Fikri, ideolojik ve stratejik zenginlik!
Türkiye’de pek de bilinmeyen önemli bir gerçeklik var! Dünyadaki çağdaş gelişme sürecini dikkatle incelersek her türlü ileri adımın arkasında öncü insanları görürüz. Yerleşik ve tutucu düzenle mücadeleyi, oy anlamında düşünürsek ne kalabalık kitleler ne de onları yönlendiren popüler yazar/aydınlar yapar. Bu kesimler genel olarak düzenin sunduğu fırsatlardan azami ölçüde istifade edecek şekilde kendilerini konumlandırır.
Kalabalıklara duymak istedikleri şeyleri söyleyerek kendileri için bir hayat alanı yaratır. Toplumu ileri sıçratacak fikirleri gündeme getirenler hem o dönemki iktidarın hem de geniş muhalefet kesiminin hedefindedir. Hatta daha çok muhalif kesimlerin hedefindedir. Çünkü toplumu ayaklandıracak güçlü fikirsel akımlar yaygınlaşmaya başlarsa, bu durumdan en önce kitlesel muhalifler gruplar zararlı çıkar.
HAKİKAT SAVAŞÇISI
Eğer fikri, ideolojik ve stratejik olarak fark yaratan ama azınlık gibi görünen kişi ve grupların her şeyi göze alan, her türlü bedeli ödeyen amansız mücadelesi olmasaydı, insanlık bugün hâlâ Ortaçağ kurumları ile yaşıyor olurdu. İşte GiordanoBruno! Bugün hepimizin bildiği temel astronomik/kozmolojik bilgileri 1600 yılında insanlığın gelişmesi için dile getiriyor. Yaşadığı yerde dönemin kurulu düzenini Vatikan temsil ediyor. Kilise, bu söylemleri kendisi ve Hıristiyanlık için tehdit olarak algılıyor.
Canını kurtarması için Bruno’ya bir fırsat da veriyor: “Fikirlerinden vazgeç ve kurtul!” Bruno’nun bu teklife verdiği cevap insanlık tarihinin en büyük ve en anlamlı gurur abidelerinden birisidir: “Ne doğru bildiğim bir hakikati gizlerim ne de bunu açıkça söylemekten korkarım!” Bu duruşu nedeni ile diri diri yakılmak üzere Roma’nın Çiçek meydanına götürülürken ağzından şu sözcükler dökülür: “Bütün ömrüm boyunca hakikat için mertçe savaştım. Bedenimin de ruhum kadar güçlü olduğunu sanıyordum. Yanılmışım! Ama inanıyorum ki yeni nesiller hakikat uğruna savaşmayı bütün dünya nimetlerine tercih edeceklerdir.”
TÜRKİYE’NİN GERÇEK DEĞERİ
Hakikat savaşçısı olmak için önce öncü, öncü olmak için de önce cesur olmak gerekir. Fikri, ideolojik ve stratejik zenginlik ve derinliği olanlar cesaretin bilekte değil, yürekte olduğunu çok iyi bilirler. Ayrıca niceliğe nitelik kazandırılamayacağını ama niteliğin günün birinde nicelikle buluşacağının da farkındadır. Korku ve endişenin bulaşıcı olduğunu da bilirler. Aralarında korkak ve kaypak insanların bulunmasını istemezler. Ne kadar donanımlı olurlarsa olsunlar, cesareti olmayan insanlar bu amansız mücadeleyi sonuna kadar sürdüremez!
Türkiye’de de uzun yıllardır hakikat için kavga veren ışığın savaşçısı bir siyasi parti var. Türkiye, bölge ve dünya için bilimsel verilere dayalı çok isabetli tahliller yapıyor. Program ve tüzüğünde yazılı olan, yıllar önce toplumla paylaştığı fikir ve düşünceler günün birinde mutlaka hayatın içine giriyor. Çünkü fikri ve ideolojik derinliği olan nitelikli ve cesur insanlar, geçmişten gelip geleceğe uzanan süreçleri dikkatle inceliyor. Bu süreçlere hayalperest ve iyi niyetli yaklaşımdan ziyade olgulara dayanan stratejik ve jeopolitik bir açıdan yaklaşıyor. Böylece ortaya son kerte gerçekçi değerlendirmeler çıkıyor. Yerleşik düzenin bütün baskı mekanizmalara rağmen bu düşüncelerini toplumla buluşturmayı başarıyor. Bunun önündeki bütün engelleri yaratıcı yöntemler ve fedakârlıkla aşıyor.
Bu nedenle bu parti dünyada barış ve istikrar isteyen, kan ve gözyaşından beslenmeyen bütün ülkelerin takdirini kazanıyor. Buna karşın,çatışma ve kargaşa ile yaşayan ve Türkiye’ye karşı her türlü tuzağı kuran ülkelerin hedefi oluyor. Sağlıklı ve isabetli analizleri nedeniyle dünya çapındaki ülkeler bile partinin çalışmalarına yakın bir ilgi gösteriyor. Yaptıkları özel davetlerle bölge ve dünya meseleleri karşılıklı olarak analiz ediliyor. Bu parti, fikri ve ideolojik zenginliği ile hem ülkemizde hem bölgede hem de dünyada büyük bir etki yaratıyor. Laf kalabalığı ve demagojiden başka bir niteliği olmayan ve dünyanın oydan ibaret olduğunu sananlar kendi küçük dünyalarında kıvranıp duruyor. Türkiye bu partiyi keşfettiği gün hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr