Başka bir arzunuz…
Açlık sınırı bu ülkede bin 60 TL’ye yükseldi. Memur-Sen’in son açıklaması böyle… Bu yere göğe sığdırılamayan ekonomide kimin geliri ayda 30 TL artıyor bilinmez ama, açlık sınırı her ay yükseliyor.
Yani kaba bir hesapla ayda ortalama 15 TL artsa, açlık sınırının bir TL üzerinde geliri olan bir ailenin, önümüzdeki yıl bu zamana kadar kasasına ekstradan 180 TL koyması gerekiyor. Bu sayede açlık sınırına yakalanmamış olacak. Böylesi bir hesapla bugün 740 TL asgari ücretle geçinen bir ailenin, 2013 Eylül ayında bin 241 TL gelir elde ediyor olması gerekir. Mümkün mü?
Peki kendini gerçeğinizle hesap edin. Aybaşında gelen parayla geçinemediğinizde ne yapıyorsunuz? Gelir artırma şansınız yoksa, giderlerinizi kontrol etmeye başlıyorsunuz. Belki işin içinden çıkıyor, belki de çıkamıyorsunuz. Ama sizin bu yaptığınız basit bakkal hesabını devlet yapmıyor. Yapsa harcamalarıyla ilgili hesap vermesi gerekir.
Oysa yine aynı filmi seyredeceğiz. Meclis açılacak, yılbaşına kadar yapılması gereken bir sonraki senenin bütçe çalışmaları başlayacak. Gürültü içerisinde, siz ne olduğunu anlamadan da parmak hesabıyla geçecek.
Yine kimse bir önceki senenin bütçe gerçekleşmelerini sağlıklı bir biçimde masaya yatırmayacak. Sonuç? Yine vergilerden ulaştırma bedellerine kadar zam, gelir artışına gam, vatandaşa nasihat, iktidara da satıp savarak elde edeceği yeni kaynak.
Şimdi Mehmet Şimşek, yani bu ülkenin Maliye Bakanı çıkıp, bütçeyi düzeltme zamları gelebileceğini söylüyor. 2013 senesindeki vergi artışları da cabası… Diyebilirsiniz ki işadamları düşünsün. Oysa bu ülkede vatandaşın verdiği vergiyi kimse vermiyor ki… Üstelik bu vatandaşa işadamı da, işçi de, memur da, esnaf da, köylü de, işsiz de dahil.
Bir dolaylı vergi artışı, ardından aynı anda toplu ve resmi soygun… Peki nereye harcadınız? Mesela Libya ve Suriye’ye giden 500 milyon dolar nerede? Belediyeler üzerinden kullanılan kaynaklar nerede? Neden bir yol beş kere yapılır? Hangi gerekçeyle bir iş birden fazla ihaleye çıkar? Yok. Söyleyen de, soran da yok.
Şimdi Babacan ve Şimşek çıkmış ekonomi dehalarına deha katıyorlar. Bir yanda yeni vergiler gelecek, diğer yanda Milli Piyango başta olmak üzere özelleştirmeler devam edecek. Vahşi batıda bile silahsız adama ateş edilmezdi. Bunlar diz çökmüş vatandaşı makineli ile tarıyorlar.
Babacan ne diyor? İMKB anonim şirket olup, halka arz edilecekmiş. Arz edilen halk, Halkbankası’nın yüzde 25’i satılırken hisseleri toplayanlar olmasın? Sat, sav, vergi koy, toplanan parayı da git komşunun teröristine ver. Ne güzel memleket?
Sonra da beyler çıkıp ekonomi yönettiğini söyleyecekler. Hani çok sık söyledikleri iki koyun gütme meselesi var ya… Bunlara verin iki koyun, size ait hayvanın birini satıp, ikincisini size kiralar, sonra da sattığımızı geri alacağız deyip sizden para alarak, gidip hırsıza verirler. Peki suç kimde?
Zamanın birinde padişah halkının sessizliğinden yakınıp, köprüden geçişi ücretli yapmış. Kimsenin sesi çıkmamış. Hem girişe, hem çıkışa gişe koyun demiş, kimsenin sesi çıkmamış. Ortaya bir de adam koyun geleni geçeni dövsün demiş, kimsenin sesi çıkmamış.
Dayanamamış toplamış ahaliyi sormuş: Benden bir şikâyetiniz var mı? Korkarak arkalardan biri el kaldırmış. Padişah demiş ki; ‘tamam en sonunda itiraz edecekler’. Ama duyduğu talep şu olmuş: “Efendim sağolun bir köprümüz var. Girerken para veriyoruz, ortada sopa yiyoruz, çıkarken para veriyoruz. Yalnız şikâyetçiyiz. Köprünün ortasında çok yığılma oluyor, oraya bir adam daha koysanız.”
Ne diyorsunuz? Tanıdık geldi mi? Ekonomiyi yönettiğini söyleyen bakanlara çıkıp, gerçekten itiraz edecek misiniz? Efendim? Duyamadım, ne dediniz? Halen mi aynı cevap? Bakanlara dönüp, şöyle mi bağıracaksınız? “Başka bir arzunuz…” Ne diyeyim ben size? Ziya Paşa teşhisi koymuş aslında: Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Dikkat edin de yediğiniz köteğe de vergi koymasınlar.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr