Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Dış ticarete karbon sınır vergisi kriteri

Pandemi sürecinde daralan dünya ekonomisi, içte ve dışta reel sektörde ‘ne olacak’ sorusunu gündeme getiriyor. Elbette bunun bir hasarı var. Fakat bunlar gelip geçecek süreçler. Asıl, bundan da önemli olan pandemi öncesinde de gündemden düşmeyen, lakin önümüzdeki süreçte sonuçlarıyla karşımızda olacak iklim krizi ve etkileridir.

Enerjinin ana gündem maddesi haline geleceği, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması kadar, karbon salınımının da gündemi belirleyici özellik taşıyacağı kısa gelecekte, Türk reel sektörünün pandemiden daha çok bu hususlara konsantre olması gerekir.

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin konuğu olan Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr. Fatih Birol, yaptığı değerlendirmede de bu hususa değindi. Avrupa’nın gündeminde olan, kısa zaman içinde ABD’nin de devreye sokacağı karbon sınır vergisinden söz etti.

Bir pazara girerken, ülkenizin ve hatta firma özelinde sizin karbon salınım miktarı yüksekse ekstra vergilendirmeye muhatap olacaksınız. Takdir edersiniz ki bu da maliyetlerin daha da yükselmesi ve rekabet edememek anlamına geliyor.

Çok yakında gündeme gelecek bu başlığın ‘Yakın zamanda dünya ticaretinde ana başlık olacak” diye tarif eden Dr. Fatih Birol, Türkiye gibi ağırlıklı ticaretini AB ve ABD’yle yapan ülkeler için konunun hayati önemde olduğuna dikkat çekti.

Dünya enerji eğilimlerini de toplantıda paylaşan Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı, daha önce kömürün ön planda olduğu dünya elektrik piyasasının yeni kralının güneş olduğunu ifade etti ve bir örnekleme yaparak “Dünya otomotiv sektörünün geleceği tartışmasız elektrikli ürünler’ dedi.

ABD’deki yönetim değişikliğinin de önemli bir kırılma olacağının üzerinde duran Dr. Fatih Birol, Biden yönetiminin dış siyasetten enerjiye politikanın merkezine yenilenebilir başlığını koyacağını hatırlattı. Hatta bunu da ‘çevre sevdalısı olmaktan çok, geleceğin ekonomisi buradan şekillenecek kaygısıyla’ yaptıklarının altını çizdi.

Yani ABD’yi bu alana yönlendirecek olan motivasyon, yeni enerji teknolojilerinin hedeflenmesi ile yüksek karlılık. Temiz enerji teknolojisine ulaşmak için kobalt, lityum gibi minerallerin önem taşıdığını ifade eden uzman isim, geleneğin bozulmadığını bu minerallerin de sınırlı sayıda ülkenin topraklarında olduğunu vurguladı.

Çin ve Afrika’nın öne çıktığı mineraller zenginliği fotoğrafında ise enerji teknolojisi liderliğinin bu noktalara kayacağını açık. Dr. Birol ifade etmedi ama bence, bu iki coğrafya enerji üzerinden geleceğin Ortadoğu’su olarak da nitelendirilebilir.

İşte bu aşamada da siyaseten ne oranda güçlü olunduğu hayati bir başlık haline geliyor. Ticaret savaşlarını biraz da bu boyutuyla okumakta yarar olduğunu düşünüyorum. Bunlar üretilen enerjinin ya da teknolojisinin belirleyeceği başlıklar. Fakat bundan daha önemlisi var.

Dr. Fatih Birol, bunun da enerji verimliliği olduğuna dikkat çekiyor. Hatta tam ifadesi şu: “Enerji verimliliği, petrolden, gazdan, yenilenebilir enerjiden çok daha önemli bir kaynak.” Şüphesiz bu noktada da mevzuatın da denetimin de önemi artıyor.

Birol, enerji verimliliğinde başarılı ülkelere bakıldığında mevzuatı olanların değil, iyi bir mevzuatı sıkı uygulayıp takipçisi olanların öne çıktığının altını çizdi. Çünkü günün sonunda bu verimlilik ülkeye para kazandırıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Birol “Enerji verimliliği Sakarya havzasında bulunan doğalgazdan çok daha önemli” diyerek aslında gelecekte üretenin değil, harcarken verimliliği esas alanın kazançlı çıkacağına da dikkat çekmiş oluyor.

Verimliliği tartışmasız uygulaması gereken Türkiye’nin yenilenebilir enerjiden de maksimum faydalanması gereğine işaret eden Birol, güneş, rüzgar, hidroelektrik ve jeotermalden maksimum fayda sağlamayı politikanın merkezine oturtması ihtiyacını da paylaştı.

İşin özü Dr. Fatih Birol’un paylaşımları gelecek adına hayati bir yol haritasını Türkiye’nin önüne koyuyordu. Ama kağıt üzeri uygulamalarla değil samimiyetle takipten, göstermelik eğilimlerle değil politikanın merkezine oturtulan bir anlayıştan uzaklaşılmaması gerektiğinin de altını çiziyordu.

Bu sadece enerji ithalatçı Türkiye’nin enerji maliyetlerini azaltması için değil, yazının başında ifade ettiğim gibi, gelen karbon sınır vergisi nedeniyle iğneden ipliğe ihraç edeceği her başlık için zorunluluk. Kısaca artık işin şakası kalmadı.

çetin ünsalan