Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

Parlayan bir yıldız kaydı!

Mahkeme salonunda çıt çıkmıyordu. Yiğit bir amiral kendinden emin adımlarla kürsüye yöneldi. Mahkeme heyeti endişeli gözlerle kendisini izliyordu. Gözleri çakmak çakmak parlıyordu. Salonu kısaca süzdükten sonra bombaları patlatmaya başladı: “Bizleri bir süre daha çöken bu sahte davanın enkazında tutabilirsiniz. Ancak asıl soru, bu davanın sonunda enkazın altında kimlerin kalacağıdır.”

İzleyici sıralarında kıyamet koptu. Alkışlar ve sloganlar hiç susmak bilmiyordu. Mahkeme Başkanı, artık alıştığımız standart duyurusunu yaptı: “Sükûnet sağlanmazsa, izleyicileri dışarı atacağım!”

Amiral Cem Çakmak kuru gürültüye pabuç bırakacak bir yapıda değildi. Hedefini bulmuştu ve salvolara devam etti: Bu dava içimizdeki işbirlikçi vatan hainlerinin parmak izlerini taşımaktadır. Çünkü hiçbir ülke bizim hakkımızda, ‘bizim çocuklar başardı!’ diyemeyeceği için buradayız. Başımıza çuval geçiremeyeceklerini bildikleri için buradayız. Atatürkçü kimliğimiz nedeniyle buradayız. Biz öz be öz bu milletin evlatları olduğumuz için buradayız!

İnandığı değerler için yaşadı, savaştı, bedel ödedi ama hiç eğilip bükülmedi. Haklı olduğu hiçbir savaştan kaçmadı. Kanser illeti ile de ölümüne mücadele etti. En fazla üç ay ömür biçildi, iki sene insanüstü bir gayretle direndi. Şanlı bir direniş destanını bizlere ve tüm Bahriye camiasına miras olarak bıraktı.

Yaptığı her işe hücrelerinin bütün enerjisini ve yaratıcılığını kattı. Yaptığımız halı saha maçında genç bir üsteğmen iken, o dönem Birinci Lig’de oynayan Sarıyer’in iki stoperi kendisini ancak tekme tokat durdurabiliyorlardı! Ele avuca sığmıyor, kimse ona yetişemiyordu!

Mersin’de Akdeniz Bölge Komutanı olarak görev yaparken, karakoldaki bir gemi rapor verdi: “Kıbrıs’ta tartışmalı sahalarda bir araştırma gemisi Kıbrıslı Rumlar adına sismik çalışmalar yapıyor!” Gemiye, “bölgeden ayrılmaması ve araştırma gemisini sahadan uzaklaştırmak için telsizle çağrı yapması” yönünde direktifi verdim.

Hemen Deniz Kuvvetlerini aradım. Tuğa. Cem Çakmak Harekât Eğitim Daire Başkanı idi! “Konuyu anladığını süratle planlama yapacağını” söyledi. 45 dakika içinde mesaj önüme düştü. Bütün karar alma süreçlerini de bu kısa sürede hallederek, net bir plan hazırlamıştı. İlave bir gemi daha bölgeye kaydırıldı. Araştırma gemisi cihazlarını toplayarak bölgeden uzaklaştı. Bu mucize bir süratti ve Cem Çakmak mucizelerle dans eden bir subaydı!

Milletinden beklediği bir görev var! Mahkeme salonunda söylediği son sözleri hâlâ havada asılı duruyor: “Son olarak, hainlik ve ihanetin odağı olan ve dış mihraklara uşaklık eden şerefsizlere sesleniyorum. Bu salondaki koltuklara oturacaksınız ve vatana ihanetten yargılanacaksınız. Bundan kaçışınız asla mümkün değildir!” Bu görev hepimizin…

Peki, hiç sitemi olmadı mı? İçinde fırtınalar eserken onu da dizelere dökerek, bilgece, edebi bir dille bizlere aktardı. “Hücremin Lumbuzundan” isimli şiir kitabındaki “Karşılaşma” şiirinden kısa bir kesit sunalım:

Beni gördüğünde ürkek ve tedirgindi.

Kaçamak bir tebessüm yüzünde belirdi.

Ne yapacağını kestiremedi.

Selam vermek zorunda olduğunu hissetti.

Ama önce etrafı inceledi.

Kimsenin fark etmemesini diledi.

Kararsızca birkaç adım ilerledi ve usulca “merhaba” dedi.

Sanırım hayatından on yıl yedi.

Elimi uzattım, otuz yıllık silah arkadaşım çekindi.

Sonra mecburen kabul etti.

Gizlemeye çalıştığı titreyen elleriydi.

Amiral Cem Çakmak ideal bir eş, yüreği sevgi dolu iki kız babası idi! Kızları Tuğçe ve Dilara’ya çok düşkündü! Sevgili babası, annesi, ablaları Deniz ve Filiz ile bir yumruk gibi kenetlenmişti. Sevenleri o kadar çoktu ki hastane dolup dolup boşalıyordu. Torununu doya doya kucaklayamadan aramızdan ayrıldı. İçimiz yanıyor! Acımız çok büyük…

Kahraman Amiralim, ruhun şad, mekânın cennet olsun! Seni hiçbir zaman unutmayacağız! Davan davamızdır. İhanetin serbest, yurtseverliğin yasak olduğu bu karanlık dönemi mutlaka bitireceğiz!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Yıldız kaydı