Yeni CHP’nin Ortaçağ yolculuğunu Rıza Türmen Hürriyet'e açıkladı!
Hürriyet gazetesi 8 Ekim 2014 günü bana göre çok önemli bir mülakatı okuyucuları ile paylaştı. “Ahmet Hakan’la Çarşamba Sohbetleri” başlığı ile yayımlanan röportajda CHP milletvekili Rıza Türmen, hiç kıvırmadan, lafı eğip bükmeden yeni CHP’nin gizli kodlarını deşifre etti.
Türmen hatırlanacağı gibi, halkımızın bölünme anayasası dediği sinsi projenin CHP kolundaki aktif üyelerden birisiydi. Türk kimliğinin anayasadan çıkarılması için çaba sarf ediyordu. Şimdi bu mülakatı irdelemeye çalışalım.
Şu andaki CHP’nin geçmişin partisi olduğunu vurgulayan Türmen’e kulak verelim: “Şöyle bir anlayış var: Cumhuriyet o kadar iyidir ki biz Cumhuriyet’in ilk döneminde yapılanlara sahip çıkarsak bütün problemleri hallederiz. Çözümü kadimde arıyoruz. Oysa çözüm kadimde değil, gelecektedir.”
Burada temel bir algılama ve mantık hatası görüyoruz. Biz bugündeyiz. Ortada duran bugüne ait bir sorun var. Bu sorunu çözmek için geçmişteki deneyimlerden istifade edebiliriz. Ama yaşanmamış bir gelecekten hangi veriyi alarak çözümde kullanabiliriz! Çözüm için geleceği kullanmak, herhalde Aristo’nun bile aklına gelmemişti! Türmen, sanırım yeni bir felsefi akımı başlatıyor!
Türmen’i dinlemeye devam edelim: “Onlar duruyor. Cumhuriyet, laiklik, Atatürkçülük, devrimler… Ama bunlarla yetinemezsiniz. Bunların üstüne ne koyacaksanız, ona bakmak lazım.” Ahmet Hakan haklı olarak soruyor: “Hem bu değerler duracak hem de değişim gerçekleşecek? Nasıl olacak bu iş?”
Rıza Türmen, bu kez kıvırma sanatının inceliklerini sergileyerek, kendi kendini tekzip etmeye başlıyor: “O değerleri yeni bir okuyuşa tabi tutmak gerekir. (Pardon, hani mevcutların üstüne yeni bir şeyler koyacaktınız!) Laiklik yeni bir okuyuşa tabi tutulmalı. Devletçilik bugün kaldı mı?
O zaman Türmen’e hatırlatmalıyız. Laiklik, din taassubuna karşı büyük bedeller ödenerek verilen, uzun soluklu amansız bir mücadelenin insanlığa bir armağanıdır. Herhalde 1600 yılında Roma’da Papalık engizisyonunun, evren hakkındaki görüşleri nedeniyle diri diri yaktığı GiordanoBruno’dan (1548-1600) haberiniz vardır. “Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım!” diyerek, engizisyon ateşine korkusuzca atlayan Bruno gibi cesur öncüleri ile insanlık laikliğe ulaşmıştı.
Din mahkemesi, “Kâinatın merkezi dünyadır!” diyerek sapık (!) fikirleri nedeniyle Galileo Galilei’yi(1564-1642) mahkûm ettiğinde de dünya, maalesef güneşin etrafında dönüyordu. AmaBruno’ların, Galilei’lerin ve diğer yüzlerce öncünün acı ve ıstırabı ile filizlenerek gün yüzüne çıkan gerçekler, kiliseye öylesine okkalı bir şamar indirdi ki kilise efradı hâlâ yüzleri kıpkırmızı şekilde dolaşıyor! Eğer, laikliği sulandırırsanız, geleceğe değil, Ortaçağ’a koşarsınız.
Devletçilik diyerek, herhalde komünist bir sistemi değil, karma ekonomiyi kastediyorsunuz! İlham aldığınız ABD, tarihinin en büyük ekonomik krizinden devletçiliğe sarılarak kurtuldu.Başkan Franklin D. Roosevelt’in 1933-1936 yıllarında uyguladığı “New Deal” adı verilen programdan haberiniz var mı? Dünyanın fabrikası olarak isimlendirilen Çin hangi ekonomik modeli uyguluyor?
Hızını alamayan Türmen, adeta şaha kalkıyor! “Dışlayıcı ve tek tipçi bir milliyetçilikten kurtulmak gerekir. Egemenlik ve bağımsızlık anlayışı da değişti.”Atatürk’ün birleştirici ve kaynaştırıcı milliyetçilik anlayışına bu kadar haksız, insafsız ve bilinçsiz bir saldırının, hem de kurduğu partinin mensupları tarafından yapılması ne acı! Ama Türmen’in ne demek istediğini anlıyoruz. Etnik ve mezhepsel çeşitlilik olsun istiyor, tıpkı Ortaçağ’da olduğu gibi.
“Egemenlik ve bağımsızlık anlayışı da değişti!” sözleri ile Türmen yeni CHP’nin dış politika özlemlerini de deşifre ediyor. Ne yani, Kutsal Roma-Germenİmparatorluğu’na (962-1806) bağlı bir prenslik ya da derebeylik statüsünde mi olalım! ABD ve AB’nin uydusu mu olmamız isteniyor! Ama ben iyi anlamamış olabilirim! Herkes kendisine göre yorumlayabilir!
Türmen bu arada, göz kamaştıran entelektüel birikimi ile tartışma yaratan “Ulusalcıdan solcu, solcudan ulusalcı olmaz!” sözlerine açıklık getiriyor: “Çünkü işin tabiatı böyledir ve bu çok açıktır. Evet… İkisinin fıtratları farklıdır.” Ne kadar açık ve anlaşılır değil mi? Bana, sadece ölen maden işçilerimiz için söylenen “Bu işin fıtratında var!” sözlerinden başka hiçbir şey çağrıştırmıyor. Ama tabi ki benim algılama zayıflığım Rıza Türmen’in sorunu olamaz!
Ahmet Hakan, yine dayanamayarak soruyor: “Bunu (Türmen’in görüşleri) dediği anda CHP’den kaçanlar olabilir. Bu bir risk değil mi?” Türmen gayet rahat: “Tabii ki risk… Ama bir yerde oy kaybedersiniz, başka bir yerde çok daha fazla oy kazanırsınız.”
Adama sormazlar mı, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ‘Ben risk aldım!’ diyen Kılıçdaroğlu, hezimete rağmen koltuğuna sımsıkı yapışıyor.” Riski alan siz, bedeli ödeyen millet ve yurtsever milletvekilleri! Bu dâhice (!) yeni söylemlerinizle, sizden uzak duran hangi kesimden ne kadar oy aldığınızın bir çetelesini tuttunuz mu? Mesela Sezgin Tanrıkulu, size Güneydoğu ve İstanbul’da ne kadar oy kazandırdı?
Dersimli Kemal’in Yeri’ndeki prenslerden birisi olan gelecek uzmanı (!)Türmen, geleceği de okuyarak (!) CHP’nin ilkeli, yurtsever ve Atatürkçü kesimine aba altında sopa gösteriyor veşu sözleri ile mülakatı tamamlıyor: “Parti yeni kimliğine kavuştuktan sonra bu kimliğe uyum sağlamayanlar gidiyorsa, ne yapalım?” Mesela, zil takıp oynayabilirsiniz!
Her yerden Atatürk rüzgârı esiyor… Bu Parti’den kimlerin gidip, kimlerin kalacağını bir sene içinde hep birlikte göreceğiz.
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr