Ekonomik izah
Dolar / TL kurundaki anormal hareket herkesin gündeminde... Anormal vurgusunu biraz açmak gerekiyor. Türkiye ekonomisinin gerçekleri açısından meseleyi analiz ettiğinizde ortada bir anormallik yok. Yani dolar talebi ve dolar kıtlığını aynı masanın üzerine koyduğunuzda doların zaten TL karşısında yükseliş trendinde olacağını cümle alem biliyor.
Anormal olan aşırı hareketlilik... Doların rahip, İran krizi, siyasetin hukuk dahil her şeye aşırı müdahil olması gibi faktörlerle ekstra maliyetlendiğini biliyoruz. Fakat sürekli çıkış trendinde olduğu için bunun bir realizasyona dönme ihtimali de var.
ABD’ye yollanan heyet bazı tavizler verip gelebilir. Eğer yumuşama olursa, kimse tersini anlatmaya çalışmasın. Bu durumda biraz gevşeme olursa, yüksek noktadan birilerinin satmasına, ardından da düşen seviyeden alım yapmasına fırsat verildiği anlaşılır.
Ekonomik olarak teslim bayrağını İngiltere’de çeken Türkiye’nin olası faiz artışıyla bir miktar daha rahatlama yaratması muhtemel. Fakat hiç kimse dolar / TL kurunun eski seviyelere gelmesini beklemesin. En iyi ihtimalle çıkışın başladığı noktanın bir üst basamağında durur ki, o da 4,80 – 4,90 aralığıdır.
Anormallik aşırı zig zag gösteren tabloda... Aslında reel sektörün de en çok canını yakan durum bu. Lakin hepsini bir kenara koyarsanız, gevşeme olsa bile bunun bir düşme olmayacağı ve matematiksek olarak baktığınızda çıkış trendinin dolarda, enflasyonda ve sarmala iktidar eliyle sokulan faizde yukarı yönlü olduğu açık.
Fakat tüm bunlar ortadayken, iktidarda tavır değişmiyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, son dönemde finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmaların ekonomik temellerle izah edilemeyeceğini ve mutlaka duracağını söyledi. Dikkatinizi çekerim artık gerileyeceği iddiasından en azından parti düzeyinde vazgeçilmiş gözüküyor.
Ama elbette Cumhurbaşkanı baş danışmanlarının ‘düşecek’ iddiasından vazgeçmeyeceği açık. Bunun kimlere para kazandırdığı hesap bile edilmeden... Zaten Yiğit Bulut’un sıkışmış yabancı ne satarsa, yerliler tarafından alınarak riskin üstlenmesini tavsiye etmesi aklın tutulduğu ve ‘sen kimdensin’ sorusunun akıllara düştüğü nokta.
Tüm bunlar bir yana Yılmaz’ın söylemindeki ‘ekonomik olarak izah edilemeyecek bir tablonun varlığı savı’ gerçekle kesinlikle bağdaşmıyor.
Reel sektörün ve bankacılığın hem açık pozisyonu, hem kısa vadeli borç ödemeleri... Önüne geçilemeyen dış ticaret açığı ve onun tetiklediği cari açık finansmanı... Çılgın projelerde verilen garantilerin dolar üzerinden fiyatlanmasıyla gelen ekstra ihtiyaç. Üretim yapabilmek için girdi maliyetlerinin dolar temelli olması.
Yurtdışı varlıklarla yükümlülükler arasında, 2017 sonu itibariyle 459 milyar dolarlık aleyhimize olan tablo... Dış borç olarak nitelendirilen kaynağın tamamen inşaat sektörüne yatırılması ve 2 milyonu aşkın stok haline gelen konutun finansmanının geri ödemesiyle ilgili ortadaki risk...
İhracatçı kesiminin müşterisinden gelen, ‘dolar yükseldi vade yap, fiyat kır’ talebi... Turizm gelirlerinin en iyi ihtimalle 2015 senesinin sonunu yakalayabileceği gerçeği... Enerji maliyetlerinin daimi yükselişi... Tasarruf açığı, maliyetli bir ekonomiye sahip olunması, söylenenin aksine hızla büyüyen bütçe açığı gibi bir çok nedenle dolar yükselişini ekonomik olarak izah etmek mümkün. Ama en basitiyle anlatayım, hem de ekonomik olarak.
Gücümüzün çok üzerinde dolar ihtiyacımız var ve ne dolarımız bulunuyor ne de maliyetsiz para geliyor. O zaman da dolar yükseliyor. Faiz kavgasıyla birlikte içerdekinin kaçma riski de aba altından sopa olarak gösterilince dolar tutulamıyor.
Tüm bunların nedeni de ne dış güçler, ne kredi derecelendirme kuruluşları, ne de jeopolitik riskler. Onlar olsa olsa risk yüzdesini arttırır. Bu tablonun iktisaden izah edilebildiğini herkes biliyor. Kaynağının da geçmiş 16 yılda yapılanlar ve yapılmayanlar olduğu açık. Ekonomik izah mı istiyorsunuz? Üç kelimeyle özetleyeyim. Yıllardır dillerden düşmeyen, kalkınma özürlü ‘başarılı ekonomi palavrası’...
ulusal.com.tr