Tek kale maç
“Bildiğim tek şey, henüz hiçbir şey bilmediğimdir” diyen Sokrates’ten bugün her şeyi bildiğini iddia eden Başbakan Erdoğan’a kadar uzanan bir çizgide, herkesin de biraz korku, biraz çıkar, biraz da yağcılıkla bu akıma hizmet ettiğini görüyoruz.
Sanatçılar çıkıp konuşmaya başlıyor; birisi işin doğrusunun ne olduğunu anlatıyor. Gençler dertlerini duyurmak istiyorlar; kandırılmış olmakla nitelendiriliyorlar. Başbakan her şeyi biliyor. Madem biliyor da neden 30 tanesi baş olmak üzere 130 tane danışmanı var?
Bu danışmanların da neyi ne kadar bildiği ya da masumiyeti tartışma konusu ama, birisinin Başbakan’a her şeyi bilemeyeceğini, bunu iddia etmenin de sağlıklı bir yaklaşım olmadığını anlatması gerekiyor.
Her konuyu bir ego, savunma, paranoya ve bilgiçlik konusu yapan bir zihniyetin, kimseden öğrenecek bir şeyi olmadığını düşünmesi ne kadar sağlıklı takdirinize bırakıyorum. Peki ya gerçekten onun her şeyi bildiğini düşünenlere ne demeli?
Dünyada böyle bir insan var mıdır bilmiyorum ama bu cesaretin türünün tespiti yine ilim, irfan sahibi insanlar tarafından tanımlanacaktır. Başbakan’ın kimseye tahammülü yok. Kimseyi de dinlemeye niyeti yok.
Bakmayın 76 milyon söylemlerine ya da kendilerini de sevmeyenler olabileceğini kabullenen tavrına… Kendi partisindekileri bil dinlemediği, onların da zaten konuşamadığı herkesin mulûmu…
İnsanları fişleyen, susturan bu sistemin en son üç örneğine bakalım. Mehmet Ali Alabora ve Levent Üzümcü ile sanat cephesinde, kombine biletlere istenen taahhütlerle spor cephesinde ve en son TOBB Genel Kurulu’ndaki yaptırımlarla da ekonomi cephesinde iş çığrından çıktı.
TOBB bu ülkedeki işletmelerin neredeyse tamamını temsil eden bir üst sivil toplum kuruluşu. Her genel kurulda en azından iktidarı, ana muhalefeti ve muhalefeti temsilen üst düzeyde konuşmalar yapılır; yaşananlara ve olasılıklara ilişkin değerlendirmeler farklı pencereden ortaya konulurdu.
Ama Başbakan buna da tahammül edemedi. Bu kez muhalefet liderlerinin konuşmasına izin verilmedi. Neden? Kapalı kapılar ardında hangi pazarlıklar dönüyor bilemem ama, Başbakan tek başına konuşsun diye.
Peki bu TOBB’a yakışıyor mu? Ama sistem tek kale maç. Farklılığa tahammül yok. Tıpkı gerçek gazetecilerin karşısına çıkamadığı gibi, Sayın Başbakan işadamlarına da farklı bakış açılarının sunulmasını engelliyor.
Başbakan hem tek kale maç yapıyor; hem de karşı takımın oyuncularını saha kenarına atıp, ortak kaleciyi de kaleden çıkarıyor. Kendi kendine oynamak istiyor. Sonra da buna demokrasi diyor. Neden? Çünkü her şeyi bildiğini zannediyor. Başbakan’a yanıtı da Yunus Emre veriyor:
“İlim, ilim bilmektir;
İlim, kendin bilmektir;
Sen kendini bilmezsen,
Bu nice okumaktır?”