergileri, prim ve vergiler ödenemediği için çıkarılan yapılandırmaları ve daha birçok şeyi açıklaması gerekir.
Varan 3: Büyüme modelimiz oranı bir kenara bıraksak bile, kesinlikle sakattır. Kalkınmadan yoksun, bir balon gibi hava basarak elde edilen rakamların hiç kimseye faydası yoktur.
Varan 4: Büyüyen ve daralan sektörlerimiz, herhangi bir istatistike ihtiyaç bırakmayacak derecede, makroda Türkiye ekonomisi, mikroda halkın ekonomisi adına alarm vermektedir. Bu kadar konut stokuyla inşaatta, bu kadar para darlığıyla finansta, artan risk primleriyle sigorta sektörlerinde büyüyorsanız, yani halen ekonomiyi hizmetler sektörüne dayandırıyorsanız, ‘big bang’e hazır olun demektir.
En çok daralan sektörünüz, doğru planlamayla en rahat çıkış yaratabileceğiniz sektörünüz olan tarımsa, sanayi sektörünüz hizmetler sektörünün yarısı kadar bir büyümede kaldıysa üretmiyorsunuz demektir.
Şimdi oturup bir karar verelim: Birbirimizi kandırıp, sorun kronikleştiğinde mi gerçekle yüzleşeceğiz; yoksa bugünden gerçeği kabullenip çözüm için akıl mı yürüteceğiz? Cevabımız ödenecek bir faturayı değiştirmez; ama maliyetinin ağırlığını etkiler. Bu sözlerim ilginizi çekmediyse, televizyonu açın ve reklamları izleyin. Ama sonra bile bile kandırılan, mağdur tüketiciyi oynamayın.
Çetin Ünsalan