Sobadaki sır
Gerginleşen Türk – Rus ilişkileri tansiyonun yükselmesine paralel, geleceğe ilişkin belirsizliğini arttırarak sürdürüyor. Bu arada ilginç çıkışlar da oluyor. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘alsan ne olur, almasan ne olur’ diyerek, bu ülke pazarına ihtiyacımız olmadığını anlatmaya çalıştı.
Çare olarak da dünyanın diğer pazarlarına yöneleceğimizi ifade ediyor. Birisi dünya pazarının hızla daralmaya gittiğini, bizim alternatif pazarlarımızı dış siyaset hatalarıyla tek tek kaybettiğimizi, şu an beliren olasılıkların da kısa süre içinde çözüm vermeyeceğini Cumhurbaşkanı’na anlatmalı.
Elbette analiz yeteneği en tepede böyle olunca, bu iş dalga dalga aşağı doğru yayılıyor. Yine hatırlanacak tartışmalardan biri de tezek çıkışıydı. Uzmanlar ülkede hayvancılık kalmadığını, bu kadar tezeği nereden bulacağımızı belirterek konuya açıklık getirdi.
Şimdi hızını alamayanlar medya üzerinden kömür pompalamasına gerdiler. Doğalgaz temin krizine karşı, yurttaşımızın önlem aldığı belirtiliyor. Soba satışlarında patlama olduğu, beylik laflar da ilave edilerek servis ediliyor.
Çalı çırpı yakarız edebiyatını bir kenara bırakırsak sobada ne yakacağız? Kömür… Peki kömürde durum ne? 1970’li yıllarda kömürde ihtiyacının yüzde 70’ini kendi karşılayabilen Türkiye’nin buradaki manzarası 2009 yılı itibariyle yüzde 29’a geriledi. Bugün durum daha da kötü... Türkiye bu ihtiyacını ithalat yoluyla karşılıyor.
Piyasada satılan ve ithal edilen kömürün fotoğrafı ne? Raporlara baktığınızda 2014 itibariyle ülkemizin kömür ithalatı 29,8 milyon ton civarında. Bunun 24,3 milyon tonunu da termal kömür oluşturuyor. Peki kritik soru şu: Kömür nereden geliyor? İthalatın ağırlıklı kısmının Rusya ve Kolombiya’dan gerçekleştiği belirtiliyor.
Bu işin sektörel bakış açısı. Bir de piyasadaki durumu öğrenmek için, aktif olarak işin içinde bulunan sahadaki uzmanlara dönüp sordum. Aktarılan bilgiye göre şu anda yakacak ve sanayi amaçlı piyasada kullanılan kömürün yüzde 80’i Rusya kömüründen oluşuyor.
Yerli kaynaklarla bunu sağlamaya kalktığımızda karşımıza iki adres çıkıyor. Soma ve Tunçbilek... Soma’daki rezalet hepinizin malûmu… Belediyelerin dağıttığı kömürün ise Tunçbilek temelli olduğu belirtiliyor. İşin toplamına baktığınızda miktarın yetersizliği ve hava kirliliği riski bu konuyu şimdilik alternatif olmaktan çıkarıyor.
Alternatif ne olabilir? Afrika ya da Çin’den ithalat… Buradan gelecek ürünlerin ise hem kalitesiz hem de kükürt oranının yüksekliği nedeniyle cazip gözükmediği belirtiliyor. Piyasada faaliyet gösterenler, Rusya’dan gelen ürünün maden kömürü ve yıkanmış olduğunu, bundan da önemlisi kül oranı düşük, kalorisi yüksek özellik taşıdığını belirtiyorlar.
Diyebilirsiniz ki; benim için sorun değil, çevreyi kirletsin; bana ne? O zaman da karşınıza Kyoto Protokolü gelir; geçtim cezayı, o alternatif aradığınız pazarların kapısından bile giremezsiniz.
Doğalgaz meselesine gelince… Burada o kadar kararlıyız ve ‘vermezsen verme’ noktasındayız ki, birileri bunu oynarken, aynı birilerinin bürokrasisi yani EPDK, kurul karar taslağı hazırlıyor. Daha çok doğalgaz tüketene indirim öngörüyor. Belki ilkesel olarak normal, ama zamanı mı?
Külhancılık oynayacaksanız mahalleye dönün. Devlet yönetecekseniz; biraz akıl yürütün. Çünkü bu haliyle imam – cemaat ilişkisi bizi ekstradan bir de komik duruma düşürüyor ve yaptığımız blöf bile uzay boşluğuna savruluyor.
Çetin Ünsalan