Torpille kasiyer ya da yazılımcı
Türkiye’de işsizlik çok önemli bir gerçek. Bunu zaten tartışmanın bir anlamı yok. Gizlenmeye çalışılan tüm rakamlara karşın, böyle bir gerçekliğin toplumda iliklerine kadar yaşandığını biliyoruz.
Bunun içinde genç işsizlik ise hepsinden önemli. Reel sektör ile konuşuyorsunuz ihtiyacı olan personeli bulamıyor; gençlerle konuşuyorsunuz işe ulaşamıyor. Bundan daha kötüsü var.
Herhangi bir meslek lisesinden mezun olanların yüzde 80’den fazlası mesleğini yapmak yerine, başka bir işte çalışmayı tercih ediyor. Çoğunun da AVM’lerde güvenlikçi ya da tezgahtar olduğu araştırmalara yansıyor.
Öncelikle şunun altını çizeyim ki bu işin suçlusu ne işveren ne de gençler... Her ikisinin de hatası var. Biri yok pahasına eski metotlarla insan çalıştırmanın peşinde, diğeri de zanaatin öneminin farkında değil.
Fakat her iki kesimdeki uyumsuzluğun temel sebebi iktidarlar ve yanlış eğitim politikaları... Her ile üniversite açanlar, açtıklarının üniversiteye benzememesi bir kenara dursun, mezunların da istihdam edileceği alanları düşünmeden kontenjan dolduruyor.
Hem mevcut sektörlerin ihtiyacıyla örtüşmüyor hem de yeni mesleklerin yakınından bile geçmiyor. Bu durumda da gençlerin ağırlıklı olarak yurtdışında çare aradıklarını görüyorsunuz.
Şu an Araf’ta olan gençlerin oranı yüzde 28,3... Yani ne bir eğitim kurumuna devam ediyorlar ne de bir yerlerde çalışıyorlar. Sorduğunuzda da nitelikli olanları ilk fırsatta yurtdışına gitmenin yollarını arıyorlar.
Neden peki? Sadece iş beğenmedikleri için mi; yoksa işverenlerin ihtiyacını karşılayamadıklarından mı? Her ikisi de değil. Gençler adalet duygularını ve geleceğe dair umutlarını yitirmiş vaziyetteler.
OECD’deki bir araştırma şu çarpıcı tespiti ortaya koyuyor. Gençlerin eğitimi 1 yıl yukarı doğru gittikçe, beyin göçüne neden olan kaçma isteği yüzde 24 oranında yükseliyor. Yurtdışında yaşamak isteyen gençlerin oranı yüzde 76’yı buluyor.
İstemeyen gitsin derseniz, zaten yarattığınız iklimde kimsenin durmak istemeyeceği net. Eski kuşakların milli duyguları belki buna mani oluyor; ama ülkedeki yönetim anlayışını mevcuttan ibaret zanneden ve başka türlüsünü görmeyen yaştakiler ilk fırsatta kaçmayı arzuluyorlar.
Bununla ilgili detay aktarılan haberde Twitter’daki bir paylaşıma da yer veriliyor. İşte en çok canımı acıtan bu oldu. Diyor ki habere göre twit: “Fırsatım oldu yurtdışına yerleştim. Almanya’da yazılımcı ihtiyacını karşılamak için başlatılan bir programla 27.000 avroluk yazılım kursunu devlet desteği ile ücretsiz alıyorum. Türkiye’de olsam A101'de kasiyer olabilmek için bile torpil aramam gerekecekti.”
Sanırım her şeyi en net anlatan ifade bu. Çünkü sadece ücretsiz eğitim alabilme değil, eğitimi aldığında iş bulabilme, çalışırken de insani koşullara ulaşma gerçeği gençleri buna itiyor.
Türkiye’de kalırsa, kasiyer olabilmek için bile torpile ihtiyacı olduğuna inanıyor. Doğru bulan ya da yanlış bulan olabilir. İnanın bana ne düşündüğünüzün zerre kadar önemi yok. Bunun doğru ya da yanlış olmasının da öyle.
Bu inancın hakim olması önemli. Sorunun temelinde de doğruluğundan, yanlışlığından çok bu yer alıyor. Zira genç görüyor ki, onun annesine ve babasına da insan muamelesi yapmıyorsunuz. O genç aynı şeyi yaşamak istemiyor. Suçlayabilir misiniz? İnanın bana suçlasanız da umurunda değil.
Ama 10 sene sonra genç nüfus özelliğini yitirecek Türkiye’nin umurunda olması gerekiyor. Aksi takdirde aşıyı bulanın Türk olmasıyla övünür durursunuz. Ama size bir faydası olmaz.