Şimşek; İngiltere’ye sahip çık
12 Eylül 1980 darbesinin sonrasındaki günlerdi. Yaşanan acıları, yasakları üzerinden atamamış bir ülke, ekonomide model değiştiriyor ve 24 Ocak Kararları’nın uygulamaya konmasıyla farklı bir kulvara geçiyordu.
Bu geçişin doğru tarafları da yanlış yanları da oldu. Artık serbest piyasa ekonomisi uygulanacaktı. O günün şartlarında geçiş bilerek ya da dünyadan etkilenerek yanlış yorumlandı. Serbest piyasanın iki önemli sacayağı vardı. Tam rekabet ve denetim…
Fakat denetim ayağını o yıllarda bilerek gevşek bırakan Türkiye, süreç içinde istismarları da içinde kapsayan bir biçimde yol aldı. Fakat aradan geçen yıllarda bilerek yapılan bu serbestiyet ve ekonomik kalkınma modeli olarak uygulanan kayıt dışına göz yumma ülkenin alışkanlığı haline geldi.
80’lerin sonu ve 90’ların başında bundan geri dönülmek istendiyse de, iş tamamen kontrolden çıkmıştı. Bugün bile halen karşıt ve taraftar zihinlerde serbest piyasa ‘herkesin her istediğini yapabildiği’ bir kavram olarak algılanıyor. Fakat 2 binlere gelirken dünyada yaşanan rekabet, iş yapma modelinin değişimi içte serbestliğe alışmış bir memleketi disipline etmek yerine, iç piyasayı ithalata daha da denetimsiz bir serbestlik ile başıboş bıraktı.
Oysa o yılların model Başbakan’ı olan Thatcher bile, yıllar sonra ‘sanırım çok ileri gittik’ diye bir itirafta bulundu. Peki biz ne yaptık? Olay AKP iktidarıyla birlikte o kadar zıvanadan çıktı ki ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ noktasına geri döndük.
Artık içeride üretici yalnız, küresel sermaye bakan sahibiydi. Nitekim 2007 senesinde dönemin Devlet Bakanı Mehmet Şimşek New York’ta yaptığı bir konuşmada ‘Türkiye’de küreselciler ile ulusalcıların savaşı yaşanıyor’ diyerek küresel sermayeden yana olan tavrını net bir biçimde ortaya koymuştu. Çünkü o aslında bir İngiliz vatandaşıydı.
Mesele dallanıp budaklanınca, vatandaşlığını iade ettiğini açıkladı. O iade etti de, bu kabul edildi mi, ciddi soru işaretleri taşıyor. Zira böylesi bir tavır İngiliz Kraliyeti’ne geleneği gereği hakaret sayıldığından, vatandaşlığı bırakan birinin İngiltere’nin nüfus alanına giriş çıkış yapması mümkün değil. Bu sahada İngiltere’den ABD’nin belli eyaletlerine kadar geniş bir coğrafya var. Sonrasında Mehmet Şimşek’in nerelere gidip, gelebildiğine bakılırsa bu sualin yanıtı da bulunmuş olur.
Fakat bizim küreselci Devlet Bakanı Şimşek, ülkeye Maliye Bakanı olurken, dünyadaki krizle birlikte İngiltere’de de işler değişmişti. Grevler, memurların maaşlarının üç yıllığına sabitlenmesi eğilimi, halkın borcunun kraliyetin borcunu beş kat geçmesi gibi etkenlerle, İngiltere 2008 soygunuyla ortaya çıkan fotoğrafın gizli öznesi oluvermişti.
Ve tarih 11 Eylül 2012. İngiltere yeni sanayi stratejisini açıkladı. Bu yaklaşıma göre serbest piyasa artık tamamen serbest olmayacaktı. Sağlık, eğitim, kalifiye personel yetiştirme gibi alanlarda, özel sektöre kapılarını kapatmasa da devlet öncü ve müdahil olacaktı. Yeni bir iş bankası kurulacak ve bu yolla üretime yönelik krediler verilerek, küçük ve orta boy işletmeler desteklenecekti.
Peki şimdi ne oldu? İngiltere, Şimşek’in deyimiyle ‘ekonomide ulusalcı ya da milli’ hale dönüşmeye başladı. O zaman Şimşek ya Türkiye’den özür dilesin ya da gidip eski memleketine sahip çıksın. Çünkü ezberi bozuldu. Biz mi? Ümitlenmeyin, politika istikrarlı bir biçimde sürdürülüyor. Sat, sav, borç al ve bağıra bağıra şarkı söyle: Lüküs hayat, lüküs hayat…
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr