Faizde sıkıştık
Türkiye’nin bugün gündemi çok farklı, fakat o acı gündemin içerisinde bile ekonomiye dair bir çıktı olacağının altını çizmek lazım. Nasıl mı? Ona gelmeden önce 3 Ağustos Salı günü açıklanacak enflasyon ile ilgili bir fotoğraf çekmek lazım.
Öncelikle enflasyondaki düşüş mümkün gözükmüyor. Bundan sonra enflasyona dair her düşürme hareketinin rakamların manipüle edilmesinden başka bir anlam taşımayacağını çok net söylemek gerekir.
Son enflasyon raporuna ve sonrasında yapılan açıklamalara da baksanız, enflasyonun yukarı yönlü revize edilmesine de göz atsanız durum değişmiyor. Bu enflasyonun söylendiği gibi düşme ihtimali yok.
Ayrıca enflasyonun gerçek olmadığını da hepimiz biliyoruz. Fakat açıklanan resmi enflasyonu bile baz alsanız, üretici ile tüketici arasındaki fark, Merkez Bankası’nın bile sürekli yükseğe doğru revizyonu, artmaya devam eden üretici maliyetleri, 2020 yılına göre hareketlenen piyasa şartları enflasyonu düşürmeyi kısa vadede bir ütopya haline getiriyor.
Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu Başkanı Hüseyin Bozdağ, açıktan enflasyonun gerçeklerle bağdaşmadığını söylüyor; tarımda üretici fiyatları yüzde 20 – 25 diliminde artmaya devam ediyor; hizmetler sektöründe enflasyon yüzde 34 resmi rakamla tüm zamanların rekorunu kırıyor; üretici aradaki maliyeti yansıtmaktan başka çaresi olmadığını söylüyor.
Yetmedi; Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı fiyat farkındaki makasın hızla açıldığını dile getiriyor. Elbette bunları sadece tarım ürünleri üzerinden konuşuyoruz. Her sektörde durum aynı. Ama tüketicinin harcama kalemlerinin yarısını gıda harcaması oluşturduğu için tarımdaki hareket ayrıca önem taşıyor.
Bir taraftan da kamu zamları gelmeye devam ediyor. Dolar maliyetinin daha ne kadar yükselmesinin tutulabileceği büyük bir soru işareti. Ve son olarak içimizi yakan orman yangınları sadece ormanları yok etmedi.
Aynı zamanda seralardan tarım alanlarına kadar birçok alana sıçradı. Bu da gıda fiyatları üzerinde ekstra bir baskı oluşacağını bize gösteriyor. Yani özetle enflasyon düşmeyecek.
Şimdi asıl problem tam da burada başlıyor. Merkez Bankası gerçek olmayan ve onun bile yükselmesini engelleyemedikleri enflasyon rakamı üzerinden faizde geriye gidecek mi? Bence bu büyük bir hayal ve çılgınlık olur.
Fakat iş burada bitmiyor. Yükselen enflasyonla birlikte faiz baskısını kaldırabilecek mi? Faizi arttırma şansı yok; çünkü vatandaşın da reel sektörün de buna dayanma kabileyeti yitik. Yüzde 19’a sıkışmış bir faiz gerçeği var. Ne azaltabiliyor; ne yükseltebiliyorsunuz.
Faizde sıkışmışlığımızın fotoğrafı çok net. Ama son bir soru var ki en can alıcı yanı oluşturuyor. Bu tablo içinde dolar / TL’yi nasıl tutacağız? Bence artık enflasyonu bırakıp stagflasyonu konuşmaya başlayacağımız kapıya geldik.
Geldik gelmesine de acaba enflasyonu kabullenmeyen stagflasyonun adını anar mı? Anmazsa sonuçları ne olur? Asıl cevaplanması gereken sahte enflasyonun kaç çıktığı değil, bu sorunların yanıtının aranıp aranmadığı…