Çarpıtmanın gözünü çıkarmak
Eğer bir yerde yağcılık ve yaranma kontrolden çıktıysa, o saatten sonra mantık aramak doğru mudur? Aslında uzun zamandır bu suali soruyorum kendime... Şeytan diyor ki, bırak görsünler sonunu. Ama insanın içi yine de durmuyor.
Ne demiş Ziya Paşa? ‘Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.’ Ülke kötek aşamasına çoktan geldi ve aslında bunu hak etti de,ama insan yine de kıyamıyor.
Çünkü bir taraftan ucuzluk kokuyor; diğer yandan iktidar ve adına gazeteci denilen yağdanlık ordusu, 12 kanal canlı yayınla ve ele geçirilen yazılı basınla yapılan propagandayla durumu saklamaya çalışıyor.
En kötüsü de bunu otosansür uygulayarak hayata geçiriyor. İş o kadar çığırından çıktı ki, yaranma duygusuyla normal haberleri bile iktidara uyarlamaya çalışan ve artık baktıkça mide bulandıran bir medya gerçeğini yaşıyoruz.
Merkez Bankası, Türkiye’nin uluslararası yatırım pozisyonu verilerini açıkladı. Teknik terimleri bir kenara bırakırsak, bunun Türkçesi ne kadar borcumuz, ne kadar da paramız var açıklamasıdır. Aradaki fark da hesaplaşmaya kalksak ortaya koymamız gereken miktardır.
Dünya ekonomisinde de fiili hesaplaşma olmadığı için, genellikle siyasal olarak diz çökmek ya da imtiyaz dağıtmak gibi sonuçlarıyla karşımıza çıkar. Bakın güzide medyamız pozisyon açığımıza ilişkin verileri nasıl aktardı?
“Türkiye’nin yurtdışı varlıkları arttı.” Okurun sadece başlıkla ilgilenmesini fırsata çeviren bu uyanık takımı, 2013 yılsonuna göre varlıklarımızı yüzde 2,9 arttırdığımızı ve 232 milyar dolara çıkarttığımızı aktardı.
Oysa hiçbir veri tek tarafından okunmaz. İhracat konuşuyorsanız ithalata da bakarsınız. İstihdamı masaya yatıyorsanız, işsizliği de ele alırsınız. Burada da varlıklardan bahsediyorsanız, yükümlülükleri rakam olarak geçiştiremezsiniz. Çünkü analiz yetisini vatandaşa yüklemeye hakkınız yok.
Haberin gerçeği şu: Varlıklarımız yüzde 2,9, yükümlülüklerimiz yani borcumuz yüzde 4,6 yükseldi. Şimdi 2,9 başarı mıdır; yoksa 4,6 borçlanmanın maliyeti mi? Artışla birlikte varlıkların rakamının 232 milyar dolar olduğunun reklamını yapıyorsunuz da, yükümlülüğün 648 milyar dolara çıkmasına neden dikkat çekmiyorsunuz?
Ey ahali! Aradaki fark 416 milyar dolar... Var mı böyle bir paramız? Bu kadar açık pozisyonda ekonomik düzeyde genelde dünya, özelde milli ekonomisi krize giden bir ülke, dibinde terör örgütleri savaşırken dik durabilir mi? Aslında durabilir. Eğer gerçek fotoğrafı vatandaşına anlatırsa...
Başbakan Yardımcısı Babacan’ın çıkıp kemer sıkmadan bahsetmesi yetmez. 12 yıllık rezaletin hesabını vermesi gerekir. Başarılı ekonomi palavrasının gerçek halini bu insanlara anlatması, önümüzdeki süreçte ödenecek bedellerden haberdar etmesi lazım gelir.
Hadi siyasetçi anlatmadı... İşte tarihe kara leke olarak geçecek bugünkü medya fotoğrafının en acı yanı bu... Adına sözde gazeteci denilen medyacılar, yanlışı doğru gösterme mekanizmasına dönüşmüş. Merak ediyorum; çocuklarının, yeğenlerinin, sevdiklerinin yüzlerine nasıl bakıyorlar. En önemlisi yarın gerçekler ortaya çıktığında nasıl bakacaklar?