Erdoğan-Putin ilişkisi ve modus vivendi
Atlantik cephesi; ABD, Fransa, İngiltere hatta Almanya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy görüşmesinin sonuçlarından memnun.
İki liderin açıklanan ortak bildirisinde, “Ukrayna’nın uluslararası tanınmış sınırları içinde, toprak bütünlüğü ve egemenliğine kayıtsız ve şartsız desteğini yeniden teyit etmeleri… Ukrayna’nın uluslararası kabul görmüş sınırları içinde toprak bütünlüğünü yeniden sağlamayı amaçlayan adımlar konusunda koordinasyonu sürdürmeleri… Kırım’ın Rusya Federasyonu tarafından hukuka aykırı ve gayrimeşru ilhakını kabul etmemeleri… Ukrayna’nın NATO üyelik perspektifine katkıda bulunulmasına destek verilmesi…” açıklanıyor.
Geçen Cuma günü Zelenskiy Paris’te Macron ile görüştü, Almanya Başbakanı Merkel de görüşmeye video konferans yoluyla katıldı. Görüşmede Merkel “Ukrayna’nın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne verdikleri desteği” yineledi. Üç lider, Ukrayna sınırında ve meşru olmayan yollarla ilhak edilen Kırım'daki Rus birliklerinin takviye edilmesinden endişe duyduklarını” vurguladı. Yine, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin "Rus saldırganlığının artması durumunda Washington, Ukrayna'yı yalnız bırakmayacaktır" dedi. ABD’nin Ukrayna’nın NATO’ya girmesi konusunda çaba harcadığı zaten biliniyor.
Çok açık bir şekilde görülmektedir ki Batı, Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulmasının pususuna yatmıştır. Fransa’nın devlet radyosu RFİ’nin haber başlığı: “Moskova'ya karşı Türkiye Kiev'i destekliyor ve Batı'ya yaklaşıyor gibi görünüyor”. Haberde “Sınırda, Ukrayna ile Rusya arasında artan gerilimler Moskova ile Ankara arasındaki ilişkileri geriyor, Türkiye Kiev'i destekliyor ve Kırım'ın ilhakına karşı çıkıyor.” Haberde bu durumun “Ankara'yı Batılı müttefiklerine yaklaşmaya zorlayabileceği” ifade ediliyor.
Paris İşletme Araştırmaları Yüksek Okulu Jeopolitik araştırmalar görevlisi ve Siyasal Bilimler Profesörü Florent Parmentier, Türkiye’nin Ukrayna’yı desteğinde “daha fazla ileri gidemeyeceği” görüşünde. Parmentier’ye göre “Aralarında sorunlar olmakla birlikte Türk ve Rus liderler arasında önemli bir güven ilişkisi var”.
Her iki tarafında pragmatik olarak, her defasında bir tür “modus vivendi” bulmayı başardıklarını belirtiyor Parmentier. Devletler arası ilişkilerde sık kullanılan Latince “yaşayış tarzı” anlamına gelen bu deyim, taraflar arasında henüz çözüm bulunmamış konularda aralarındaki ilişkilerin kopmaması için, bir birine yakın görüşlerin öne çıkarılarak ilerleme sağlanması anlamına geliyor.
Fransız uzman iki liderin bu çerçevede “Libya, Kafkaslar ve hatta Suriye konusunda anlaşmasalar bile, bir güç dengesi oluşturmak ve ardından masa etrafında müzakereyle sorunları çözme yolunu izlediklerini” belirterek şu sonuca varıyor: “Bu açıdan bakıldığında, gerçekten de Erdoğan'ın Zelenskiy’e destek olarak belli bir noktaya geleceğini, ancak fazla ileri gidemeyeceğini” söylüyor.
Elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna politikası, Türkiye’nin bugünkü stratejik yönelimiyle çelişmektedir. Atlantik ile aralarındaki köprüleri atmaya başlayan ve büyük ölçüde atan, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Suriye’de ve Kafkaslarda Atlantik güçleriyle savaşan, evet savaşan ve bu şer cephesinin piyonları FETÖ ve PKK/PYD’yi ezen ve Asya’ya yönelen, bunu da bütün dünyaya ilan eden Türkiye’nin, ABD kuklası Ukrayna konusunda Batı ile aynı mevzide buluşması anlaşılır gibi değil.
Bugün arkasına Atlantik güçlerini alan Yunanistan’a karşı net bir politika izleyen Türkiye, aynı cephenin desteklediği Ukrayna ile yan yana gelmenin ötesinde, stratejik ortaklık gibi cümlelerin kurulması bile Türkiye’nin en yakın müttefikleri Rusya ve Çin gibi Asya ülkeleriyle hem askeri hem de ekonomik ilişkilerini zedeleyecektir.
Dolayısıyla Fransız uzmanın da dediği gibi, Türkiye’nin Ukrayna konusunda daha fazla ileri gideceğini düşünmüyoruz. Zelenskiy ile görüşmesinde Erdoğan, yapılan ortak açıklamaların üçüncü ülkelere karşı olmadığını belirtmesi bunun ipucunu vermektedir.