Ah şu yüzde 65 yok mu?
Ülkemizin ekonomik büyümesi dünyaya parmak ısırtıyor. Tüm dünya yerlerde sürünüyor, Türkiye göz kamaştırıyor. Bazı kendini bilmezler de çıkmış, aynadaki ben gibi, ekonomik başarıya ‘palavra’ diyor. Dert üstü murat üstü memlekette yaşananları görmezlikten geliyor.
Kimisi de harcamış paraları, borçlanmış, paha biçilmez iktidarı eleştiriyor. Utanmayanlar iş arıyor. Bir de bunların içerisinde iktidarı zor duruma sokmak için ölenler var. Hem iş bulmuşsun, hem ölüyorsun. Bu ne kıymet bilmezliktir kardeşim?
Çalışıp maaşını isteyen mi dersin; iş bulup sigorta arayan mı? Bana ne çocuğun okula başlamışsa, ev sahibi kirayı istemişse... Hem üç çocuk yapmamışsın, hem de bereket arıyorsun. Cebinde kredi kartı var. Kesin faiz lobisiyle işbirliği içindesin.
İktidar mesleki eğitime önem veriyor. Bugünün ve geleceğin sektörünü belirlemiş. Dünyanın en geçerli mesleği; dansözlük... Sana örnek olmak için basın mensupları, akademisyenler ve nicelerini yaratmakla kalmamış, dış politikada en nadide figürleri sergiliyor. Neden halen mühendis, mimar, doktor ya da tesisat ustası olmaya çalışıp işsizlik yaratıyorsun? Yoksa dış güçlerle ilişkin mi var?
Bak memleketimde insanlar refah (!) içinde. Kanıt mı? Oynaya oynaya buralara kadar ulaştırılabilen, bir de utanmadan eleştirilen TÜİK’in açıkladığı ‘Gelir ve Yaşam Koşulları’ araştırmasının verileri ortada...
İktidar 5 yılda borçlu oranını yüzde 7,8 artırmayı başararak, borç ve taksidi olmayan nüfus oranını 2013 sonu itibariyle yüzde 34,6’ya düşürdü. Ne olmuş borç ve taksit içinde yüzüyorsan? Ne olmuş gelirinin yüzde 63’ünü gıda, kira ve ulaştırmaya harcıyorsan? O kadar yol yaptılar; daha ne istiyorsun?
Seninle aynı durumda olan, yani gırtlağına kadar borca batmış nüfus oranı Türkiye’nin yüzde 65,4’ü... Yani yalnız değilsin. Kaba bir hesapla her 10 kişiden 6’sı aynı durumda. Oran tatmin etmediyse kişi sayısını aktarayım.
2013 sonu itibariyle resmi kayıtlara göre Türkiye’de yaşayan 74 milyon 457 bin kişinin, 48 milyon 700 bin kişisiyle kader birliği yapmışsın. Borç ve taksitle yaşamakta birleşmişsin. Üstelik bunu kesimler arası ayrım yapmadan başarmış. Belki biraz eşe, dosta torpil olmuştur. Ama sehven...
Borç ve taksit olmayanların oranı yoksullar içinde yüzde 52’den 46,4’e, zenginler içinde yüzde 37,5’ten 27,6’ya düştü. Orta direk mi? Onu zaten binanın taşıyıcı kolonu gibi kesip dükkânı büyüttüler. Demek ki fakirlik, borçluluk hali işin fıtratında var. İktidarın senin için faiz lobisiyle (!) mücadele ediyor.
Bu sayede tüketici olarak elde etmiş olduğun hakların büyük bir kısmını tırpanlayarak seni bu yükten kurtarmadı mı? Kredi kartı kullanımına önlem almadı mı? O kadar güzel önlem almış ki, kredi kartı sayısı bir yılda 600 bin adet artmış. Çok nankörsün.
Ah şu yüzde 65 yok mu? Ah şu öğrenciler, iş bekleyen, aş bekleyen vatandaş yok mu? Onlar olmasa ne güzel yönetirler ülkeyi... Yok arkadaşım, bu memlekette kıymet bilinmiyor.
Şimdi birileri çıkıp sandıktan falan bahsedecek. O zaman hemen sağlamasını yapalım. YSK’lık iddiaları ve barajı geçemeyen partilerin oylarının, öndeki parti olarak kendilerine yazıldığını göz ardı bile etsek, AKP’nin üç aşağı beş yukarı oy veren nüfusu 20 milyon… Peki 74,5 milyon kişi arasında 20 milyon yüzde kaç eder?
Bu manzarada asıl Meclis içi ve dışı muhalefet kendisini sorgulasın. 20 milyona yaranıp, oradan destekçi çalmaya uğraşacaklarına, kendilerine şunu sorsunlar: 54,5 milyon insan nerede?
Son söz de vatandaşa, yani bizlere… Sorunlarla boğuşuyorsunuz, biliyorum. Ama kaldırın başınızı ve etrafa bakın. Otobüste ‘ne baktın’ diye saçma sapan kavgalar çıkarmak yerine, birbirinizle selamlaşın, konuşun, hal hatır sorun.
Göreceksiniz ki, size söylendiği kadar az ve yalnız değilsiniz. Fakirlik ya da geçim zorluğu da siyasi görüş ayrımı yapmıyor. Faturayı öderken ayrım yapmadığı gibi… Vatandaş olup, hakkınızı aramaktan, hesap sormaktan vazgeçmeyin.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr