Üç maymun ekonomisi
Adam periyodik kontrollerini yaptırmak üzere doktora gider. Her gün 15 km koştuğunu, tansiyonunu sistemli bir biçimde ölçtüğünü, kalp kontrollerini yaptırdığını, ateşinin olmadığını, şeker ve benzeri rahatsızlığı bulunmadığını, herhangi bir yerinden de ağrı çekmediği belirttikten sonra muayene olur.
Doktor bir dizi testten sonra hastasını karşısına alıp ‘size bir iyi bir de kötü haberim var’ der. Adam iyi olanı önce duymak istediğini belirtir. Doktor şöyle der: ‘İyi haber, bana daha önce aktardığınız gibi şikâyetiniz olacak herhangi bir durumunuz yok. Herhangi bir sıkıntınız olmaması da bundan kaynaklanıyor. Kötü haber ise kansersiniz.”
İşte Türkiye’nin ekonomi fotoğrafı da aynı bu örnekteki adam gibi… Rakamlar üzerine kurulmuş bir saadet zinciri, ama yapısal sorunlarının hiçbiri halledilmemiş sokağın durumunu ortaya koyan kanser hastası. Bunun en güzel sağlamasını cari açık tartışmasından yapabilirsiniz.
Cari açık artarken, bunun büyüyen bir ekonominin gereği olduğunu söyleyen bakanlar, düşerken de sorunu nasıl hallettikleriyle övünüyorlar. Ama yapısal soruna bakmıyorlar. Oysa cari açık ihracat ve buna bağlı ara malı ve hammadde ithalatının azalmasıyla, daralan sıcak para hareketinden kaynaklanıyor. Sorunu çözmediğinizde de kısa bir süre sonra işler tersine döndüğünde cari açık sorunu tekrar karşınıza çıkıyor.
Sokağın gerçekleriyle değil de, doğruluğu tartışılan rakamların büyüsüyle hareket ettiğinizde, gerçekleşen medya operasyonun ardından ortaya konulan coşkuyla da övüldüğünüzde, bir süre sonra kendi yarattığınız hayale inanır duruma geliyorsunuz.
Şu an Türkiye’de tam bir üç maymun ekonomisi yaşanıyor. Herhangi bir sağlıklı sanayi, tarım, işgücü envanteri olmadan, gerçekten nüfusunuzu bilmeden, sektörel önceliklerinizi ve hedeflerinizi bilimsel verilere oturtmadan finans piyasaları üzerine kurduğunuz bir ekonominin büyüsüne kendinizi kaptırıyorsunuz. Oysa gerçek çok farklı…
Bunun da en önemli kanıtı dönen çek rakamları… Ağustos 2012 itibariyle karşılıksız çek sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 56,1 artıyor. Ocak-Ağustos dönemini baz aldığınızda da oran yüzde 56,4 oluyor. Peki bu rakamlar tam olarak gerçeği yansıtıyor mu?
Son derece yüksek, gizli bir uğultunun habercisi ve tehlike sinyallerini ortaya koymakla birlikte, piyasayı yakından takip edenler birçok karşılıksız çekin de piyasanın kendi koşulları içinde eritildiğini biliyor.
Vadesi gelen ve ödenemeyen çeklerin, yenileriyle daha uzun vadelerle değiştirildiğini, şüpheli alacak durumuna düşmemesi için cari hesap üzerinden haftalık ödemelerle kapatılmaya çalışıldığını rakamlar ekonomisine bakanlar bilmiyor.
Bunun üzerine dış ticaretteki çarpık yapı, esnafın gün be gün erimesi, tüketiciden KOBİ’ler başta olmak üzere imalat sanayinin borçlanan yapısına, sokaktaki işsizliğin düştüğü belirtilen rakamların kat be kat üzerinde olmasına göz yumuluyor.
Herkes üç maymunu oynayıp, ekonomiyi değil, beklentiyi yönetiyor. Fakat değişmeyen gerçek kanser, bu vücudunu günden güne bitiriyor. Neşter vuracak doktor ise ‘gereksiz ameliyat’ suçlaması nedeniyle hastaya dokunmuyor. Herkes üç maymun, herkes memnun, ekonomi sokağı boğazlarken, bazılarını zengin, genelini de fakir ve borçlu ediyor. Sonra da birileri çıkıp bu yapıya’ başarılı’ nitelemesi yapıyor. Vatandaşın ve piyasaların ise istikrardan yana olduğu söyleniyor. Fakat istikrarı arzulayanın, hakimiyeti yabancılara ait hale gelen finans piyasaları olduğundan bahsedilmiyor.
Şimdi durup düşünün… Kendi gerçeğinizle, açıklanan rakamları karşılaştırın. Üç maymun ekonomisinin faturasını hayal edin. 2001 sanırım bu konuda size bir fikir verebilir. İstikrar tamam, peki ama neyin istikrarı? Yanıtını aramanız gereken bu değil mi?
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr