Türkiye için siyaset stratejisi ve Davutoğlu
Bilindiği üzere siyaset önce güç toplama daha sonra da güç kullanma sanatıdır. Türkiye ve benzeri ülkeler için sadece içte güç toplama iktidar için yetmez! Bu güç, yeteri ölçüdeki dış güçle de desteklenmelidir. Hatırlayalım, ilk seçimini kazandığında AKP, TSK ile ilişkilerini düzenlemesi için ABD’den yardım talep etmişti.
Ancak sadece dış destekle iktidara gelmekmümkün değildir. Türk siyasetinin fıtratında öncelikle iç güce, yani halka dayanmak esastır. Bu ise iktidarın garantisi değil ama hedefe giden yolun olmazsa olmazıdır!
DAVUTOĞLU’NU KİM İCAT ETTİ?
Henüz ortada fol yok yumurta yoktu.Davutoğlu’nun önce AKP’nin Genel Başkanı sonra Başbakan olacağını Batı yayın organları yazdı. Bu durumu Ulusal Kanal Haber Sitesi’ndeki günlük makalelerimde özellikle vurgulamıştım. Davutoğlu, bir anlamda Erdoğan iradesine karşı Batı ve İsrail’in çıkarlarını yansıtıyordu. O dönemdeki konjonktürde bu durum Erdoğan’ın da işine geliyordu. Çünkü henüz doğrudan saldırıların hedefi olmamıştı. Böylece Batı’ya bir parmak bal çalmış oluyordu.
DAVUTOĞLU VE BENZERLERİ NİÇİN DUVARA TOSLUYOR?
Ancak Davutoğlu hem siyasetten hem de stratejiden bihaberdi!Gül, Gülen, Ali Babacan, Arınç, Kılıçdaroğlu gibi halkta hiçbir karşılığı olmayan sözde liderlerle içte güç toplayamazdı. Türk siyasetinin doğasını kavrayamamıştı. Bu yetersiz iç gücü dış destekle tamamladığında iktidarı tekeline alacağını sandı. Kendisini çok kurnaz, herkesi kör, âlemi sersem zannetti!
Yeniden açılım için Batı’ya göz kırptı. “Barzani’ye karşı çıktık mı ki Rojava’ya (Suriye Kürdistan’ı) karşı çıkalım!” diyerek emperyalist merkezlere güçlü bir mesaj verdi. Yani,“Suriye’de ben değil, Erdoğan mızıkçılık yapıyor!” demeye getirdi! Mülteci krizinde AB ne istiyorsa verdi! Merkel’e derin bir soluk aldırdı…
DAVUTOĞLU’NDAN BEYAZ BAYRAK!
Milattan önce bile insanlık stratejinin başlangıç noktasını biliyordu: Önce düşmanını, sonra kendini tanı! Bu zat-ı muhterem ne kendisini ne de rakibini tanıyordu. Stratejik sığlıkta boğuldu. Çok kolay bir lokma oldu. Erdoğan, çiğnemeye bile gerek duymadan midesine indiriverdi… Tek kurşun atamadan beyaz bayrak çekti! O kadar çaresizdi ki düşerken de Erdoğan’a biat etmeyi ihmal etmedi!
Ama bir teselli kaynağı vardı. Kılıçdaroğlu, “Davutoğlu’na hakkını helal ettiğini” açıkladı. Böylece Gül, Gülen, Arınç, Babacan, Kılıçdaroğlu örtülü ittifakı ağır bir darbe almış oldu.
ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE NE OLUR?
Emperyalist merkezlerin desteklediği Gül, Gülen, Kılıçdaroğlu örtülü ittifakının çapsızlığı tescil edilmiştir. Başbakanlık makamında adamları olsa bile Türkiye’de hiçbir hal ve şartta iktidar seçeneği olamayacakları açık seçik görülmüştür. Gül, Gülen ve arkasındakiler siyaseten zayıflamıştır.AKP’de hizip yaratma dışında bir fonksiyonları olamaz! Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ile aynı kaderi paylaşacaktır.Tıpkı Bahçeli gibi ancak siyaset dışı yöntemlerle ayakta kalabilir!
ERDOĞAN’IN ÖNÜ AÇILDI MI?
Emperyalist merkezlere göz kırpan Davutoğlu’nun tasfiye edilmesi, hiç kuşkusuz hayırlı bir olaydır. Ancak unutulmamalıdır ki pusudakimevzii ile Erdoğan’ın doymak bilmez ihtiraslarına gem vurmaktaydı. Şimdi freni boşalan kamyon gibi Erdoğan hedeflerine koşabilecek midir?
Erdoğan’ın en büyük iki kozu Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’dir. Ayrıca TSK’nın şanlı mücadelesi HDP’yi barajın altına itmiştir. Bu koşullarda AKP olası bir seçimi kolaylıkla kazanabilir. Ancak bir yılda yapılacak üç seçim, sonucu ne olursa olsun ülkenin yönetilemediğinin açık bir göstergesidir…
AKP, seçimi göze aldığı takdirdebaşkanlık sistemini de içeren bölücü anayasa dayatması ile Türk milletinin karşısına çıkacaktır. Bu taleplerini kendine oy veren seçmenlerine bile anlatamaz! İşte bu durumda Meclis’ten umudunu kesen büyük Türk milletininkendisini karşısında bulacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu genetik kodları ile oynayan her kişi ve kurum, önünde sonunda yerle yeksan olur. Bu topraklarda bu gafilleri hizaya getirecek birikim fazlasıyla mevcuttur… En azından, Vatan Partisi görev başındadır…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr