Alican Türk: İsteyen sussun, isteyen kaçsın, isteyen sinsin!
Bugün köşemi 28 Şubat davasının dik duran, yiğit mağduru Alican Türk'e bırakıyorum:
İSTEYEN SUSSUN, İSTEYEN KAÇSIN, İSTEYEN SİNSİN!
Bildiğiniz gibi yaklaşık 6 yıldır süren 28 Şubat Davası'nın sanıklarından biriyim.
Davada 61'i general olmak üzere (ki bunların 14'ü orgeneral seviyesindedir) 98 asker kökenli sanık var. Ne yazık ki 5 komutanımız bu süreçte yaşamını yitirdi.
Hepimiz 28 Şubat döneminde hükûmete darbe yapmakla suçlanıyoruz. Ben, bu amaçla oluşturulan ve kamuoyunda kısaca BÇG olarak adlandırılan Batı Çalışma Grubu'nun bir üyesiymişim, bunu cezaevine girince öğrendim.
Üzerime atılan suçlama ile ilgili defalarca açıklama yaptım, 28 ŞUBAT - SİNCAN'DAN TARİHE NOTLAR adlı 2 ciltlik "anı - belgesel" türü kitabımda da yazdım.
Cezaevinden çıktıktan sonra da kendimi FETÖ'nün tezgâhladığı bu davaya ve davaya ilişkin gerçekleri topluma anlatmaya adadım. BİRİLERİNİN ELİNDEN 28 ŞUBAT'A İLİŞKİN BÜTÜN PROPAGANDA KOZLARINI ALMAK, YALANLARINI DEŞİFRE ETMEK VE TOPLUMA GERÇEK BİLGİLERİ SUNMAK BOYNUMUN BORCU OLSUN!
Ama bu durum çevremdeki insanları hem üzüyor hem kızdırıyor hem de kaygılandırıyor. Sitemleri şöyle:
- Yahu sen deli misin? Tamam, serbest kaldın işte, geç otur bir kenara, karışma şu işlere!. Başına bela mı arıyorsun? Zaten her davranışını takip ediyorlardır. Hele hele bu heriflerin ne kadar kinci olduklarını bilmiyor musun? Bir şey olsa davanın 1 Numaralı sanığı Karadayı Paşa'dan bile önce ilk seni tutuklayacaklar! Üstelik bak koskoca paşalardan konuşan var mı? Biri çıkıp televizyonlarda şu şöyledir bu böyledir diye anlatıyor mu? Onlar dururken "zurnanın son deliği" sana mı kaldı 28 Şubat? Herkes kendi keyfinde, ama sen kalkmış "gerçeklerle ilgili milleti bilgilendireceğim" diye yok kitaptı, yok konferanstı, yok makaleydi diye debelenip duruyorsun!
Hatta daha dün bir arkadaşım "yazılarını okuyunca, faaliyetlerini görünce senden başka yargılanan yok hissine kapılıyorum" diye mesaj atmıştı.
Tabii onları anlayabiliyorum, başıma tekrar bir iş gelmesinden tedirginler. Ülkenin ve hukukun geldiği noktada haklılar da üstelik.
Lakin bana böyle söyleyenlere yanıtım şu:
- Bunlar beni haksız yere, suçsuz yere içeri attılar mı? Attılar! Hukukla ve adaletle asla bağdaşmayacak gerekçelerle 14 ay evimden, ailemden, çevremden ayırdılar mı? Evet! Ne yapsaydım yani? Yapılan haksızlığı ve adaletsizliği sineye mi çekeyim? Hiçbir şey olmamış gibi mi davranayım? Gücü elinde bulunduranların haksızlığı ve adaletsizliği karşısında boyun mu eğeyim? Baştan sona siyasi olduğu gün gibi ortada olan bu davada susarsam ceza almaktan mı kurtulurum? Hatta serbest bıraktıkları için bir de teşekkür etseydim bari...
Hayır, ben bunu yapamam; haksızlık, adaletsizlik karşısında susamam, boyun eğemem, diz çökemem, ne bana ne de onca suçsuz insana yapılanı hoş göremem! Asla öfkeli, kindar ve nefret dolu bir insan değilim ve öyle olmaktan da Yüce Yaradan'a sığınırım; bağışlamanın bir erdem olduğunu da bilirim. Ama yine bilirim ki haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanmış, adaletsizlik karşısında eğilen şerefini kaybedermiş.
Birileri 28 Şubat konusunda sözde darbe edebiyatıyla baştan aşağı yalan, gerçek dışı bilgilerle toplumu yanıltmaya ve cumhuriyetin temel değerlerini yok etmeye çalışırken buna kayıtsız kalamam; çünkü bilirken susmak bilmezken konuşmak kadar kötüymüş.
Ben Allah'tan korkarım! Hem Hak nazarında hem yasalar önünde suç işlemedim, bundan sonra da işlemeyi düşünmüyorum.
Elbette adaletsizliği önlemem mümkün değil, ama adaletsizlik karşısındaki tutumum bana aittir.
Başkasının tavrı beni ilgilendirmiyor! İsteyen sussun, isteyen sinsin, isteyen kaçsın!
Ben yerimdeyim!
Alican TÜRK