TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB ve diğerleri AKP-CHP koalisyonu için niçin kapı kapı dolaşıyor?
Öncelikle ekonomik bir gerçeğin altını çizelim. Türkiye’de toplanan vergilerin yüzde 70’den fazlasının kaynağı dolaylı vergilerdir. Türk Milleti, yaptığı her türlü harcamada ödediği KDV ve ÖTV ile sistemi ayakta tutmaktadır. Ödediği gelir vergileri de cabası! Aynı zamanda Türkiye, gelir dağılımı adaletsizliğinde dünya şampiyonluğuna aday birkaç ülkeden birisidir. Her geçen gün dolar milyarderi zenginlerimizin sayısı artarken, halk daha da fakirleşmektedir.
Diğer bir ifade ile Türk Milleti hem devleti sırtlamakta hem de kaymak tabakayı besleyip büyütmektedir. Türkiye’nin mevcut ekonomik düzeninde tek gerçeklik budur ve kerameti kendinden menkul büyük patronların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Bu veriler elinde olduğu için Tayyip Erdoğan, her Allah’ın günü en az bir büyük patronu çocuk gibi azarlamıştır. Hatta kendisinden yaşça büyük olan bir patronun bu nedenle hüngür hüngür ağladığı gazetelerde bile yer almıştı! Erdoğan, her vesile ile AKP iktidarında, bu patronların kaç misli zenginleştiğini, kendilerine hatırlatmıştır. Erdoğan’ın temel mesajı şudur: “Akıllı olun! Hep birlikte kolayca kazandık!”
Sıcak para ve dengesiz büyümeye dayalı 13 senelik sahte cennet sona ermiştir. Yıllarca har vurduk harman savurduk ama artık deniz bitti. Yedik, içtik, eğlendik, ama cümbüş sona erdi; garson yüklü miktardaki hesabı masamıza getirdi. Derler ya borç yiyen kesesinden yermiş! Ya sopa yiyeceğiz ya da mutfakta bulaşıklar bizi bekliyor!
Gemi kayalıklara doğru hızla sürükleniyor. Dış ticaret açığı ve cari açık artık karşılanamaz rakamlara ulaştı. En önemlisi döviz rezervlerimiz hızla tükeniyor. Kısa vadeli borç oranı toplam borcun üçte birine ulaştı. Her yıl 150 milyar dolarlık kısa vadeli borcu yenilemek ve 50 milyar dolarlık cari açığı finanse etmek için yeni borç bulmalıyız.
Ülkeye para girişi azalıyor. Yanlış para politikaları ile aşırı değerlenen Türk lirası devalüasyon baskısı altında kıvranıyor. Türk lirasını tutsan dengeler daha da bozuluyor; bıraksan sistem çöküyor. Abdülhak Hamit’in (TARHAN, 1852-1937) karısı Lüsyen Hanım gibi! Ne onunla ne de onsuz yaşanıyor! Doların 3 TL’nin üstüne çıkması, belki de zincirleme bir reaksiyon yaratarak sistemi felç edecek! Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdını öldüren Sırp milliyetçisi Princip’in attığı kurşun gibi!
Sistem çökerse bu bozuk düzenden beslenen asalak kesim de altında kalacak! Türk Milleti çöküş nedenini bilimsel anlamda sorgularsa, planlamaya, üretime ve korumacılığa dayalı yepyeni bir ekonomik model ortaya çıkacak! Milli sermaye, milli üretici, kısaca milli ekonomi güçlenirken, ilkel birikimle (primitive accumulation) ortaya çıkan, çok uluslu şirketlere ve Batı’ya sırtını dayayarak yaşayan komprador sermaye tasını tarağını toplamak zorunda kalacak!
İşte bu nedenlerle TÜSİAD ve diğerleri, can çekişen bozuk düzenin ömrünün uzatılması için cansiperane bir savaş veriyor. Ortak çıkarlar TÜSİAD Başkanı Symes soy isimli Hanımefendi ile MÜSAİD Başkanı Nail Olpak’ı aynı cephede buluşturuyor. Sistemin solunum cihazına bağlı olarak yaşaması için aşağıdaki tedbirlerin alınmasını zorunlu görüyorlar.
Emperyalist siyasi ve mali merkezlerle uyum içinde bulunulmalıdır. Ancak bu şekilde sıcak para kaçışının hızının düşürülebileceğini, kredi alımı ve borç ödemelerinde kolaylıklar sağlanabileceğini düşünüyorlar. Ayrıca bu merkezlerin siyasi emellerine yardımcı olunduğu takdirde, yaşam süresinin biraz daha uzatılabileceğini değerlendiriyorlar. Bu nedenle, bir cümle içinde en az üç defa açılım sözcüğünün geçmesine özen gösteriyorlar. Bazen görüşlerine derinlik katmak için açılım yerine çözüm süreci kelimelerini kullanıyorlar. Ama bunun toplu bir cenaze namazı anlamına geldiğini görmek ve düşünmek bile istemiyorlar!
Ekonomik verilerin dilinden hepimizden daha iyi anladıkları için şunu da çok iyi görüyorlar. Bu çark, Mehmet Ali Erbil bile gelse aynı şekilde dönmez! Para ve gelirler azalıyor, borçlar şişiyor. O zaman ne yapılmalı? Maaş ve ücretler düşürülmeli, vergiler artırılmalı, kamu harcamaları azaltılmalı, sosyal güvenlik uygulamalarında, kıdem tazminatının kaldırılması gibi radikal adımlar atılmalı…
Peki, bu ne şekilde olabilir! Çünkü içerde milleti iktisaden eziyorsun, açılım örtüsü ile milleti ayrıştırıyorsun, dışarıda ülkenin anahtarlarını ona buna emanet ediyorsun! Bu hedefler ancak, baskıcı ve zorba bir hükümetle hayata geçirilebilir! İşte bu nedenle, “büyük koalisyon”, “ulusal mutabakat” gibi süslü isimlerle beyzbol sopasını bize seker kamışı olarak yutturmaya çalışıyorlar.
Dersimlinin 14 ilkesine saygı duyarım! Sözcü, Yurt, Cumhuriyet ve Halk TV “Wilson Prensipleri” gibi bunları yayıyor! Ama pardon, bu ilkeler AKP ile mi, yoksa PKK ile mi hayata geçirilecek? Hayal dünyasında dolaşmak güzel olmasına güzeldir de hayat gerçeklerle devam eder! Mevcut ekonomik çarpıklık düzenin bir sonucudur. Düzene teslim olan Kılıçdaroğlu’nun reçetesini soran var mı? Batan geminin güvertesini boyayarak mı sorunlar çözülecek?
Aslında, bu da oyunun bir parçası! Dersimlinin iktidara yapışmaktan başka bir seçeneği yok! Mama dağıtmazsa gidecek! Sistem de bunu biliyor. Holding basını, Cumhuriyetçilerin (!) Ekmeleddin kolu ile birlikte Dersimlinin hayallerini demokrasi şöleni olarak pazarlıyor… Dersimliyi “el bebek gül bebek” ayağa kaldırarak AKP’ye yapıştıracaklar. Davutoğlu’nun da bu son şansı! Ne pahasına olursa olsun Başbakan kalmayı başarırsa, Cumhurbaşkanı’nın elinden kurtulacak! Tayyip Erdoğan’ı Saray’a kapatacaklar! Ne güzel bir evlilik! Kucakta da gayrimeşru bir çocuk var: “HDP (PKK)!” Tadından yenmez!
İçte ve dışta çürüyen sistem tıkandı. Oksijen çadırında bile olsa bu hastalıklı yaşamı tekme tokat, yumruk sopayla sürdürmek istiyor! Nereye kadar?
Ülkemizde Fetret Devri, Nefret Devri ile birlikte hüküm sürüyor. Vatanın her karış toprağına sevgi tohumları eken cesur yürekler ülkemizi birleştirerek, bütün bu kirli oyunları bozacaktır. Unutmayalım, ülkemizin bölünmesi için oy verenlerin oranı yüzde 2 bile değildir. Seçimlerde ülkeyi bölmek için yetki aldığını sananlar, feci şekilde yanıldıklarını çok kısa süre içinde anlayacaklardır.
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr