Arjantin’de sert tango
Gözler 30 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında Arjantin’de gerçekleşecek olan G20 Liderler Zirvesi’ne çevrildi. Kritik tartışmaların yapıldığı, yaptırımlardan iç çatışmalara,
korumacılıktan petrol fiyatlarına kadar bir çok başlığın tartışıldığı süreçte gerçekleşecek bu toplantı oldukça sert geçeceğe benziyor.
Öncesinde geleneksel olarak hangi lider, kimle görüşür kulisleri ve açıklamaları başladı bile. Fakat buradan bir sonuç çıkacağını beklemek hayalcilik olur. Bu toplantılar genellikle bir satranç ve gövde gösterisinden öteye somut bir gerçekleşmeyi doğurmuyor.
Esasen tartışma daha önceki zirvede Trump’un çıkıp ‘önce ABD’ demesi ve protesto edilmesiyle birlikte adım adım gerilen bir seviyeye geldi. Ben bunun biraz daha öncesine gitmek istiyorum. 2008 krizinden sonraki ilk G20 Liderler Zirvesi’nde dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı’nın faturayı gelişmekte olan ülkelerin ödeyeceğini açıklayıp, sonra apar topar yalanlamasından beri bu satranç devam ediyor.
Aradan 9-10 yıl geçtikten sonra dünya ekonomisinde ortaya çıkan farklılaşma, beklenen ikinci büyük dip krizin bir türlü hayat bulmaması, Çin, ABD, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Rusya – Ukrayna cephesi, Türkiye’nin diz çöktürülmek istenmesi, İran hamlesi, AB’nin tartışılır hale gelmesi, Brexit gibi bir dizi olayı da gözlerimizin önünde cereyan etti.
Şimdi Arjantin’deyiz ve bu coğrafyadaki tangonun özelliği vardır. Tutku, öfke ve mizah gibi duyguların tavan yaptığı bir yoğunluk içinde yaşanır. İşte bu tanımlar Arjantin’deki G20 Zirvesi’ne de yakışıyor.
Bir tarafta ABD – Çin rekabetiyle vitrine çıkan korumacılığın geleceğinin ne olacağı tartışılacak. Burada o kadar ilginç ilişkiler var ki... ABD eskisi gibi rakiplerini köşeye sıkıştıramıyor. Fransa ile Çin, Çin’le Almanya, Almanya ile Rusya girift bir yapıda karşısına çıkıyor.
Diğer tarafta ABD’nin ‘önce ben’ tutkusunun gölgesinde, çapraz işbirliklerinin öne çıktığı öfkeli bir ilişkiler ağında neler olacağı merakla bekleniyor. Diğer tarafta zaten liderlerin kalitesi tam bir mizah konusu olmaya aday cinsten.
Ortada bir sürü ‘en kahraman Rıdvan’ dolaşıyor; ama dünyayı devlet adamlığıyla aklıselime yönlendirecek tek bir lider yok. Bu süreçte de yaptıkları çıkışları kimi zaman çocukça, kimi zaman bir vodvil tadında acı acı gülerek izliyoruz.
Çünkü her saçmalamaları, Ortadoğu başta olmak üzere yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanıyor. Yani ortadaki mizah da en kara cinsinden gözlerimizin önünde sergileniyor.
Korumacılık ile ilgili çareler üretmeye çalışacaklar. Petrol fiyatlarının ne olacağını konuşacaklar. Avrupa Birliği’nin ordusundan ekonomisine nasıl bir etki alanı olduğunu masaya yatıracaklar. Terörizm, göç, iltica bir yanda, eşitsizlik, istihdam, serbest ticaret, finans piyasalarının denetlenmesi gibi sevgi kelebeği konuları öte yanda konuşacaklar.
Sonuçta herkesin aklında ise iki sorunun yanıtı olacak? ‘Artan korumacılıkta kim kimin pastasından çalar’ ve ‘geleceğin ekonomisi, bağlantılı olarak siyaseti şekillenirken, kim hangi hamleyi yapar?’
Şüphesiz bunları da ikili görüşmelerde, sohbet adını verdikleri bire bir buluşmalarda ele alacaklar. Herkes herkesin ardından konuşacak, sonuçta ‘korumacılığa karşı önlem alalım, serbest piyasa kurallarını uygulayalım’ vurgularıyla bir bildiri yayınlanacak, sonra herkes evine gidip, birbirini arkadan vuracak.
Neticede G20 Liderler Zirvesi vitrinde güzel temennilerin olduğu, arka planda tutku, öfke ve mizahın kol gezdiği ve dünya ekonomisinin hızla daralmaya gittiği süreçte herkesin üç maymunu oynayarak çıktığı bir sahne olacak. O yüzden herkesin gözü önünde konuşulanlara değil, konuşulmayanlara odaklanın derim.