Bir yaman çelişki: Dijitalleşme
Türk reel sektörünün şu an için önündeki en kritik gündemlerden birini dijitalleşme oluşturuyor. Dördüncü sanayi devriminin adım adım uygulamaya geçildiği dünyada, işin bilimsel tarafını görmezden bile gelseniz, maliyet odaklı ekonomik nedenlerle dahi bunun hayat bulacağını görüyorsunuz.
Çünkü dördüncü sanayi devrimi, sadece gelişme anlamına gelmiyor. Aynı zamanda geleceğin dünyasındaki rekabette, üretimin tekrar evine dönmesiyle ortaya çıkacak maliyetlerin azalmasının ve rekabet gücünün artmasının da anahtarı olarak öne çıkıyor.
Dijitalleşme dediğinizde sadece cep telefonlarınızdan yapılacak işlemleri ya da e-devlet uygulamalarını düşünmeyin. Bu sadece büyük resmin ufak bir yansıması... Asıl dönüşüm ekonomi alanında ve üretim aşamalarında ortaya çıkacak.
Bu kapsamda Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak, geçtiğimiz Cuma günü Yıldız Teknik Üniversitesi ve Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği ile birlikte bir panel düzenledik. Konusu 21. Yüzyılın Dijital Fabrikaları idi... ABD’de robotlarla üretim yapılan karanlık fabrikaların konuşulduğu, Almanya’nın bu konuda yatırımlarını hızlandırdığı, Japonya’nın toplumsal refaha etkileri konusunu tartışarak, kavramı bir adım öne taşıdığı bir süreçten bahsediyoruz.
Öncelikle bu gelişmeye gözlerimizi kapatmamız mümkün değil. Yani konuyla ilgili çalışmalarımızı hızlandırmamız gerekiyor. Zirveye katılan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü de yaptığı konuşmada, eylem planının hazır olduğunu açıkladı. Bakan Özlü son derece haklı bir vurgu yaptı.
Türkiye’nin sanayide kendi teknolojisini üreten bir yapıya döndürülmesi gerektiğini söyledi. Bu kapsamda da yol haritasının önümüzdeki günlerde kısa, orta ve uzun vadeli stratejileriyle açıklanacağını belirtti.
Bakan Özlü’nün gerek geçmişindeki niteliği, gerekse de yaklaşımı bakımından samimi olduğundan eminim. Ama bunu hayata geçirmeye ne kadar gücü yeteceğinden; eğitimden mevcut firmaların yapılandırmasına, finansman ihtiyacından nitelikli personel tedariğine kadar birçok sorunu ne oranda çözeceğinden şüpheliyim. Çünkü bu kişiler üzeri bir devlet politikası olarak uygulanmak zorunda. Her şeyin inisiyatifle ele alındığı ve halen kumar ekonomisinden kurtulamamış ülkemizde büyük açmazlar var.
Toplantıda konuşma yapan Mitsubishi Elektrik Kıdemli Müdürü Hajime Sugiyama’nın tam otomasyon fabrikaların çok pahalı yatırımlar olduğuna dikkat çekmesi önemliydi. Sugiyama, tek parça otomasyon bir fabrikada, olası bir hatada tüm üretimin durduğunu, bunun yerine insan ile harmanlanmış işletmelerde parçalara bölünen bir üretimle, daha etkin sonuç alınabildiğini belirtti.
Konuyu en iyi özümsemiş firmalardan biri olan Toyota Kıdemli Başkan Yardımcısı Necdet Şentürk ise, teknolojinin mucize yaratmayacağını, KOBİ’lerin üretim yapılarına uyguladıklarında nasıl bir katma değer yarattıklarına göz atmalarının doğru olduğunu belirtti.
Lakin Türkiye’ye ilişkin en kral çıplak yorumu ELOPAR VE ISIFED Onursal Başkanı Mehmet Sandal yaptı. Mekanik, proses hakimiyeti ve insan faktörünü harmanlamak gerektiğini belirtti. Türk reel sektörünün şu anki yapısının önemli olduğunu, öncelikle bunun analiz edilmesi gerektiğini belirten Sandal, endüstri 4.0’ın hedef olsa da, rekabet edebilirliğin daha önemli olduğunu ve kaynak sorununun da göz ardı edilemeyeceğini söyledi.
Her teknoloji gelişiminin aynı zamanda maliyet de getirdiğini hatırlatan Mehmet Sandal, dünya ile bu konuyu eş zamanlı yakalayan firmalar olduğunu, ama genelin durumunun bir sanayi envanteriyle ortaya konulmasının zorunluluğunu söyledi.
Bir de tek bir merkezi yönetimin siber güvenlik sorunlarını da beraberinde getirdiğini hatırlattı. Aynı panelde konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Galip Cansever de 4-5 yıl sonra sanayide 50 milyar cihazın birbirine bağlı hale geleceğine dikkat çekti.
Şimdi bu iki vurgudan yola çıkarsak meseleye bir de buradan bakmamız gerekiyor. Zira bu panelden bir gün önce de Ankara’da BTK Binası’nda gerçekleşen e-Safe 2018 Siber Güvenlik Zirvesi’ndeydim. Konu çok ciddi... BTK’nın çalışmaları var, ama kamunun yeterince hazır olmadığı konuşmacılar tarafından dile getirilen bir gerçek.
Bundan da önemlisi Türk reel sektörünün bu konuda yeterli bilinci olmadığı, hazırlanmak için farkındalığının arttırılması gereği dikkat çekiciydi. Ekonomi yönetiminin mutlaka bu meseleye el atması gerekiyor. Firmalarımızı dijitalleştirelim, bunun için mücadele verelim ama aynı zamanda üretim güvenliklerini de göz ardı etmeyelim.
Bugün baktığımız noktada dijital dönüşüm Türk reel sektörünün önünde yaman bir çelişki olarak duruyor. Bir yanda rekabet edebilmek adına yapması gereken bir eylem, öte tarafta bunun finansmanının ortada olmaması ve dönüşse bile, siber saldırılara karşı son derece bilinçsiz yapısı akılları karıştırıyor.
Türkiye’nin işin eğitimini temele koyarak, dijital dönüşümünü gerçek dönüşüm teşvikleriyle desteklemesi, öte tarafta da üretim hatlarını korumak adına sektörleri bilinçlendirerek, her sektöre siber güvenlik yatırımı yaptırması gerekir.
Aksi takdirde geleceğin dünyasında dijitalleşme, uzaktan erişimle üretim hatlarını sabote edecek teknolojileri de beraberinde getiriyor. Netice itibariyle konu önemli, ama bir slogan yaratıp, Almanya’nın Endüstri 4.0’ından biraz, Japonya’nın Toplum 5.0’ından biraz kopyala yapıştır metotlarla tartışılamayacak kadar ciddi.
Kamuoyunu bu konuda kamusundan özel sektörüne, eğitim kurumlarından basınına kadar ciddiyete davet ediyorum. Çünkü bugün eksik olan ciddiyet gerçekten sergilenmezse, hem büyük bir sıkıntı yaşayacağız, hem de bu konuda gerçekten uğraş veren isimlerin emeklerini heba edeceğiz.
Çetin Ünsalan