AB’den Türkiye’ye fren
Avrupa Birliği Konseyi, sınırların açılmasıyla ilgili yayınladığı ilk listeye Türkiye’yi almadı. Açıkçası turizm açısından baktığınızda çok hoş bir tablo değil. Öte yandan serbestlik kazansaydık da, bunun turizme ne kadar katkı sağlayacağı tartışılır.
Fakat henüz her şey bitmedi. 15 Temmuz itibariyle ikinci bir listenin daha yayınlanacağı belirtiliyor. İşte Türkiye bu konuda hassasiyet göstermeli ve mutlaka bu listeye girerek sınır serbestliğine dahil olmalı.
Diyeceksiniz ki, turizme ne fayda getirir? Öncelikle şunun altını çizelim ki mesele popüler gündem olarak turizm üzerine odaklanırken, bu yıl turizm ve turizm gelirleriyle ilgili umduğumuzu bulamayacağımız açık.
Fakat sadece bu yılı kurtarmanın peşine düşersek hata ederiz. Zira birçok AB ülkesine göre, sorun pandemi ise, daha başarılı bir performans sergilediğimizi biliyoruz. Bunu çok iyi anlatmalı ve ikinci listedeki yerimizi almanın yollarını aramalıyız.
Çünkü bugünler unutulur ama imajı kalır. Türkiye’nin doğru bir yönetim anlayışla pandemi sürecini kullanarak sonraki yıllar adına bir güven oluşturması ve marka değerine katkı sağlamasının yolu var. Değerlendirmeliyiz...
Üstelik mesele sanıldığı gibi sadece turizm ile ilgili değil. Ülke dış ticaretine baktığımızda her iki üründen birini AB’ye satıyor ya da alıyoruz. Bu durum turizm dışı sektörler açısından da kritik önem taşıyacaktır.
Şu an liste dışında kalmanın, daha sonraki siparişlere ve pazarlık gücüne etki edeceğini tahmin etmemek mümkün değil. Çünkü bu tip pazarlarda bir kez oyun dışında kalırsanız, tekrar oyuna dahil olmak ciddi bir zaman ve maliyet gerektiriyor.
Önümüzde iki hafta var. Mutlaka yetkililer bazında ilişki kurularak, Türkiye’nin en azından bu alanda görece güvenilir bir ülke olduğunu anlatması, gerekli güvenceleri dile getirmesi ve pazarını kaybetmemek için atak yapması gerekiyor.
Geçen yılın mayıs ayına göre ihracatımızın yüzde 40 gibi bir oranda düşmesi, pandemi ile başlayan durgun ticarete bağlanabilir. Fakat ardından keskinleşeceği çok açık gözüken korumacılık ve ticaret savaşlarının gölgesinde bir sürece, üzerimizde bu algıyla girmenin yaratacağı kalıcı hasarlar olabilir.
Bu nedenle liste meselesini ciddiye almalı, gereksiz ucuz kahramanlıklara ve söylemlere bürünmeden, kendimizi anlatmalı ve bunun zaten sıkıntılı Türkiye markasına yeni bir ek sorun olarak yansımasını engellemeliyiz.
Çünkü tekrar altını çiziyorum liste dışında kalmanın etkileri, gelmeyen 10 tane turist ile sınırlı kalmaz. 15 Temmuz’da yayınlanacak liste güncellemesi bir fırsattır. Bu listede yer almanın yolunu aramalıyız.
Biz listeye girelim; sonra varsın bu yıl turist gelmesin.