Kim, kimi kandırıyor?
Türkiye ekonomisi alarm veriyor; reel piyasalar cayır cayır yanıyor; ama iktidar, muktedir olmanın derdine düşmüş. Bir sihirli kelime bulmuşlar istikrar diye, ne kimse ‘neyin istikrarı’ diye soruyor; ne de bunu isteyenler tüm gücü bir kişi için istediğini bilmeden konuştuğunun ne talep ettiğinin farkına varıyor.
İşsizlikte, İŞKUR başvuruları bile 5 milyonun üzerine çıkmış, ülkede halen genç işsizliğin Avrupa ortalamasının gerisinde kaldığının haberi yapılıyor. 100 tane gencin 18’i işsiz gözükürken, 20 tane gencin 5’inin oransal olarak daha çok, ama gerçekte daha az problem olduğunu görmekten bile imtina ediyorlar.
Dolar almış başını gitmiş; sepet bazında da döviz bazında da tarihi rekorlar kırılıyor; bizim yetkililerimiz çıkıp halen nasihatle, psikolojiyle yönetim göstermeye çalışıp, konuyu siyasi tabloya bağlıyor. Açın gözünüzü de bakın; uzmanlar TL’nin yüzyılın en kayıp dönemini yaşadığını ve hızın kesilmek yönünde de sinyal vermediğini belirtiyor.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi karşılıksız çek, senet ve takibe giden kredi kartı borçlu sayısında patlama olduğunu ortaya koyuyor; karşılıksız çekin adedinde yüzde 21, tutarında, yani üzerinde yazılan rakam bazında yüzde 49 artış olduğunu söylüyor. Ekonomiyi yönettiğini iddia edenler, halen taksit sayısında frene basıp, milleti camdan çıkarttıktan sonra, bir de gaza basıp yola savurmanın hesabını yapıyor.
Özel sektörün dış borcu 211 milyar doları buluyor, dünya ekonomisi daralırken 45 milyar dolar cari açık çıkıyor, finansmanıyla ortada duruyor; ülkeye kaynağı belirsiz 9 milyar dolar para girerken, işin bu boyutunu görmezden gelip, bunun derde çare bile olamayacağını anlatmıyorlar.
Citigrup, Türk bankaları (çoğu yabancı olduğu için doğru tanım Türkiye’deki bankalar olacak) kâr tahminlerini aşağı yönlü revize ediyor; Uluslararası Ödemeler Bankası Çin, Brezilya ve Türkiye’de ufukta bankacılık krizi gördüğünü açıklıyor; bizim yöneticilerimiz halen bankacılığımızı nasıl yapılandırdığımızı anlatıyor. Dünyada sağlam banka kalmadı; ama onlara göre bizdekiler 10 numara. O yüzden bireysel pazardan tek tek çekiliyorlar değil mi?
Koymuşlar göstermelik bakanları oraya, emekliye gerçekleşemeyecek olsa da zam haberini bile eski Gümrük Bakanı ve eski Çalışma Bakanı veriyor. Bir kişi de ‘siz hangi yetkiyle bunu söylüyorsunuz’ demiyor.
Ortalık yangın yeri, vatandaş oynattı oynatacak, bir tarafta şehit haberleri, bir tarafta ekonomik sıkıntı, ülkenin Maliye Bakanı Şimşek de çıkıyor ‘siyasi istikrar şart’ diyor. Kriz uyarısı yapıyor; sonra Ekonomi Bakanı Zeybekçi çıkıp onu yalanlıyor. Ne bitmez tükenmez bir ihtirasmış bu. Bir kişinin takıntıları uğruna 400 milletvekili vurgusu...
Terör eşittir 400 milletvekili, kriz eşittir tek başına iktidar. Ne bulunmaz Hint kumaşıymışsınız. Madem öyle niye 13 senede ülkeyi bu hale getirip, sonra da sürekli kandırıldığınızdan bahsediyorsunuz?
Şayet bu kadar değerli ise kadrolarınız sıkıntıda olan ve en büyük kumarhane özelliğini koruyan dünya ekonomisini yönetmek için sizi yurtdışına transfer edelim. Eğer elinizde sihirli değnek varsa, bu kadar büyük bir bilgiye sahipseniz daha Kapıkule’de kaparlar sizi.
Ama gerçeğin öyle olmadığını siz de biliyorsunuz. Maaşınızı biz versek sizi dünyaya hediye etmeye kalksak, sizi elinize yetki verip kapıdan sokacak tek ülke bulamayız.
Ülkenin insanı ne yapacağını bilemez halde. 7 Haziran’da elinizden mührü bile aldı; ama siz vermiyorsunuz. Görevden alındığında üniversitedeki odasında koltuğu kaptırmamak için yerinden kalkmayan Tansu Çiller gibisiniz.*
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr
* Kaynak: Maskeli Leydi / Faruk Bildirici