Sorun, paranın cinsinde değil
Türkiye’nin son dönemde en çok üzerinde durduğu noktalardan birini yerel para cinsinden ticaret oluşturdu.
Fikren doğru olmakla birlikte, yanılgı bunun açık sorununu ortadan kaldıracağına dair inanış aşamasında.
O süreçte de defaten yazdım, dış ticaret yapınızdaki dengesizlikleri düzeltmeden bu problemi aşmak mümkün değil. Çünkü kimse size özel fiyat vermiyor. Maliyetler dolar bazlı hesaplandıktan sonra, ödemenin ya da alacağın TL ile yapılması tek başına bir anlam ifade etmiyor.
Sadece bir taraftan kurtardığınız bağımlılığı, diğer tarafa da vermeye başlarsınız. Nitekim açıklanan sonuçlar bunu net bir biçimde kanıtlıyor. Esasen konuşulanın aksine, özellikle gelirinizi borcunuz olduğu para biriminden elde etmek zorundasınız.
Firmalara ne deniliyor? Geliriniz cinsinden borçlanın. Bu denge devlet için de geçerli. Gelirinizi borcunuzla aynı birimden oluşturamazsanız, çapraz kurda da açık verirsiniz.
TÜİK kaynakları hesaplamalara göre TL ile ihracat - ithalat rakamlarına göz atalım. İhracatta rekor büyüme yakalanan Ocak ayı itibariyle geçen ayki ihracatın 600 milyon 16 bin dolarlık kısmı TL üzerinden yapıldı.
İthalata baktığınızda ise TL ile yapılan kısmın değeri 1 milyar 115 milyon doları aşıyor. Yani TL bazında da açık vermeye devam ediyoruz. Öyleyse dış ticaret dengesini konuşmadan bu eylemin sonuç vermeyeceğini anlamış olmamız gerekmiyor mu?
Yerel para cinsinden ticarette esas olan ithalatınız ile ihracatınızın bir denge içerisinde seyretmesi… Aksi takdirde farklı bir noktadan açık vermeye ve sorunu yaşamaya devam edersiniz.
Üstelik bu oran gelirleriniz içerisinde ağırlığını arttırır ve örneğin TL dolar karşısında değer kaybederse, ödemenizi dolar ile yapmak zorunda olduğunuzdan ikinci bir maliyetle daha karşılaşırsınız.
Türkiye’nin bir an önce dış ticaret yapısını masaya yatırması ve ithal edilen ara mallarında ve teknolojilerde yerlileştirmeyi başarması gerekiyor. Bu da eğitim sisteminden planlı ekonomiye, teşvikleri salt para odaklı olmaktan çıkarıp ne yaptığını bilen noktaya ulaştırmaya kadar bir dizi çalışmayı gerektiriyor.
Bunların hiçbirini yapmadan dolar ya da avro yerine, mesela ruble – TL makası yaratmak sorunu ortadan kaldırmadığı gibi, borç ödemelerinde ikinci bir bedeli kapımıza getirir.
İhracatçımızı temsil edenlerin de bir an önce kendine gelmesi şart. Çünkü kaç adet sattığınız değil, kaç para kazandığınız önemli. Aksi takdirde para cinsi ne olursa olsun, kendinizi de Türkiye ekonomisini de batırmaya devam edersiniz. Oranlar ortada: Ocak itibariyle ihracattaki artış yüzde 10,7, ithalat ise yüzde 38 arttı. Gel de çık işin içinden…