Mayıs 2013 kadar sakin
Amerikan Merkez Bankası (FED) beklenen açıklamayı yaptı. Faizlerin artışıyla ilgili kritik bir aşama olan ‘sabırlı’ ifadesini söyleminden kaldırdı. Elbette bu başta en kırılgan ülke olan Türkiye olmak üzere, tüm gelişmekte olan ülkeler için iyi bir haber değil.
Açıklamanın hemen ardından dolar /TL karşısında geriledi. 2,57 seviyesini gördü. Beklenmedik bir hareket miydi? Elbette hayır. Birileri daha önce bu beklentiyi satın almış, ardından da gevşeyen değerden dolar toplayacak. Bu da son derece beklenen bir hareket…
Esasen ortada kimse için bir sürpriz yok. Fakat gerçek olan şu ki, faizlerin artışının başlangıcıyla ilgili son düzlüğü girildi. Bundan sonra bu kadar az rezerv ile kimse doların daha alt seviyelere kalıcı olarak düşmesini beklemesin.
Burada okunması gereken FED Başkanı Yellen’ın tavrı. Tıpkı 2013 yılının mayıs ayındaki açıklama ile aynıydı. Oldukça sakin; kararlı; ne yaptığını bilen ve Amerikan ekonomisinin de tam sağlıklı olmadığının farkında olarak temkinli.
Şimdi asıl film burada başlıyor. Çünkü Mayıs 2013’e gidip, süreci geriye doğru okumak gerekiyor. 22 Mayıs 2013 günü FED bir açıklama yaptı. Tahvil alımını sistematik bir biçimde sonlandıracağını ifade etti.
Ardından iktidar ‘faiz lobisi’ diye bir şey kurguladı. Zira paranın kesileceğini anlamıştı. Bunun için de Gezi başta olmak üzere Türkiye’de alakasız ne kadar olay varsa bunu, lobiye daha doğru tabirle çıkar gruplarına bağladı.
Oysa çıkar grupları o gün icat olmamış, Türkiye ile ilişkisi de o gün başlamamıştı. Doğal olarak kendi derdine düşmüş dış dünya dönemin Başbakan’ı Erdoğan’ın bu tavrını umursamadı.
Kendisi içeride debelenirken, sahte düşmanlar yaratırken, zamanı gelince parasal genişlemeyi sonlandırmak için düğmeye basıldı. Aşama aşama da sıfırlandı. Sonra bu sürecin sonuna gelindiğinde de çok yakında faiz artırımına gideceği fısıldandı.
En son sabır ifadesini de kaldırıp, onun da zamanlaması başlatıldı. Tam olarak ne zaman başlayacağı belli olmasa da, haziran gibi tahmin edilse de, haziran olsa da olmasa da ortada bir gerçek var. Bu faiz artışı yaşanacak.
Zaten Yellen’ın açıklamalarında da tıpkı 22 Mayıs 2013’teki gibi aynı kararlılığı görüyorsunuz. Bu süreçte yine para gelişi sıfır noktasına gelecek; yem atıp, içeridekini kaçırmak için ağza bal çalınacak ve yurtiçinde sıkışan paranın da çıkıp evine dönmesi sağlanacak. İşte gevşeyen kur da bunun adımlarından sadece biri.
Burada kritik olan bizim ne yapacağımız. İktidar yine bir lobi icat edip, düşman mı yaratacak; yoksa aklını başına alıp, ‘ne yapabiliriz’ sorununun yanıtını mı arayacak? 22 Mayıs 2013 sonrasındaki uyarıyı doğru okuyup, önlem almaya başlaması gerekiyordu.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarı, Gezi’ye atıfta bulunması bir arpa boyu yol gidilmediğini gösteriyor. Ve bu demode yaklaşım Türkiye’ye önlem alabilmek için tam 2 sene kaybettirdi.
Şimdi son düzlüğü girildi ve önümüzde 2 yıllık bir süre yok. Belki birkaç ay… Ne dersiniz? Hatayı itiraf edip; ellerinden geleni mi yapmaya çalışırlar; öcü mü yaratırlar? Önümüzün seçim olduğunu düşünürseniz, sonucu tahmin etmek zor değil. Biz son fırsat olabilecek birkaç ayı da şimdiden kaybettik.