Karadeniz, Boğazlar, Marmara (KBM) Deniz Balıkçılığında Politika Önerileri
Gençlik hayatının önemli bölümünü Büyükdere’de geçirmiş ve üç nesil aralıklı da olsa Sarıyer’de yaşamış bir ailenin evladı olarak, Ulusal Kanal’daki ilk yazımı, benim için çok özel bir konu olan Balıkçılık konusunda yazmak istedim.
Türkiye, son yıllarda özellikle kültür balıkçılığında çok ilerledi fakat bu yazının kapsamı milletimizin kalbinde özel bir yeri olan Karadeniz, Boğazlar ve Marmara (KBM) deniz balıkçılığı politika önerileri ile sınırlı olacaktır.
KBM’de balık üretimimiz son 40-50 yılda dramatik şekilde azaldı. İstanbul nüfusu hızla arttı, şehrin her alanda tüketimi arttı. Altyapı yetersizliği dolayısıyla Marmara Denizi’ne boşalan atık miktarı arttı, balık çeşitleri azaldı, balık miktarı azaldı ve balık fiyatları arttı. Babalarımız, dedelerimiz zamanında pekte yüzüne bakılmayan bazı balık türlerini şimdilerde bulup ta soframıza koyabilirsek ne mutlu bize.
Marmara Denizi’nin balıkçılık açısından unutulmuş bir özelliği var… Kapalı yapısı, altlı üstü ters akıntıları, dibindeki nehri, Ege ve Karadeniz arasında özel tuzluluk miktarı gibi doğal özelliklerinden dolayı tarihsel olarak burası bir deniz canlıları akvaryumu ve çoğalma merkezi olmuştur. Marmara Denizi kirlilik ve aşırı avcılık dönemi öncesinde Dünya’nın en çok çeşit balık türünü barındıran denizi idi. Yüzlerce balık türü için bir yuvalama ve çoğalma bölgesi idi. Bu durum artık geçerli değil. 2000 yılında kişi başı 8 kg olan balık tüketimimiz TUİK verilerine göre 2017 de 5,5 kg seviyesine düştü. Ayni dönemde deniz balığı üretimimiz 442 bin ton dan 270 bin tona düştü. Lüfer balığı, kalkan balığı üretiminde sadece son 20 senedeki değişimi yazmaya içim elvermedi. Yani denizlerimizde alarm zilleri uzun suredir çalıyor. Son 30 yıl içinde, tüm KBM sahil beldelerinde olduğu gibi Sarıyer’de de balıkçı tekne sayısı
hızla arttı, tekne boyları büyüdü, teknelere balıkları tespit eden gelişmiş ekipmanlar takıldı. Sermayesi olan balıkçılar işi ve tekneleri büyüttüler, küçükler piyasadan çekilmek durumunda kaldılar. Sanki uçsuz bucaksız okyanuslarda uskumru sürüleri avlayan dev Norveç balıkçı tekneleri gibi KBM’de her sene küçülen balık sürülerinin peşine düştük. Trol denilen deniz dibini tarayan ve balık yuvalarını dağıtan ekipmanları fütursuzca kullandık. Balıklar azaldı. Balıkçıların tekneleri boş yatmaya başladı. Balıkçı teknelerimize akaryakıt vergi destekleri verdik. Bu destekler ile balıkçılarımız, Karadeniz’de daha uzaklarda avlanabilir hale geldiler ve Ukrayna, Romen vs. rakip balıkçılara nazaran avlanma mesafelerini artırdılar. Elbette teknelere vergisiz veya düşük vergi ile satılan akaryakıtın kullanım alanlarının denetimi konusu her zaman önceliğimiz olmadı ve bu konuda öngörmesi
çokta zor olmayan suistimaller olduğunu üzülerek basından takip ettik. Olumlu işler de yaptık. Son yıllarda trol avcılığına sınırlamalar getirdik, balık ağı deliklerine standartlar getirdik, belirli dönemlerde avcılık yasakları getirdik, küçük balıkların avlanmaması için kampanyalar yaptık, balıkçılıkta kooperatif sistemlerini destekledik, Marmara Denizi’nin temizlenmesi, kanalizasyonların Marmara’ya daha az akması için tedbirler almaya çalıştık… Elbette kaynaklar kısıtlı ve yılların sorunları bir anda çözülemiyor.
Peki, mevcut durumumuzu bir an için kenara park edelim. Biz bu balıkçılık olayında nereye gitmek istiyoruz? Hedefimiz ne?
Marmara Denizi’nde bugün X miktarda balık varsa biz bu miktarın 5X olmasını istiyoruz, hatta 50X olmasını istiyoruz. Bunun olmaması için bir sebep var mı? Balıkları rahat bıraksak bir süre avlamasak balıklar çoğalacaklar, bize karşı sivil itaatsizlik hazırlığında olduklarını zannetmiyorum…
Sürdürülebilir balıkçılık istiyoruz, sağlıklı balıklar istiyoruz, sağlıklı deniz istiyoruz, balıkçılıktan yılda milyarlarca dolar ilave gelir üretmek istiyoruz, bu alanda on binlerce yeni iş imkanı açılmasını istiyoruz ve en iyi KBM balıkçılık politikaları ile milletimize en fazla faydayı sağlamak istiyoruz.
Belki Marmara Denizi’ne bakış açımızı değiştirmeliyiz.. Marmara kapalı bir denizdir. Balıklar bir yere kaçmıyorlar. Bırakalım Boğazlardan Marmara’ya balıklar rahatça girsinler, Marmara’da avlanma riski olmadan yuvalansınlar, çoğalsınlar, çeşitlensinler doğal denge seviyelerine ulaşsınlar… Günün sonunda bu balıklar Yunan balığı değil, İtalyan balığı değil.. Marmara’da avucumuzun içinde, büyük bir akvaryumda yerli ve milli olarak, taze taze kepçeyle alınmayı bekleyen balıklar..
KBM balıkçılık politikalarını bütünsel olarak ele almak gereklidir. Marmara Denizi kıyılarını yüzülebilir, temiz sahiller haline getirmek, İstanbul’un kanalizasyon ve denize dökülen atıklar konusuna yatırım yapmak bu politikalar ile uyumlu ve tamamlayıcıdır. Yapılması gereken çok iş var ve bu işler önemli miktarda istihdam alanı yaratacaktır. Bu politikalar ile denizlerimizde yıllık üretilen balık miktarını sürdürülebilir şekilde kat be kat artırabiliriz.
Haydi beyin fırtınası yapalım, politika önerileri sunalim. Belki bazı akıllı politikaların oluşturulmasına vesile oluruz.
1. Marmara Boğaz’larında balıkçılığı 2- 3 sene yasaklasak sonuçları ne olur? Malum Karadeniz’den Marmara’ya geçen balıkları Boğaz’larda avlamak nispeten kolay ve ucuz bir faaliyet. Karadeniz balığı eninde sonunda Boğaz’lardan Marmara’ya gitmek istiyor. Bu balıkların Marmara’ya girişini kolaylaştırsak ve Marmara’da çoğalmalarını teşvik etsek yılda Marmara’daki balık stoğu artışı ne kadar olur? Marmara balık stoğu maksimum doğal denge seviyesine ne kadar zamanda gelir?
2. Karadeniz tek çıkışı bizde olan kapalı sayılabilecek bir denizdir. Türk balıkçılarına mazot teşviği vererek daha uzağa balık avlamaya gitmelerini ve diğer Karadeniz ülke balıkçıları ile rekabete girmelerini teşvik etmek akıllıca bir teşvik yöntemi midir?
Bunun yerine Karadeniz ülkeleri olarak bu alanda ortak bir politika belirlesek, avlanan toplam balığın paylaşımı konusunda anlaşsak ve doğru boydaki balığı doğru yerde avlamaya yönelik en ekonomik modeli geliştirsek nasıl olur?
3. Misal Karadeniz’deki balıkçılık için merkezi bir kooperatif şirketi: “Kooperatif” kursak, Karadeniz ülkeleri, kıyı uzunlukları benzeri kriterlere göre bu Kooperatif’e üye olsalar ve minimum maliyet ve mazot tüketimi ile ideal zamanda ideal miktarda balığı yakalasak nasıl olur? Karadeniz’de düşük kapasitede yüksek işletme maliyetleri ile çalışan balıkçı teknelerini hesaba katarsak bu alanda önemli bir tasarruf potansiyeli olabilir mi? Bu modelde Kooperatif’in balıkçı tekneleri edinmesi ve Karadeniz’deki balıkçılık üzerinde üretici ve satıcı monopolü yetkilerinin kurulması gerekir. Bu model
ile hem üretim kontrollü ve optimum seviyede yapılacaktır hem de nimet değerinde olan balıkların en iyi şartlarda satışı ve Kooperatif’e en yüksek gelirin aktarılması sağlanmış olacaktır. Ayrıca günde belki sadece birkaç düzine avlanabilen çok değerli bazı balıkların sadece serbest piyasaya göre çok para verene satılması yöntemi ile değil, başka sosyal amaçlar içinde değerlendirebiliriz. Bu Kooperatif önerisini makalenin son bölümde detaylandıracağız.
4. Balıkçılık politikaları dediğimizde aklımıza kim geliyor? Benim aklıma kimse gelmiyor.. Mesela savunma sanayi ile ilgili konularda aklıma S.S. müsteşarımız geliyor, ekonomi dediğimizde aklıma Merkez Bankası başkanımız geliyor, hazine bakanımız geliyor, İstanbul dediğimizde aklıma Ekrem İmamoğlu geliyor.. Peki balıkçılık dediğimizde neden aklımıza kimse gelmiyor? Çünkü yok. Fakat olması gerekli. Bu politikalara adanmış, tüm mesaisini sadece bu politikalar için harcayan, yetkisi olan, bütçesi olan, hesap veren, hesap sorun bir profil gerekli. İyi isler yaptığında öveceğimiz, hiç iş yapılmadığında yereceğimiz bir isim gerekli. Bu isin patronunun adının konması ve vatandaşın önüne çıkartılması gerekli.
5. Balık ne zaman yenir? Balık yağlanınca yenir. Balık ne zaman yağlanır? Sonbaharda soğuklar vurduktan sonra, kışa doğru yağlanır. Bu bağlamda balıkçılık yasağı dönemlerinin statik olması ve otomatik olarak her sene 1 Eylül’de kalkması ideal bir uygulama mıdır? Her sene 1 Eylül’de balıklar lezzetli seviyede yenebilir durumda olmakta mıdırlar yoksa bir ay sonra keyifle yiyebileceğimiz balığı erken avlayıp kuru şekilde yemekte miyiz? Muhtemelen balık avı sezonu herkes için aynı anda tam
kapasite ile açılmamalıdır, bu iş daha ince ayar gerektirmektedir ve Marmara’ya daha fazla balığın girmesine izin verilmelidir. Bazen kendime soruyorum… Semavi dinler Arap coğrafyasında değil de İstanbul’da indirilmiş olsalardı acaba balıkçılık ile ilgili nasıl kurallar gelirdi?
6. Tüm hayvansal proteinler aynı değerde değildir. Balık proteini değerli bir proteindir. Bu bağlamda 15 milyon civarı nüfusuyla Avrupa’nın en büyük metropolünün gerekli balık ihtiyacının karşılanması için mevcut politikalar açıkça yetersiz kalmaktadır. Her sene Norveç ten ithal edilen somon miktarı yüksek ivme ile artmaktadır. Balıkçılık politikalarımızda kendimizi aldatmadan, popülizme kaçmadan, cesur ve devrimsel nitelikte büyük adımlar atılması zamanı gelmiştir.
7. Marmara’daki balıkçılığın sağlıklı olması için Karadeniz’deki balıkçılığın sağlıklı olması gereklidir. Karadeniz’deki balıkçılığın sağlıklı olması için balıkların Karadeniz’in belirli bölgelerinde belirli mevsimlerde yuvalanması ve çoğalması gereklidir. Örneğin kuzey
Karadeniz’de Kırım civarında yuvalayan balıkların hayat döngüleri içinde Doğu Karadeniz’e geçmesi, büyümesi ve Boğazlara girmesi beklenebilir. Ancak Rusya ve Ukrayna ile ortak balıkçılık politikamız olmaz ise zaten bu balıkların bir kısmı yavru iken avlanacaklardır ve yumurtlama bölgeleri belki sanayi projeleri ile daraltılacaktır..
Bu bağlamda bu konuya bütünsel bakış ve Karadeniz bölgesi ülkeleri ile ortak politika geliştirilmesi şarttır.
8. KBM’de en iyi balıkçılık politikalarını kim oluşturabilir? Bu politikaların Karadeniz ülkeleri ile eşgüdüm haline getirilmesi için doğru kurum hangisidir? Elbette bakanlık yetkilidir ayrıca bu işin akademi, balıkçı temsilcileri, restoran temsilcileri, ilgili belediye temsilcileri, balıkçılık yasağını uygulayan kolluk kuvvetlerinin katılımı ile kurulacak çoklu temsili yapıların liderliğinde yürütülmesi daha etkili olabilir mi?
9. Balıkçılık yasakları denetimi konusu kuşkusuz ki insansız hava araçlarının lise projesi haline geldiği günümüzde ucuz, etkili ve yaygın şekilde uygulanmalıdır. Milli uydu sistemlerimiz ile çekilecek uydu resimlerinin analizi ile bu politikalar desteklenebilir. Bu resimleri girdi alacak ve üzerinde balıkçılık denetimi açısından anlamlı sonuçlar üretecek yazılımlar geliştirilebilir.
10. Yapılacak reformların sonucunda muhtemelen iki-üç sene boyunca bazı balıkçı ailelerimiz mağdur olabilirler. Projenin uzun vadeli kazanımları bu kayıpları misli ile telafi edecektir bu bağlamda bu kayıpların zamanında telafi edilmesi ve mağduriyetlerin önlenmesi gereklidir.
11. Marmara da belirli kıyılarda ve adalarda balıkların çoğalmasını destekleyici kuluçka sistemleri kurulabilir mi? Deniz dibine indirilecek bazı özellikli doğal veya yapay malzemeler ile yavru balıklara korunaklı çoğalma mekanları yaratılabilir mi?
12. KBM’de her mevsim avcılığa yasak bazı koruma bölgelerinin oluşturulması faydalı olabilir mi?
13. KBM’nin bazı ticari değeri yüksek balık türlerinin, mesela Kalkan’ın, deniz ortamında kafeslerde üretilmesi mümkün olabilir mi?
14. Akıllı politikaların üretilmesi için Akademik destek gerekecektir. Daha çok veri üretilmeli daha çok deney yapılmalı, daha çok makale yazılmalıdır. Bu politikaların akademi dünyasındaki lideri hangi kurum(lar) olacaktır?
15. Balıkçılık konusunda bir mükemmeliyet merkezine ihtiyaç var mıdır? Acaba Sarıyer’de bu alanda bir mükemmeliyet merkezi oluşturabilir miyiz? Böylece
çalışmaları doğru planlayabiliriz, kaynakları doğru yönetebiliriz ve işin sahibi belli olur. Anadolu Ajansı, TUİK ve Türk medyası için bu merkez sürekli ve sağlıklı veri akışını sağlayabilir. Denizlerdeki balıkların sayısı, boyutları, tur çeşitleri sürdürülebilir balıkçılık için sürekli olarak değerlendirilmesi gereken konulardır. Mekan olarak Sarıyer’de taşınan devlet hastanesi yeri veya Balıkçılar Çarşısı civarındaki bir-iki apartmanın bu amaç ile dönüştürülmesi uygun olabilir. Bu merkezde balıkçılık ve denizbilimi konusunda kütüphane, bu alandaki uzmanların kullanabileceği seminer odası, mini bir balıkçılık müzesi, gelir getirecek bir hediyelik eşya satışı ve kafe olabilir. Bu merkezin dönemsel olarak faaliyet raporları ile kamuyu bilgilendirmesi sağlanabilir. Merkez diğer ülkelerdeki belirli denizbilimi enstitüleri ve yerli, yabancı üniversiteler ile ortak çalışmalar yürütebilir. Bu Merkez için alternatif bir mekan yine
Sarıyer balıkçı merkezine çok uzak olmayan Koç Üniversitesi kampüsünde kurulacak bir denizbilimi enstitüsü olabilir.
16. Babalarımız, dedelerimiz zamanında deniz kıyılarında yaşayan insanlar arasında çöplerin denize atılması pekte nadir olmayan ve ayıplanmayan bir olaydı. Neyse ki çevre standartlarımız eskiye göre hayli artmış durumda. Artık evsel çöpünü torbayla denize atana deli gözüyle bakılıyor. Marmara denizinin temizlenmesi konusu, Marmara Denizi’nin potansiyel balık stoklama miktarını belirleyen önemli bir unsurdur. Bu konuda da yenilikçi yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Belirli midye türlerinden
kurulan çiftlikler ve belirli yosun türleri ile deniz temizleme gibi yöntemler Dünya’da uygulanmaktadır ve Marmara’da ise yarama olasılığı yüksektir. Ayrıca şehrin
kanalizasyon atıklarının Marmara’ya hiç akıtılmaması, akıtılmasının önlenemediği durumlarda bu bölgelerde belirli kirlilik kapanlama yöntemleri ile kirliliğin dağılmaması sağlanmalıdır ve yüzeyden temizleme yöntemleri kullanılmalıdır.
Tercihen Marmara’dan Boğaz’a bağlanan her kanal çıkışında bu tür kapan sistemleri kurulmalıdır.
17. Kovid19 döneminde İstanbul’da anti bakteriyel sabun ve kimyasal tüketimi arttı ve maalesef bu ürünlerin önemli kısmının sonu Marmara denizi olmaktadır. Bu ürünlerin
bilinçli kullanılması, içerdikleri kimyasalların denetimi ve mümkünse deniz biyolojisine uygun formülasyonların geliştirilmesi sağlanmalıdır. Biyosidal yönetmelikleri ile Avrupa ve Türkiye’de biyolojik çeşitliliğe etki eden ürün kullanımları düzenlenmektedir, bu yönetmeliği bize AB den dayatılan
yönetmeliklerden biri olarak görmemeli, Türkiye ve Marmara şartlarına uygun olarak geliştirilmesini ve uygulanmasını sağlamalıyız.
18. Karadeniz’in dibinde Sanayi Devrimi’nden buyana birikmiş olan, farklı ülkeler kaynaklı, zehirli kimyasal atık varilleri benzeri maddeler olabilir. Bu konuyu görmemezlikten gelmek doğru değildir. Gelecekte bir gün bu konu ile yüzleşmek durumunda kalacağız. Bu konu hakkında biyolojik hayat için risk değerlendirmesi
çalışmaları yapılmalı ve çevresel riskin azaltılması için bir zaman planı ortaya konulmalıdır. Balıkçı Kooperatifi ve mükemmeliyet merkezlerinde denizbilimi uzmanlıkları, kaynaklarının büyüklüğü ve akademik bağlantılarından dolayı bu konularda yetkili kılınmalıdır.
19. Meteorolojik olayların Karadeniz’deki balık popülasyonuna etkileri bilinen bir durum. Özellikle belirli dönemlerde Kuzey Afrika kıtasından gelen çöl kumu tanecikleri içeren bulutların Karadeniz’de yağmura dönüşmesi plankton aktivitesini, başta hamsi olmak üzere sezon balık üretimi miktarını artırmaktadır. Bazı ülkelerde bu amaç ile belirli yağmur bulutlarının uçaklar vasıtasıyla tohumlanması ve belirli bölgelere yağmurun yağması sağlanabilmektedir. Bu konunun araştırma ve deney konularına eklenmesi faydalı olacaktır.
20. Marmara’da, belirli fedakarlıklar yapılarak maksimum seviyeye çıkartılan balık popülasyonun bir kısmının Çanakkale boğazından geçip Yunanistan deniz sularında
Yunan balıkçıları tarafından avlanması çok istenen bir durum olmayabilir. Lakin Yunanistan ile deniz kaynaklarının paylaşılması konusu üzerinde tam mutabaka sağlanabilmiş değildir. Bu bağlamda hem Çanakkale hem İstanbul boğazlarında balık sürülerinin yakın takibi ve gerektiğinde avlanmasını sağlayan sistemler kurulabilir.
21. Nesli tükenmeye yüz tutmuş olan karides ve bazı balık türleri tekrar Marmara ya getirilerek üretim çalışmaları yapılabilir.
22. İstanbul Boğazı’nın dibinde, 2010 da Leeds Üniversitesi bilim insanlarınca keşfedilen kilometrelerce uzunluğunda bir deniz altı nehri mevcuttur. Bu nehrin derinliği 35m, uzunluğu 60km ve genişliği 1km kadardır ve akış hızı 6km/h dır. Yerüstü nehirleri gibi aktığı bir yatak vardır, çevresinde bazı yeşil bitki örtüleri vardır. Dünya’da bu alandaki nadir debi ve uzunluktaki bu önemli jeolojik ve biyolojik hazinenin daha yakından incelenmesi, isminin konması ve belki de sualtı turizmine kazandırılması gerekmektedir.
23. Balıkçı teknelerine verilen akaryakıt vergi muafiyeti konusu tekrar değerlendirilmesi gereken bir konudur. Karadeniz’de komşu ülkeler ile işbirliği yapıldığı takdirde balığın peşinde yüzlerce km gezinmektense balıkların kıyı bölgelere gelmesini beklemek daha ekonomik bir yöntem olabilir.
24. Denizlerimizde onlarca yıldır yaptığımız ağ ile avlanma dolayısı ile zaman içinde binlerce ağ parçası denizlerimizin dibine dolanmıştır ve balık popülasyonunun artmasını yavaşlatıcı unsurlar olmuşlardır. Eski ağların denizlerimizden temizlenmesi, üzerine düşünülmesi gereken konulardan biri olabilir.
25. Doğru balık avcılığının desteklenmesi ve Marmara Denizi’nin tekrardan büyük balık stokları üreten bir fabrika haline gelebilmesi için milletimizde farkındalık yaratmak gereklidir. Bu amaç ile yazılı ve görsel medyada bu konunun işlenmesi faydalı olacaktır.
26. Dünya’da belirli deniz yosunu türlerinin yetiştirilmesi ve insan ve hayvan gıdalarında kullanılması hızla büyüyen bir alandır. 15 milyonluk şehrin civarındaki denizlerde er veya geç bu üretimler sanayi amaçlı dahi olsa gerekli hale gelecektir. Buna uygun araştırma çalışmalarına başlanabilir.
27. Dünyada aşırı avcılık ve çevre kirliliği sebebiyle balıklarını kaybetmiş tek deniz Marmara denizi değildir, birçok örneği mevcuttur. Örneğin Marmara denizinin yaklaşık 6 katı büyüklüğünde olan Afrika’daki Viktorya golü daha kötü durumdadır ve Viktorya golünü kurtarmak için yapılan doğru ve yanlış çalışmaları denizbilimcilerimizin incelemesi Marmara Denizi politikalarının oluşturulmasına yardımcı olabilir.
28. Balık yağı gibi özellikle bebek-çocuk gelişim dönemlerinde önemli ürünlerin üretilmesi sağlanabilir.
29. Yunus balığı avcılığı 19. Yy Karadeniz sahillerinde önemli bir gelir kaynağı idi. Yunus balığı avlanıp yağı çıkartılır ve Avrupa ya ihraç edilirdi. Son 40 yılda Yunus balığı Karadeniz’de pek kalmadı. Boğazlardan girdiğinde genelde balık stoklarına zarar verdiği için balıkçılar tarafından öldürülmekteler. Çocukluğumda Büyükdere sahillerinde kurşun deliği ile karaya vurmuş yunus balıklarını çokça görmüşümdür. Yunus balığı ve insan ortak besin kaynakları için rekabet halindeler, bu durumun benzerini Japonya ve İzlanda denizlerindeki balina ve yunus avcılığında görmekteyiz. Denizlerimizdeki balık stoklarının yeterli seviyeye çıkartılması ile yunuslara daha fazla yaşam hakkı verilmesi mümkün olabilecektir aksi durumda her ay yarım ton balık yiyen üzerine balıkçı ağlarını parçalayan bu sevimli canlılara balıkçılarımızın sempati beslemesini beklemek saflık olacaktır.
30. Dünya denizlerinde hızlı kirlenme dolayısı ile bazı balık cinslerinde önemli miktarda cıva benzeri ağır metal ve diğer zararlı maddelerin birikme durumu olmaktadır. Japonya’da yunus balığı etlerindeki artan ağır metal miktarı sebebiyle tüketim miktarları ve balığın fiyatı önemli ölçüde düşmüştür. Türkiye’ninde hangi denizlerinde hangi miktarda ne derecede ciddi bir ağır metal riski olduğunu incelemesi gerekmektedir ve bu işin ekonomisini bozmayacak şekilde gerekli politikaların devreye sokulması gerekmektedir. Belki belirli balık türlerinin tüketimi
belirli yaş grupları, hamile ve yaşlı gibi bazı profillerde kısıtlanabilir. Elbette bu konuda asıl olan ağır metal konusunu temizleyerek çözmektir.
31. Bazı bünyeler balığın tazeliğine daha hassastır. Mesela bozulmaya başlamış bir balığı bir grup insan yediği zaman sadece bu konuda hassas bünyeli olan kişi rahatsız olmaktadır. Bu bağlamda balığın tazelik durumunu güvenceye alan bazı kuyruk etiketleme sistemleri oluşturulabilir.
32. Bir-iki nesil önce, Marmara denizi önemli bir Karides üretimi deposu idi.. Günde tonlarca karides avlanır ve ihraç edilirdi. Bu iş ile bazı zengin aileler oluştu. Karides kaynaklarımız artık tükendi. Marmara’ya karidesi tekrar döndürebilir miyiz konusunda çalışma yapmanın zamanı geldi.
33. Deniz balığı yetiştiriciliği konusunda üniversitelerimiz ile beraber sahada uygulamalı olarak çalışmalı ve uzmanlar yetiştirmeliyiz. Belli ki önümüzdeki on yıllarda bu konu artarak önem kazanacaktır.
34. Karadeniz’de yakalanan hamsi gibi küçük balıkların kayda değer bir bölümünün balık yemi yapılarak Ege deki balık çiftliklerinde yem olarak kullanıldığını biliyoruz. Değerli deniz balığının daha düşük değerdeki çiftlik balığına dönüştürülmesi süreci incelenmesi gereken bir süreçtir. Ukrayna gibi bu konuda tecrübeli ülkeler ile Atlantik denizinde krill avcılığı konusunda işbirliği yapılabilir ve bu krill stokları ile balık çiftliklerindeki yem ihtiyacı karşılanabilir.
35. Karadeniz tabanındaki sülfür yoğunluğu biyolojik hayata pek izin vermemektedir. Ayrıca denizdeki çözünmüş hava miktarı Karadeniz’in yeterli miktarda derinliklerine geçememektedir ve bu etkenler Karadeniz’deki biyolojik çeşitlilik ve balık üretimi miktarlarını sınırlandırmaktadır. Bu durumu bir sabit olarak kabul etmeli miyiz yoksa modern teknolojik imkanlar ile Karadeniz’in belirli bölgelerinde biyolojik çeşitliliği artırıcı tedbirler üzerine çalışmalı mıyız?
36. Karadeniz’in temel kirleticisi geleneksel olarak Tuna nehri olagelmiştir. Tuna nehrinin Karadeniz’e daha az zehir akıtması konusunda ve sorumlu ülkelerin Karadeniz temizliğinde kullanılacak fonları sağlaması konusunda ilgili ülkeler ile ortak çalışmalar yapılması uygun olacaktır.
37. Karadeniz’in balık stoklarından bahsederken Azov denizinden bahsetmemek olmaz. Azov Karadeniz’in kuzeyinde, Ukrayna ve Rusya’nın ortak iç denizi konumunda olan bir deniz. Özelliği ortalama 7 metrelik derinliği ile dünyanın en sığ denizi olması. Yüksek plankton içeriğinden dolayı balık üretimi deposu olduğu düşünülebilir. Karadeniz balıkçılık politikasını Azov denizini kapsayacak şekilde iyi ilişkilerimiz olan iki ülke olan Rusya ve Ukrayna ile ortak uygulayabilirsek, Karadeniz’in balık üretim potansiyeli katlanarak artacaktır.
38. Marmara ve Karadeniz’de uygulanan projeler başarılı olduğu takdirde bu başarılı yöntemleri Dünya’da benzer problemler yaşayan Hazar Denizi ve Viktorya Golü gibi yerlerde kullanıma alabiliriz.
39. Denizlerimizde altın madeni var mıdır? Elbette vardır. Kalkan balığı, lüfer, kofana, torik. Bunların yarattıkları ekonomik değer anlamında altın madeninden aşağı kalır bir yanı var mı? Bu balıklar sadece halkımıza kaliteli protein sunmakla kalmazlar, İstanbul Boğazı’nın yüzlerce balık restoranının çalışmasını ve İstanbul’un Dünya gastronomisinde yıldız olmasını sağlarlar. Yaşamakta olduğum İngiltere gibi bir ada ülkesinde dahi boğaz balığına hasret olduğumu belirtmeliyim. Bu bağlamda boğaz balığı sadece balık değil aynı zamanda turizmdir. Üstelik deniz kum güneş gibi yaz mevsimi turizmi değil, çok daha değerli olan sonbahar, kış mevsimi turizmidir ve bu bağlamda Turizm bakanlığının bu konunun ucundan tutması ve bir miktar bütçe sağlaması makul olabilir.
40. Nasıl ki koyunlarda, tavuklarda daha hızlı büyüyen, daha az hastalanan ve düşük maliyetli türlerin geliştirilmesi için genetik dahil çeşitli yöntemler kullanılıyorsa deniz canlıları içinde aynı durum geçerli. Karadeniz’in düşük oksijen seviyesine uygun türlerin geliştirilmesi çalışması acaba bazı ülkeler tarafından yapıldı mı? Sonuçları ne oldu? Bu konuda halen sürmekte olan çalışmalar var mı?
41. Her ne kadar KBM balığı olarak pek saymasakta ahtapot için bir madde yazmadan makaleyi bitirmemeliyiz. Altın değerinde bir balık daha. Ahtapot üretimi için de gerekli bölgelerde gerekli tüm tedbirleri almalıyız, bu konu gastronomi turizmi ve yarattığı ekonomik değer içinde hayli önemli.
ÖNERİLEN KOOPERATİF MODELİNİ DETAYLANDIRALIM
Özetlemek gerekirse Karadeniz, Marmara ve Boğazlar ’da yapılması gereken işler için temel olarak balık avlama konusunda üretici monopolü oluşturacak şekilde, kanun ile münhasırlık hakları verilmiş özel bir Kooperatif kurulmasını öneriyoruz. KBM bölgesinde avlanan balıkların yıllık yaklaşık üretimden satış değeri 1,5 milyar USD. Balık stoklarımız azalmakla beraber deniz balığının fiyatı tüm Dünya’da arttığı için cirolar yükselmekte. Yani Kooperatif milyar doları aşkın bir ciroya sahip olacak ve
monopolistik yapının ve merkezi planlamanın getirdiği ilave fırsatlar ile bu geliri zaman içinde ikiye, üçe katlaması mümkün olacak. Bu ölçekte bir yapı, güçlü kaynakları olan, yüksek kredibilitesi olan, uzman istihdam eden, yurtiçi ve yurtdışı ilgili kurumlar ile bağlantıları olan, yüksek büyüme potansiyeli vaat eden bir şirket durumunda olacaktır.
Özel sektörün mevcut durumdaki gibi kısa vadeli, günü kurtaracak balık avcılığı politikalarını değil, uzun vadeli, tüm ekosistemi besleyecek, büyütecek, denizleri temizleyecek, balık stoklarını artıracak, yatırım yapacak, kaynakları optimum şekilde yönetecek bir Kooperatif modelini öneriyoruz.
42. Mevcut serbest piyasa şartlarında, küçük balıkçı aile şirketlerinde denizbilimci, biyolog, kimyager, istatistikçi, planlamacı, gıda mühendisi, yazılım uzmanı gibi konu ile ilgili meslek uzmanlarının istihdamı mümkün değildir. Kooperatif yapısındasağlanacak ölçek ekonomisi ile bu uzmanlıkların kooperatifçe istihdam edilmesi mümkün olacaktır.
43. KBM bölgesinde değerli balıkçılarımız vardır. Denizi tanıyan, zor şartlarda, karda, kışta, fırtınada çalışmayı becerebilen dayanıklı balıkçılarımız var. Bu değerli işgücümüzü etkin değerlendiremiyoruz. Azalan balık kaynakları ile bu emekçilerimizin üretkenliğini de düşmektedir. Kooperatif bu insanlara yine bildikleri denizcilik alanında ve daha az sezonsallık içeren ilave işçi alanları yurtiçinde veya yurtdışında yaratabilecektir.
44. Sistemin ekonomiye katkısını ençoklamak için ve balığın değer kaybını azaltmak için denizden gelen taze balığın hem teknede hem kıyıda uygun şartlarda depolanması ve dağıtılması sağlanmalıdır. Kooperatif bu konuda gerekli yatırımları yapabilecek kaynaklara sahip olacaktır.
45. Kooperatif’in sadece balık kaynakları değil, bütüncül yaklaşım ile tüm deniz kaynakları konusunda çalışma yapması verimli olabilecektir. Uzman kadrosu, güçlü mali kaynakları, deniz ekipmanlarının yeterliliği ile bu imkan olacaktır. Bu kaynaklar midyecilik, karidesçilik, yosun türleri yetiştiriciliği, açık deniz balık yetiştirme çiftlikleri olabilir.
46. Deniz balıkçılığı işi büyük ölçüde mevsimseldir. Kooperatif’in sezon dışı dönemde şirket varlıklarını değerlendirebilmesi sağlanabilir. Bunun için tekne filolarının balıkçılığın yapılabildiği Afrika denizlerine sezonsal olarak çalışmaya gitmesi olabilir. Ayrıca mevcut ekipman ve personel ile Dünyada birçok bölgede yoğun şekilde yapılmakta olan deniz rüzgar türbinlerinin kuruluş işlerine servis verilmesi mümkün olabilir.
47. Mevcut durumda büyük tekne sahipleri ile küçük tekne sahiplerinin rekabet etmesi mümkün olmamaktadır. Kooperatif modelinde bu sorun çözülmektedir. 48. Kooperatif modelinde toplam fayda ençoklanacağından sadece en verimli ve büyük tekneler ile çalışılacak ve belki yüzlerce küçük tekne atıl duruma düşecektir.
Kooperatif’in bu küçük tekneleri de satın alması, gerekiyorsa modifiye etmesi ve Türk ve Dünya pazarlarında oluşabilecek farklı amaçlar için kullanması makul olabilir. Bu teknelerin bir kısmı insansız kontrol sistemleri ve gerekli elektronik ekipmanlar ile donatıldıktan sonra Deniz Kuvvetleri’nin, meteorolojinin, üniversitelerin, dalı okullarının hizmetine sunulabilir.
49. Kooperatif’in monopol olması durumunda vergilendirme konusu da çözülmüş olacaktır. Zaten satış fiyatı tamamıyla kontrollü ve kayıt altında olacağı için üreticinin vergilendirilmesine gerek yoktur. İlgili vergilendirme restoranlar ve tüketim noktalarında uygun KDV oranları ile sağlanabilir. Kooperatif üretici fiyatlarını belirleyecektir fakat satış ve pazarlamada elbette is ortakları ile çalışmalıdır.
50. Tüketim ve sipariş noktalarında değer kaybını azaltmak için süreç iyileştirmesi yapılabilir. Misal restoranlar balık siparişini tahmine dayalı verirler ve bazı balıkların ilgili gün satılmayıp ertesi güne kalma olasılığı mevcuttur. Ayrıca her balık restoranında vatandaş her istediği balığı stok kısıtından dolayı alamaz. Bu noktada fütüristik yaklaşımlar yapabiliriz. Amazon gibi e-ticaret devletinin şehirlerde dron ile kutu teslimatı yapmaya başladıkları bir Dünya’da, pahalı, hızlı değer kaybeden ve yüksek stok maliyeti olan bir ürün olan büyük balıkların limanlardaki buzhanelerden
şehirdeki restoranlara müşteri siparişi üzerine dronlar ile teslim edilmesi çok uzak bir gelecek olmayabilir. Restoran müşterilerinin çok çeşitli balık miktarına çok taze olarak ulaşımının sağlanması sistemin şehir ekonomisine katkısını artıracaktır. Yine benzer teknolojik mobil uygulama altyapıları kullanılarak balıklar daha teknede liman yolundayken stok miktarları sisteme girilebilir ve ürünlerin yoldayken satış siparişlerinin alınması, rezervasyonlarının yapılması, sanal ortamda mezat sürecinin
çalıştırılması ve limana yanaştıklarında vakit kaybetmeden tüketiciye ulaştırılması sağlanabilir. Bu tür yenilikçi yaklaşımların çalışabilmesi, monopolistik kooperatif sistemlerinde uygulanabilir oysa mevcut çok oyunculu sistemlerde her oyuncu için bu yatırımların yapılması fizibl olmayacaktır.
51. Üretilen balıkların ne kadarı iç pazarda sofralık olarak tüketilecek, ne kadarı restoran müşterisine satılacak, ne kadarı dondurulup ihraç edilecek, ne kadarı ayçiçek yağlı
veya zeytinyağlı konserve olacak, ne kadarı balık yemi olacak gibi planlama konuları merkezi yapılan, fiyat ve miktar bilgilerini parametre olarak alan dinamik planlama modelleri ile sağlanabilir. Bu konuda serbest piyasa ekonomisi her bir ekonomik oyuncunun gelirini ençoklamayı hedeflediğinden toplam üretilen faydanın ençoklanması mümkün olmaz.
Sonuç olarak Balıkçılık politikalarımızı ile ilgili doğru ve devrimsel nitelikte politikaları uygulamaya koyabilirsek mevcut sistemi çok daha iyi hale getirebiliriz. İster Ak Parti’li olalım, ister Kara Parti’li olalım, İster Vatan Parti’li ister Amerikancı olalım, balık çeşitlerini, stoklarını artıracak, denizlerimizin bozulan sağlıklarını düzeltecek daha iyi balıkçılık politikalarını hep beraber hükümetlerimizden talep etmeliyiz. Balıkçılık politikalarında önerileriniz, düzeltmeleriniz olur ve bana gönderirseniz derleyip bir tamamlama yazısı yazabilirim.