İngiltere'nin son ırkçılık raporu: Bölücü
The Guardian gazetesinin 31 Mart tarihli haberi konuyu bu başlıkla toparlıyor ve bu raporun milletvekilleri, dernekler, vakıflar, eşitlikçi gruplar tarafından eleştirildiğini ekliyor. Bu raporun sistemik değişim için bir fırsat olduğu ama değerlendirilmediği açıklanıyor. Bu eleştiriyi yapanlar “Etnik ve Eşitsizlikler Komisyonu”nun sağlık, eğitim, barınma gibi konulardaki azınlık gruplarını etkileyen şok edici eşitsizliklerini tanımakta başarısız olduğunu söylüyor.
İşçi Partisi de köleciliği yücelten en çekişmeli paragraflara hükümetin açıklama getirmesini istedi. Bu rapor “Black Lives Matter” protestoları nedeniyle hükümet tarafından istenmişti ve parçaları basına sızmaya başlayınca geçen hafta açıklanmıştı. Bu açıklamalardan beri rapora protestolar durmak bitmiyor.
Komisyon raporu ırkçılık ve eşitsizliğin hala daha var olduğunu ama coğrafya, aile yapısı, sosyoekonomik durum, din ve kültürün etkisinin daha fazla olduğunu belirtmişti. Raporun önsözünde Komisyon Başkanı Dr Tony Sewell “Bazı topluluklarda tarihi ırkçılığın kâbusları hala görünüyor ve Birleşik Krallığın değiştiğini, daha hakça ve açık hale geldiğini açıklamakta bir tereddüt görülüyor” diye açıklamıştı. Raporun azınlıklara bir miktar önyargıyı bulduğunu ama genelde büyük toplumun güvenilmez olduğuyla ilgili bir algı olduğunu eklemişti.
Geçen yıl hükümetin etnik azınlık ünitesinin başkanı olan Simon Wolley bu komisyonun insanların sorunlarına saygı göstermediğini söyledi. Lord Wolley “Eğer ırk ayrımcılığını görmezden gelirseniz yapacak başka şey kalmıyor ve bu büyük bir sorun. Covid-19 ve Black Lives Matter öncesi sistemin her alanı ve seviyesinde yapısal ırkçılık vardı. Barınma, eğitim, sağlık konularında çok fazla eşitsizlik vardı ve bu komisyon bu nedenle kuruldu. Covid-19 ile bu daha da belirgin hale geldi, etnik azınlıklar daha fazla öldü, daha fazla işlerini kaybetti. Yani, ‘Neden yakınıyorsunuz, 100 yıl önceye göre daha iyi bir toplumda yaşıyorsunuz’, demek bu kişilere gösterilen büyük bir saygısızlıktır ve yanlış giden işleri düzeltmek için kaçırılmış bir büyük bir fırsattır” diye ekledi.
Milli Sağlık Örgütü de raporu kınadı ve Covid-19 sürecinde daha çok etnik azınlık insanının öldüğünü, daha fazla haksızlığa ve eşitsizliğe uğradıklarını ve kesinlikle kurumsal, sistemik ırkçılık olduğunu söyledi.
Gerçekten 100 yıl öncesine göre tabii ki ülkede değişim ve daha açık görüşlü bir bakış söz konusu ancak bu söz konusu bile edilmeyecek bir nokta, bazı insanlar bunu komik ve gülünebilir gördü. Bugünün dünyasında farklı bir yaklaşım gerek ve bu gelişmelerde iyi olan da böyle bir rapora gösterilen tepkinin yoğunluğu, bu tepkilerle farklı bir yaklaşımın adım adım gelmekte olduğunun, bu raporun kabul edilemeyen olduğunun göstergesi.
Birleşik Krallık’ta görülen ırkçılık Almanya, Hollanda, Fransa’da görülen ırkçılıktan çok daha yumuşak, genelde bu adanın kültürü kıta Avrupa’ya veya ABD’ye göre daha yumuşak, daha incelikli ve birbirine saygılı, daha az hoyrat. Burada beyazlar, Almanya’daki Neo Naziler gibi Türklerin evlerini yakmıyor, onları öldürmüyor veya bir George Floyd olayı olmuyor ancak iş bulma, hastanelerde özenle bakılma, okullarda öğretmenlerin ırkçı sözlere duyarlıkla ceza vermesi gibi konularda örtük, daha zor fark edilen bir ırkçılık söz konusu.