Strateji yok, gürültü çok!
Türkiye tarihin önüne koyduğu altın fırsatları bir bir heba ediyor… Suriye’de atı alan Üsküdar’a geçerse, kan, gözyaşı ve büyük acılarla karşı karşıya kalırız. Nazım, ölümsüz dizelerinde diyor ya, “Henüz vakit geçmeden gülüm…” Türkiye bir türlü tutarlı bir Suriye stratejisi saptayamıyor. Uçsuz bucaksız buğday tarlaları gibi rüzgâr nereden eserse o yöne yatıyor. Çünkü stratejinin doğasını bilmiyor…
STRATEJİ NEDİR?
Kadim Çin’den bir örnekle en yalın şekilde anlatmaya çalışalım… Tek gözlü ve ayağı topal bir kişi Prens’in koruması olmak için başvurur. Prens onun yeteneğini anlamak için en gözü kara savaşçısı ile düello yapmasını ister! Kabul eder ama bir şart koşar… Benin fiziki yetersizliklerimin dengelenmesi için kozlarımızı bir teknede paylaşalım! Prens, biraz duraksar ama onay verir. Rakipler bir sandala biner ve açıktaki tekneye çıkarlar. Sakat kişi tekneye çıkar çıkmaz kılıcıyla bir delik açar ve hızla sandala binerek tekneden uzaklaşır. Rakibi yüzme bilmemektedir. Panik içinde soğuk suyla boğuşmaya başlar. Bir halat atarak onu sandala çeker ve hayatını kurtarır…
Prens onun strateji ustası olduğunu anlar ve koruma ekibinin başına geçirir! Çünkü öncelikle rakibini savaşmadan yenmiştir… Ayrıca Prens’in en güvendiği adamı hayatta kalmıştır. Ve de aynı cengâveri, ekibin başına geçtiği için kendisi kullanacaktır…
SEVGİLİ ATAMIZ VE STRATEJİ
Emperyalizmin kullandığı Yunan Ordusu kesin zafer sonrasında 9 Eylül 1922 günü denize dökülmüştür. Ama İngiltere’nin İstanbul’u boşaltma tarihi 4 Ekim 1923’tür. Diğer bir ifade ile emperyalist çeteler bir yıldan daha fazla bir süre kalıcı işgal için çareler aramıştır. Ancak Atatürk onlar için bütün kapıları kapatmıştır. Tünelin ucundaki ışığı göremeyen işgalciler İstanbul’u terk etmek zorunda kalmıştır. Stratejik bir deha olan Ulu Önderimiz düşmanı savaşmadan yenmiştir. İşte bu her türlü stratejinin doruk noktasıdır…
Herhangi bir stratejide üç temel unsur bulunur: “Zaman, mekân ve kuvvet!” Uygun mekânda yeterli kuvvet bulunsa bile zaman doğru değilse sonuç alınamaz. Şu zamanın ruhu meselesi!
SURİYE’DEKİ EN HAYATİ ULUSAL ÇIKAR ALANIMIZ
Hiç tartışmasız Suriye’deki en yaşamsal çıkar alanımız, terörle yaşayan ve terörden beslenen kukla bir devlet ya da devletçiğin kurulmasının engellenmesidir. Böyle bir gelişmenin Türkiye’yi bölünmeye götürecek dinamikleri tetikleyeceğini bu köşeyi takip edenler çok iyi bilmektedir. O halde ne yapılmalıdır? Geçmişte AKP Hükümeti inanılmaz hatalar yapmıştır. Ama zaman şu an, durum içinde bulunduğumuz durumdur. Her türlü mesele çözümünde başlangıç noktası budur. Mevcut stratejinin ilk taktik hedefi, Kürt kantonları arasındaki bölgenin Kürt devletinin kurulmasını isteyen güçlerden temizlenmesi olmalıdır.
SURİYE’DE STRATEJİ
Stratejik bir vizyon ile konuya yaklaşırsak, “tek kurşun atmadan sorunu çözebilir miyiz?” sorusunun cevabını aramalıyız!ABD, “PYD’ye kara gücüm” dediğine göre ilk aşamada ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmek akıllıca olmaz! ABD’yi test etmek için PYD’ye bazı durumlarda beklenmedik darbeler indirilebilir! Mevcut koşullarda, uluslararası meşruiyeti olan Suriye rejiminin o bölgede askeri denetim sağlamasına yardımcı olmak en uygun hareket tarzı olur. Uluslararası hukuka uygun olduğundan dünya kamuoyu da sıcak bakar ve muhtemelen Batı’da çatlaklar oluşur…
ABD bütün yeteneklerini seferber ederek böyle bir girişimi engellerse, bu takdirde Suriye’yi desteklemek için Rusya, İran gibi aktif aktörlerin işbirliği aranır. Türkiye hâlâ sadece diplomatik ve belki lojistik destek vermekte, sınırlarında PYD ve IŞİD’e karşı önlemler almaktadır...
ABD büyük bir ihtimalle geri adım atacaktır. Ancak olayları tırmandırır ve sınırlı sayıda da olsa kendi askerlerini çatışmaya sokarsa, ABD’nin İncirlik dâhil, ülkemizdeki bütün üslenme imkânlarına sınırlamalar getirilir.
Bu koşullarda da Kürt devletini engelleme girişimlerinden sonuç alınamazsa, Türkiye aktif olarak sürece katılır ve gereğini yapar… Bu durumda Avrasya güçleri muhtemelen uyum içinde olur! Kantonlar arasındaki bölgede kesin ve mutlak bir askeri denetim sağlandıktan sonra sıra kantonların dağıtılmasına gelir.
Çanakkale muharebelerinde Conkbayırı neyse, günümüzde Türkiye için kantonlar arasındaki bölge odur! Bu yalın gerçeği kavrayamayanlar Türkiye’yi felakete sürükler…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr