Türk ve Amerikalı
Türk milleti dünyanın en köklü ve en soylu uluslarından birisi, belki de birincisidir! Bu gerçeğin farkında olan Atatürk, bu büyük milletin saklanan hasletlerini açığa çıkarmak için sayısız araştırma yaptırmıştır… Atatürk, “Hayattaki en büyük servetim Türk olarak doğmaktır!” sözünü boşuna sarf etmemiştir. Nazi zulmü nedeniyle kendisine kucak açan Türkiye’de bilimsel faaliyetlerini sürdüren Prof. Dr. Fritz Neumark’ın (1900-1991) sözleri oldukça anlamlıdır: “Samimi olarak söylemeliyim. Avrupalı Türk’ü sevmez! Hıristiyan olsanız bile sevmez… Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeği çok iyi biliyorlar: Tarihten Türk çıkarılırsa, ortada tarih kalmaz!”
AMERİKALIYI HAYRETE DÜŞÜREN NEYDİ?
Kore Savaşı’na katılmadığı için yaşıtlarına karşı suçluluk duyan bir Amerikalı bu harbi çeşitli boyutlarıyla incelemeye başlar… Eugene Kinkead tarafından kaleme alınan ve Kore’deki harp esirlerinin davranışlarını inceleyen eser ruhsal durumunu alt üst eder! Bütün dengesini bozar! Amerikan toplumunun değer yargılarından şüphe etmeye başlar!
Ruslar beyin yıkama yöntemlerini Çinlilere öğretmiş ve onlar da bu teknikleri müttefikleri olan Kuzey Kore’ye nakletmiştir. Araştırma sonucu şunu göstermiştir: “Amerikan harp esirleri psikolojik yıldırma metotlarına en kolay teslim olan kesimdir!”
Savaş sonrasında ABD Kara Kuvvetleri Sağlık Komutanlığı konu hakkında ayrıntılı bir inceleme başlatır. 7190 Amerikan harp esirinin üçte biri düşmanla işbirliği yapmıştır! Esirlerin yüzde 38’i ( 2730) ölmüştür. Birçok esir Askeri mahkemede ihanet suçlaması ile yargılanmıştır! Dizanteri olan esirler arkadaşları tarafından donarak ölmeleri için kışın ortasında karlarla kaplı dağ eteklerine atılmıştır!
İNSANIN GERÇEK DEĞERİ ANCAK ZOR GÜNLERDE ANLAŞILIR!
Aslında yapılan araştırmalar fiziki eziyet, gıda eksikliği ve kötü sağlık koşullarının moral olarak genel bir yıkıntıya sebep olamayacağını gösteriyor! Ama Amerikalılar esir düşünce hem ülkelerine olan sadakatlerini hem de birbirlerine olan bağlılıklarını kaybediyorlar… Kendi subaylarına itaat etmeyi reddettikleri gibi onlara küfürler savurarak saldırıyorlar! “Rütbe ve ayrıcalıklar kapitalist sistemin ürünüdür!” şeklindeki propagandaya kolaylıkla teslim oluyorlar… Yaralı arkadaşlarını sedye ile taşımayı bile kabul etmiyorlar… Zayıfın yiyeceğini zorla alıyor, hasta ve yaralıya göz ucu ile bile bakmıyorlar! Amerikalı araştırmacı şu sonuca ulaşıyor: Amerikan esirleri dayanışma içine girmediklerinden çoğu yaşamak ve ayakta kalmak için zorunlu olan ruh zenginliğine erişemiyor ve adeta kendini ölüme bırakıyor!
TÜRK’ÜN MANEVİ ZENGİNLİĞİ
Toplam 12 ülkenin askeri Kuzey Kore’de esir düştü… Türkler 229 Mehmetçik ile üçüncü sırada bulunuyordu. ABD Kara Kuvvetlerinin araştırması, Türk’ün tıpkı muharebe sahnesinde olduğu gibi esir kamplarında da örnek gösterilecek bir karakter ve ruh zenginliğine sahip olduğu açık seçik ortaya koyuyor… Türk mucizesini ABD’li araştırmacılar şu faktörlere dayandırıyorlar: Disiplin, Ordusuna kutsal bir sadakatle bağlılık, sarsılmaz emir-komuta zinciri!
İncelemede bir Türk Komutanı ile yapılan mülakat yer alıyor. Türk Komutan, esir kampından sorumlu Çinli Komutana şunları söylüyor: “Türk askerleri ile ilgili her konuyu sadece benimle konuş! Ben senin taleplerinin yerine getirilmesini sağlarım… Bunun dışında bir yol kabul etmem! Beni öldürürseniz, benden sonra komutayı devralacak Komutan da aynı şeyi yapar… Bu uygulama son Türk askeri kalıncaya kadar devam eder!”
Komutana itaatsizlik Türkler arasında söz konusu bile olamazdı! Çünkü böyle bir eylemde bulunan bir kişiye önce kendi arkadaşları dersini verirdi! Komünistlerin hiçbir propaganda tekniği, psikolojik baskı yöntemleri Türklere sökmedi! Sonunda vaz geçtiler ve Türklerin idaresini Türk Komutana bıraktılar…
TÜRK’ÜN ÖLÜM KALIM ANLARINDAKİ DAYANIŞMA RUHU
229 Türk esirden yarısı, bazıları ağır olmak üzere hasta ve yaralıydı… Ama bir kişi bile zindanlarda hayatını kaybetmedi! Çünkü sağlıklı olanlar bütün güçleriyle hasta ve yaralı arkadaşlarına yardımcı olmak için elinden geleni yaptı… Hastaneye giden bir kişiye iki kişi refakat etti. Yemekler son lokmasına kadar eşit olarak bölüşülüyordu.
Hastaların yemeğine daha büyük bir özen gösteriliyordu. Aç gözlülük eden bir kişi bile çıkmadı! Hiçbir Türk dışarıdaki faaliyetlerde soğuktan donarak hayatını kaybetmedi. Çünkü görevlendirilen iki nöbetçi sürekli olarak arkadaşlarını kontrol ediyordu. Aralarında güreş müsabakaları tertipliyorlar ve spor onları zinde tutuyordu! Hiç kimsenin tek başına kalmasına ve psikolojik çöküntü içine girmesine izin vermediler…
Ve bütün ön yargılarından arınarak Türklere karşı derin bir saygı ve hayranlık duymaya başlayan Amerikalı, bizi daha yakından tanımak için ülkemize gelir…
SONUÇ
İşte yabancıların raporlarındaki Türk! Başka söze gerek var mı? Dünyanın en asil ve en saygın milleti! Türk, kaynağı tarihin derinlikleri olan coşkun bir ırmaktır; amansız fırtınalarına direnerek bugünlere gelmiştir! Haliç’teki Taşkızak tersanesinin taş havuzu bile ABD tarihinden daha eskidir! Cebine birkaç kuruş para girdiği için kendini adam yerine koyanlara saygı ile duyurulur…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr