Kadın çalışan sorun mu; fırsat mı?
Türkiye nüfusunun yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınsız bir ekonominin asla ayağa kalkamayacağını yıllardır yazar; anlatırım. Bunun aksini düşünmek hem insan kavramına ihanettir, hem de matematik olarak ekonomide büyük bir değeri yok saymak anlamına gelir.
Ben başlığı özellikle ‘sorun mu; fırsat mı’ diye attım. Bence ikisi de değil. Bir ülkenin fertlerinin her biri, fırsat bulduğu anda üretime katılmalı ve çalışanlar kadın ya da erkek diye ayrılmamalı. Bu konuyla ilgili zerrece bir görüş sapmam yok.
Memnuniyetle görüyorum ki Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımıcısı Mehmet Şimşek de aynı fikirde. Aziz Sancar Vakfı tarafından düzenlenen bir panelde konuşan Şimşek, bunun önemli olduğunu anlattı ve bir de hesap ortaya koydu:
Yapılan çalışmalara göre kadın istihdamının 10 puan artması halinde, bunun milli gelire 3 puanlık bir artısı oluyor. Şimşek daha önce yazılarımda da sık sık verdiğim örneğin benzerini paylaşmış ve uçakların tek kanatla uçamayacağını dile getirmiş. Esasen Mehmet Şimşek’in bu çizgiye gelmiş olmasından dolayı çok büyük mutluluk duydum.
Zira 2009 yılının Mart ayında yaptığı bir konuşmada kadınların, gençlerle birlikte iş talep etmesinin işsizliğin nedeni olduğunu söylemişti. Aradan 8 yıl geçince Şimşek’in fikrini değiştiren ne oldu? Aslında yanıtını merak ettiğim soru bu ve başlıktaki ikilem de bizzat Mehmet Şimşek’e yöneltilmiş bir sual.
Çünkü o günkü ile bugünkü görüşü arasındaki farklılığın nedenini açıklamak zorunda. Bazıları diyebilir ki ‘gerçeği görmüş.’ İnanın buna ben de ikna olmak istiyorum. Fakat ortada cari açık yükselirken ‘büyümenin olmazsa olmazı’ düşerken de ‘başarısı’ olarak satıldığı gerçeği gibi birçok örnek var.
Şimdi yine cari açıkta bir yükseliş sinyali geliyor. Bakalım gelecekte hangi fikirde olacaklar? Onu bekleyip göreceğiz. Fakat kadın istihdamı konusu, çok kritik saydığım meselelerden biri olduğu için, Şimşek’in bu konudaki samimiyetine ikna olmak istiyorum.
Gerçekten cari açık ve onlarca konuda olduğu gibi, duruma, yere göre mi konuşuyor, bu meseleyi hakikaten inanmış mı?
Zira ben bugün milli ekonomiden bahseden aynı ismin, 2007 yılında New York’da bir toplantıda ‘Türkiye’de küreselcilerle ulusalcıların kavgası var’ deyip, tavırlarının küresel ekonomiden yana olduğunu söylediğini de hatırlıyorum.
Sözün özü şu ki, söylemi alkışlanacak düzeyde doğru olan Şimşek’in ne kadar samimi olduğunu çözmeye ihtiyacım var.
Ortam gereği konuşmadıysa güzel, yok yükselme eğilimi kaçınılmaz olan işsizlik can sıkınca, yeniden 3-5 çocuk tartışmasına dalıp, kadınları çocuk yetiştirmekle yetinmesi gereken bireyler olarak lanse ederlerse yine tadımız kaçar.
Umarım bu kez samimidirler; çünkü 7’den 70’e birlikte çalışmazsak bu işin içinden çıkamayacağız. Tabi bu aşamada küçük bir sorun daha var. Çalışma ortamının istihdam yaratması için, firmaları gerçekten nasıl ayakta tutacağız?
Çünkü sanayi üretimi ve ihracat rakamlarda artsa da, değer bazında dış ticaret istatistiklerine baktığımızda birim bazında ihracattaki değer yüzde 1,2 azalırken, ithalattaki değer yüzde 7,4 arttı. Bu da resmi veri... Türkçe tercümesi geçen seneye göre görece daha çok mal satıp, daha az gelir elde ederken, dışarıya ithalat için daha çok para ödüyoruz.
İç piyasanın da durumu hem iş hacminin kırıklığıyla, hem de büyüyen ödemeler problemiyle zaten ortada. Acil önlem gerekiyor ki, bunu da zaten arka arkaya yapılandırma çıkardığından ekonomi yönetiminin de gördüğünün farkına varıyoruz.
Şimdi para kesildi diye fikir değiştirmediyseniz; yani sorunu kabul etme aşamasına geldiyseniz; çözüm önerilerimizi tartışabiliriz. Yok, yine tribüne oynuyorsanız, vakit kaybetmeyelim.
Çetin Ünsalan