Ülkemizin göz bebeği TSK’nın dosta güven, düşmana korku salan ayak sesleri
TSK’nın ülke sorunları ve ulusal çıkarları doğrudan ilgilendiren temel konular ile ilgili görüşleri, hem bu kurumun mensupları hem de sivil yurttaşlarımız için tam anlamıyla bir sırdır. Çünkü hiyerarşik yapı nedeniyle TSK’nın rotasını sınırlı sayıdaki üst düzey komutan belirler ve siyasi çekişmelerin dışında kalmak için bu konularda bilgi sızdırmazlar. Subaylar da doğal olarak, “komutanlarımız en doğrusunu düşünmüşlerdir!” diyerek kendi görev alanlarına odaklanırlar.
TSK acaba, “Yeni ve sivil (!) Anayasa ”, “Bölücübaşı ile pazarlık ve açılım süreci”, “Güneydoğu’ya özerklik”, “Kürdistan’ın kurulması”, “Irak’ın toprak bütünlüğü”, “Kerkük ve Türkmenler”, “İslam Devleti (eski adıyla IŞİD)”, “Kıbrıs sorunu”, ”Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımız”, ”Başta antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar olmak üzere Ege’deki hak ve çıkarlarımız”, “Patrikhane’nin Ekümenikliği”, “Ermeni talepleri ve Ermeni açılımı”, “Suriye’nin toprak bütünlüğü” gibi önemli ve hatta hayati ulusal konularda ne düşünüyor? Bu sorulara doyurucu cevaplar verebilmek, sanıldığından çok daha güçtür.
Bu konularda, ancak başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere Kuvvet Komutanlarının kamuoyuna yansıyan demeçleri, MGK sonuç bildirgeleri ve fiili olarak silahlı kuvvetlerin dâhil olduğu olayları gözlem altına alarak tahminlerde bulunabiliriz. Ancak son yıllarda ulusal konularda TSK’nın takındığı tavrın, en azından Atatürkçü, Cumhuriyetçi, milliyetçi ve yurtsever kesimlerde hayal kırıklığı yarattığını söylemek, sanırım yanlış olmaz!
Son günlerde TSK, hem yaptığı sonuç alıcı askeri faaliyetler hem de özellikle Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in kamuoyu ile paylaştığı görüşleri ile yeniden ülkemizin birlik ve bütünlüğünün en güçlü teminatı olduğu yönünde ciddi mesajlar vermeye başladı. Bu köşeyi takip edenler, “Efsane Geri mi Dönüyor?” başlıklı yazımı hatırlayacaklardır. Bu yazıda kısaca şunları belirtmiştim:
“Ülkemizin üzerine kara bulutların çöktüğü bu karanlık dönemde, TSK’nın bir teröristin heykelini askeri nitelikli bir harekât ile yıkması, mevcut konjonktürde son kerte önemli bir gelişmedir. Millet için umut kaynağı, yeni hedefler için dönüm noktası, savunma hatlarından taarruz için çıkış noktasıdır. Efsane geri mi dönüyor? TSK, kendi ayakları üzerinde zemine sağlam bastığı takdirde, rüzgârı bile düşmanlarımızı felç eder!”
Daha sonra, bir başka yazımda Genelkurmay Başkanı’nın 30 Ağustos mesajındaki şu satırların altını çizmiştim:
“Yokluğun ve teknik imkânsızlıkların kol gezdiği bir dönemde, düşman karşısında dimdik durma cesaret ve kararlılığını gösteren Kahraman Ordumuzun taşıdığı yüksek ruh ve inanç, bugün bilgi çağının gereği olarak üst düzey harp yetenekleri ile donanmış Türk Silahlı Kuvvetlerimizde de aynen muhafaza edilmektedir. Bizlere düşen önemli bir görev de; aynı ruh ve inanç değerlerini benimsemiş, ecdadı ile gurur duyan, tarih bilinci ve şuuruna sahip parlak nesiller yetiştirebilmektir.”
“Rütbe takma/terfi törenleri, aynı zamanda; birlik ve beraberliğimizin, dayanışma ruhumuzun, silah arkadaşlığımızın kutsiyetinin ve Silahlı Kuvvetlerimize olan sadakat ve vefa duygularımızın bir kez daha teyit edilmesinin de bir vesilesidir.”
Şimdi de Org. Özel’in 30 Ağustos resepsiyonunda kamuoyu ile paylaştığı ve basın yayın organlarının büyük bir ilgi gösterdiği görüşlerine göz atalım:
“Hükümetin bir politikası var, o politika yürüyor. Biz çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz; o çalışmanın içinde yokuz. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, çalışmanın kamu kuruluşlarına gönderileceğini söylemişti, henüz bir şey gönderilmedi. Görürsek biz de görüşlerimizi söyleriz. Kırmızıçizgiler aşılırsa gereğini yapacağımızı söyledik, gereğini de söyleriz. Ülke bütünlüğü kırmızıçizgimizdir. PKK bizim için hâlâ terör örgütü, değişen bir şey yok, yine adam kaçırıyorlar, karakollara saldırıyorlar!”
Unutmayalım, bu bölgede sadece güç konuşur. ABD, çeşitli siyasi oyunlarla yıllardır deviremediği Irak Başbakan’ı Maliki’yi, İD (eski IŞİD)’nin bir hamlesi ile iki günde indiriverdi! Iraklı ve Suriyeli milyonlarca mülteci, başka ülkelerde el kapılarında dileniyorlar! Umarım yanılırım ama güvenliğin ekonominin önüne geçeceği günlere doğru hızla yaklaşıyoruz. İnsanlar makarna ve nohut yerine emniyet ve huzur arayacaklar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurttaşlarının, bu kritik coğrafyada en büyük güvencesi, şu ya da bu değil, kendisi ile etle tırnak gibi bütünleşen Türk Silahlı Kuvvetleridir.
Şunu duyar gibi oluyorum. Balyoz’u, Ergenekon’u, Poyrazköy’ü, hâlâ sürmekte olan Askeri Casusluk davasını, Atatürk ilke ve devrimlerine yönelik saldırıları ve daha onlarca olayda TSK’nın tavrını unuttun mu? Unutmadım ama uyanışın ilk dalgaları kayalıkları dövmeye başladı. Toplumsal olaylar bir düğme ile çevrilerek bir anda tersine döndürülemez. Bir süreçtir. Önce tohumlar ekilir, toprak yeşermeye başlar ve sonunda ürün alınır.
Ülkemizin ve tüm vatandaşlarımızın güvenliği, devletimizin birlik ve bütünlüğü, hayati ulusal çıkarlarımızın korunması, Cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalması için TSK’ya güvenmek ve inanmak istiyorum…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr