Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Bedava

Hafta sonu medyaya düşen haberlerin içinde benim adıma en ilginç olanı ‘bedava tatil’ adı altında yapılan devre mülk sahtekârlığıydı. Konuyla ilgili mağdurların kurduğu bir dernek adına yapılan açıklamada, nasıl bir dolandırıcılık yapıldığı anlatılıyor ve vatandaş uyarılıyordu.

Aslına bakarsanız bu uyanık tayfa bir kaç hafta önce bana da ulaştı. Telefonum çaldı ve açtım. Karşımdaki şahıs, Kuşadası’nda 5 yıldızlı bir otelin temsilcisi olduklarını ve tanıtım amacıyla bedava tatil için çekiliş yapacaklarını söyledi.

İşin içinde bir hinlik olduğunu düşünerek, ben de oyuna katıldım. Elbette kendilerine numaramı nereden bulduklarını da sormadım. Zira GSM operatörlerinden, bankalara kadar herkesin verilerimizi çatır çatır sattığını biliyoruz.

Devlet yetkililerinin, okunmayan kâğıtlarla temellendirilmiş bu çarpıklığa ne kadar göz yumacaklarını açıkçası merak ediyorum. Neyse bu işin bir başka boyutu... Dönelim tekrar dolandırıcılığa...

Şahıs beni bir iki gün sonra aradı ve çekilişte kazanan şanslılardan biri olduğumu belirterek, tatil kazandığımı ve bu konuda istediğim kişilerle tatil yapabileceğimi vurgulayarak beni davet etti. Yalnız şu ana kadar devre mülk lafı hiç geçmiyordu.

Katılıp katılmayacağımı sorduğunda ‘düşünmüyorum’ yanıtını alınca, şaşkınlık içerisinde nedenini sordu. Ben de kendisine ‘yılların gazetecisi olarak, açıkçası bana neye istinaden bedava bir şey verdikleri başta olmak üzere, yaptıkları işten hiçbir şey anlamadığımı ve yapılan işi gerçekçi bulmadığımı’ söyledim.

Bunun üzerine kendilerine çok güvendiklerini, yaptıklarının otellerinin daha çok tanınması için bir çalışma olduğunu, bir seminere katılmamla devre mülk başta olmak üzere tatil fırsatlarını da bu vesile ile bana anlatma olanağı bulmayı amaçladıklarını belirtti. Elbette inandırıcı bulmadığımı vurgulayıp, bu işlerle uğraşmalarının hata olduğunu söyledim ve tahmin edersiniz ‘siz bilirsiniz’ denilerek telefon kapandı.

Şimdi gelinen noktada devre mülk mağdurlarının kurduğu derneğin açıklamalarını okuyoruz. Peki bu insanlar gerçekten mağdur mu? Bence değil... Aslında son yıllarda toplumdaki ucuzlamanın klasik bir tezahürü ile karşı karşıyayız.

Bedavacılığa alıştırılan bir toplum, nedenini sorgulamadan aldığı kredilerle, makarnalarla, yeşil kart ya da kömürle içinde bulunduğumuz duruma geldi. Dolandırıcılara da gün doğdu. Size bedava sunulan bir şeyi, nedenini sorgulamadan alıyorsanız, bilin ki sadece mağdur olma özelliğinizi değil, vatandaş olma niteliğinizi de kaybediyorsunuz demektir.

Bedavacılık peşinde koşanlar mağdur olamazlar, ama vicdanlarını kaybeden mağrurlar yaratırlar. Şimdi dönüp, bir kez daha sorgulayın kendinizi... Karşınıza gelen bedava bir mal ya da hizmete ‘neden’ sorusunu sormadan aldığınız geçen yılların ardından, sonuçtan memnun musunuz?

Konunun çok tatsız, belki de özeleştiri yaptığınızda üzücü bir fotoğraf verdiğinin farkındayım. Ama birinin de bu ‘kral çıplak’ noktasını vatandaşa hatırlatması gerekiyor. Bedava diye bir şey yoktur. Tıpkı fıkradaki gibi:

“İki ortak kasabada bir tiyatro açmışlar. Fakat kasabanın halkı cimriliğiyle ünlüymüş. Kimse para vermek istemediğinden her gün sıfır çekiyorlarmış.

Bakmışlar olacak gibi değil, düşünmüşler ‘ne yapalım; ne edelim’ diye. En sonunda birinin aklına bir fikir gelmiş. Ertesi gün her tarafa ilanlar asılmış. ‘Cumartesi günü tiyatromuza giriş bedavadır.’

Kasaba halkı bedavayı bulmuş; kaçırır mı? Cumartesi günü tiyatro ful çekmiş, bizimkiler mükemmel bir oyun sergilemiş. Herkes ayakta alkışlamış. Oyun bittikten sonra kasaba halkı çıkışa doğru yönelmiş ama ne görsünler ? Kapılar kilitli ve şu yazı yazıyor: Çıkış 10 Lira…”

bedava