Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Babacan'ın kararı ne anlatıyor!

61. Hükümet’in son dönemine ekonomik anlamda en çok damga vuran tartışma Babacan – Bulut çekişmesiydi. Aslında mesele isimlerin ötesinde bir görüş farkından kaynaklanıyor. Bu nedenle 62. Hükümet döneminde Babacan’ın ekonominin başında devam edeceği kararı ‘önemli’ vurgusuyla yansıdı.

Bu meseleyi değerlendirirken doğru tespitler yapmak lazım. Öncelikle 12 yıldır tüketim odaklı, kumar ekonomisine prim veren yapısıyla ekonomi politikası hatalıydı. Sıcak paraya ve ithalata mahkûm bir hale gelmemizin, üreticimizin yok olma aşamasına erişmesinin ve bugünkü açmazlarımızın en önemli payı bu ekonomik yaklaşımdır.

Buradan hareket edersek, 12 yıl sonra gelinen sonuçta önemli sorumluluğu olan Babacan’ın kalması ya da gitmesi bir şeyi değiştirmeyecektir. Peki nereden çıkıyor bu tartışma ve Babacan’ın seçime kadar devam edecek olması hangi sonuçları doğuracak?

Çok net bir gerçek var ki, bu araç duvara toslayacak. Öncelikle kendinizi buna hazırlayın. Çünkü 12 yıllık uygulamaların kaçınılmaz sonucu olarak büyük bir buhran yaşayacağız. Babacan ile Başbakan Erdoğan üzerinden Yiğit Bulut çekişmesinin temeli, bu duvara hangi hızla toslayacağımızla ilgilidir.

Yabancı fon yetkililerinin Babacan, Şimşek, Başçı ve IMF’ye giden eski Hazine Müsteşarı Çanakçı’yı dikkate aldığını biliyoruz. Başbakan’ın başı çektiği gazcılar ise bodoslama duvara girip, duvarı yıkacağına inanan hayalperestler. Çünkü ellerindeki koçbaşının emanet olduğunun farkında değiller.

Bir kanat bu saatten sonra geç de olsa daha temkinli ve tasarrufa yönelik davranmayı, sıcak parayı birden bire kaçacak noktaya getirmemeyi hedefliyor; diğer kanat ise matbaayı çalıştırıp, faizleri düşürüp, para basarak bu işten sıyrılacağına inanıyor.

İkinci kanattan başlayalım... Para basıp, ekonomik gerçekleri göz ardı edip, faiz düşürmek, zannedildiği gibi reel sektörü güçlendirmeyecektir. İhraç pazarlarının tıkandığı, gelişmiş ülkelerdeki sıkıntıya paralel elde kalanlara da aç kurtlar gibi saldırıldığı bir ortamda bu formül, faizi, enflasyonu, dövizi patlatır ve sonuçta herkes kurtulmamacasına duvarın altında kalır.

Birinci kanat ise dışarıdan para gelmediğinin farkında... Fakat biraz daha ekonomiyi bildiklerinden içeride, çıkamayan ve sıkışan paranın da farkında... Başbakan’ın söylediğini yapmanın narkotik tabirle altın vuruş olduğunu görüyor.

Onların hesabı yeni para gelmese de, içerideki parayı tutabilir ve çevirebilirsek, sorunu en az hasarla atlatabiliriz ilkesine dayanıyor. Fakat onların da açmazı, böyle bir politikanın iç pazarı daha da daraltması, firmaların iflasının döviz borcu üzerinden değil, işsizlik üzerinden olma ihtimali. Sonuç zaten yine döviz borcunun karşılığını koyamadan patlaması...

Burada da ellerini en çok sıkıştıran FED’in Ekim ayı itibariyle parasal genişlemeyi sonlandıracak olması ve ABD’de faiz artırımının beklenenden erken yapılması ihtimali... Çünkü bu riskin belirginleşmeye başlamasıyla içeride sıkışan sıcak para, mutlaka kârdan zarar yazıp çıkacaktır.

İşin özü, sonuç değişmiyor. 12 yıllık başarılı ekonomi palavrasının sonucunda geldiğimiz nokta iki uçlu değnekten öteye değil. Babacan’ın kalma kararı en iyi ihtimalle hali hazırda yaşanan krizin belki 10 ay daha patlamasını engeller. Yani yine seçim odaklı, seçimi atlatma üzerine kurgulanmış bir politikayla karşı karşıya kalacağız.

Ama bu süre içerisinde ABD ani bir faiz artırımına giderse, sıkışan ekonomi bugün zaten bastığı parayı çılgınlık boyutuna çevirirse bu kadar dayanmayabilir. Babacan’ın eğer kalacaksa şu an söylediklerinin ne kadar arkasında durabileceğini hep beraber göreceğiz. Kalmazsa seneye yaşayacağımızı, bugünden kucaklayacağız.

Sonuç mu? Babacan kalırsa, küresel sermaye parasını bir miktar daha kurtarır; ama kabak yine bizim başımıza patlar. Babacan ekonomiyi biliyor ve bana göre tercihleri baştan yanlış yaptı. Babacan kalmazsa; yönetime aday diğerlerinin cehaleti içerisinde kabak yine bizim başımıza patlar.

Tavsiyem odur ki, dövizle borçlanmayın, ayağınızı yorganınıza göre uzatın ve artık partizanlığı bırakın. Ayrıca derdi memleket olmadan, ‘kriz gelse de, bunlar gitse’ diye elleri ovuşturanlara da bir dip not vereyim: Faturayı 77 milyona bölüyorlar; haberiniz olsun.

babacan ın kararı anlatıyor