Vatandaşın tehlikeli erimesi
Tüketici güveni hızla çakılmaya devam ediyor. Birileri bunun nedenini anlamıyorsa, anlayın ki sokaktan tamamen kopmuş, kendi dünyasında, uydurduğu yalanlara inanır hale gelmiştir. Artık olumsuzlukları ifade ettikten sonra, iktidarın ya da yakın isimlerin ‘ancak’ diyerek devamında sıraladığı bahaneler kimseyi tatmin etmiyor.
Reel sektör büyük bir kıvranma içerisinde... Fakat kendisini temsil edenlerle tamamen ilişkileri kopmuş olması daha büyük bir tehlike. Mesleki örgütlerin başındaki temsilcilerin iyi bir şeyler söylemek uğruna verdiği mücadele, tabanlarıyla hızla yabancılaşmalarına ve kopmalarına neden oluyor.
Türkiye, iktidarından STK’sına koltukta oturanlarla, sokakta yaşayanların karpuz gibi ortadan ikiye ayrılıp, bambaşka bir dünya tasviri ettikleri bir hal aldı. Nitekim aynı probleminin esnafta da, sanayicide de, ihracatçıda da, vatandaşta da olduğu net bir biçimde görülüyor.
Tekrar tüketici güvenine dönersek, son çıkar oran, 2019 Ocak itibariyle yüzde 0,9 azalarak 58,2 endeks rakamını önümüze getirdi. Şimdi bu rakamlar kimse için bir anlam ifade etmiyor. Yani okur şunu sorabilir: 60 olsaydı ne olacaktı?
Bunun en iyi yanıtını endekste 100 birimin nötr nokta olduğunu söyleyerek verebiliriz. Yani ne iyi, ne kötü noktası olan 100’ün neredeyse 42 puan gerisinde, son derece olumsuz bir tabloyla karşı karşıyayız. Halen birileri ‘çok da beklendiği kadar düşüş olmadı’ tezinden yola çıkarak, bu açık makasın üzerini örtmeye çalışıyor.
Oysa yine tüketici endeksinin detaylarına baktığınızda rakamdan çok daha önemli mesajları barındırıyor. Fakat rakam üzerinden yapılan tartışmalar bu mesajların da göz ardı edilmesine neden oluyor.
Mesela ankete baktığınızda hanenin maddi durum beklentisinin yüzde 2,4, genel ekonomik durum beklentisinin de yüzde 0,6 arttığını görüyorsunuz. Tam içiniz rahatlayacakken, bültendeki verilerin devamı ‘bu artış neye göre’ sorusunu önünüze koyuyor. Çünkü tüketici güven endeksi araştırması gösteriyor ki, yüksek işsiz sayısı beklentisinde çok da dikkate değer bir değişiklik yok. Daha kötüsü tasarruf etme eğiliminde ciddi bir gerileme var.
Yani vatandaş tasarruf edemediğini, etme ihtimalinin de git gide daha düştüğünü belirterek, geçinemediği gerçeğini net bir biçimde gözler önüne seriyor. Ayrıca bunun TÜİK araştırması olduğunu dikkate alırsanız, durumun aktarılanın çok daha ötesinde kötü bir biçimde yaşandığını da anlamak zor olmuyor.
Kim hangi siyasi hesabı yaparsa yapsın, kim kime ama korkudan ama yaranmak için ne mesaj yollarsa yollasın net bir gerçek var: O da sokakta vatandaşın maddi olanaksızlıklarla savaştığı ve daha kötüsü hayatını finanse edemediği gibi, her geçin gün artan fiyatlar karşısında eridiğidir.
Davos’ta başka şeyler anlatıp, sokağın sesine kulak vermiyorsanız, bence İsviçre’den dönmeyin. Çünkü orada yaşayanların ekonomik gerçekleri, anlattığınız hayal dünyasına daha çok uyuyor. Biz söylediğiniz gibi refah içinde yaşamıyoruz.
Çetin Ünsalan