Tedarik sıkıntısı için ders çalışın
Son gelişmelerden sonra Türkiye üzerindeki ekonomik baskı iyiden iyiye artmaya başladı. Fakat bunu söylerken, çok ciddi bir ‘avuntu edebiyatı’na da dikkat çekmek gerekiyor. Kalkışma hareketinin bazı sorunları gölgelemek için kullanılmaması lazım.
Elmayla armutu karıştırarak, ülkeyi dün olduğu gibi gazla yönetmeye kalkarsanız, yakıtın biteceği gerçeğinin gölgesinde, daha büyük hayal kırıklıkları yaratırsınız. Şu an kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük gerçeğe sırt çevirmek.
Yaşanan sıkıntılı süreç herkesin malûmu… Türkiye öneli bir olay atlattı; tamam. Ama bu sorunları gölgeleme anlamına gelmez. Bu vahim olay yaşanmasaydı da, ülkedeki ekonomik sıkıntıların var olduğunu unutmamak gerekir. Devekuşu sendromuna geri dönmeyelim.
Elbette eksen farklılığı nedeniyle üzerimize gelecekleri açık. Fakat bu kalkışmayla ilgili bir durum değil. Bu yıllarca uyarılmasına rağmen, borç parayla ülke yönetmekle ilgili bir durum. Eğer bundan ders almamış isek, önemli bir sorunla karşı karşıyayız demektir.
Neyse ki, yaşanan olayın etkilerini azaltmak için, bizim de dile getirdiğimiz gibi ekonomi bakanlığı harekete geçti ve ‘Türkiye burada ve bizimle çalışabilirsiniz’ mesajını dünya genelinde anlatma kararı aldı. Bu son derece doğru bir adım. Ama yetmez.
Zira işi şansa bırakmak mümkün değil. Son dönemde gelen haberler, bilhassa küçük ve orta boy işletmelerin tedarik aşamasında da sıkıntı yaşadığı sinyallerini veriyor. Artık muhataplar peşin para istemeye başladı. Muhtemeldir ki, önümüzdeki aylarda finans sistemiyle karşı karşıya gelmenin ardından kredilendirmeden sendikasyona, akreditiften mal teminine kadar birçok alanda sorun yaşayabiliriz.
Bu nedenle problemle karşı karşıya kalmadan, bakanlık nezdinde makro, sektörler nezdinde mikro bir çalışma başlatılmalı, ithal edilen ürünlerin yurtiçinde karşılanabilmesi için başlayan eğilim güçlendirilerek hayata geçirilmelidir.
Fakat bu çok doğru işler yapılsa bile orta vadede sonuç getirebilecek bir iştir. Çok daha pratik ve hızlı sonuç alınabilecek bir öneriyi ortaya koymak istiyorum. Bugün ihracatımızın, dolayısıyla üretimimizin içindeki ithal ara girdi ve hammadde oranı rahatsızlık boyutunda. Firmalar sektör temsilcileri ya da bakanlıklara işi bırakmadan şimdiden kendi önlemlerini almalı.
Üreticiler, tedarikçilerinin mamullerini mercek altına almalı. Niteliklerini, standartlarını ve alım fiyatlarını masaya yatırmalı ve sorunla yüz yüze gelmeden alternatif kapıları zorlamalı. Öncelikle ve tercihen yurtiçinde üretiliyorsa, yetmez imalatı yoksa da üretilme ihtimali mümkünse buraya yönelmeli.
Durumunu da Ekonomi Bakanlığı’na iletip anlatmalı. Bu başvurularla ortaya çıkacak veri bankası, bakanlığın da teşvikler açısından elini kolaylaştıracak ve yönlendirme sağlayacak bir unsur olacaktır.
Şayet iç piyasada üretimi mümkün değilse, mevcut tedarikçisinin dışına çıkıp, alternatiflere yönelmeli, gerekiyorsa da ortaklıklarla da bunun imalatına orada girişmeli, kamu da bu alandaki ortaklık girişimlerini teşvik etmeli.
Önümüzdeki süreçte en önemli başlıklardan birisini tedarik sıkıntısı oluşturacak. Bugünden önlem alınması şart... Üstelik dünya piyasaların daralmaya gittiği şu süreçte, çok uygun koşullarda yeniden yapılanabilir; Asya coğrafyasında üretim ortaklıklarına geçebiliriz.
Eğer bu dersi doğru çalışır, hesabı kitabı da doğru yaparsak, yani satabileceğimizden fazlasının yatırımına yönelmez, tam kapasite hesabını da TÜİK gibi tek vardiyadan değil, üç vardiyadan belirlersek, gereksiz yatırımla parayı da sokağa atmayız.
Tekrarlarsak, pazar daralacak ve bunu yeniden yapılanma için kullanmamızda fayda var. İktidar da ne olduğu belirsiz yerlere teşvik sağlayacağına, kıt kaynakları bu mamullerin öncelikle içte, olmuyorsa dışta ortaklıklarla üretilmesine destek olmalı.
Böylesine bir ilişkinin döviz ihtiyacını azaltacağı, tedarik güvencesi yaratacağı ve tatminkâr olmasa da yeni bir pazar açılımı ortamı sunacağı çok açık. Bugünü böyle kurtarabiliriz. Yarın için planlı ekonomiye geçişten başka çaremiz yok. Bunu da tekrar altını çizeyim, ucundan tutarak başarmamız mümkün değil.
Yapısal reform masalını bir kenara bırakalım. Kökten bir değişim ihtiyacı ile karşı karşıyayız ve boş reklamla uğraşacak zaman yok. Çünkü bakanlar ne derse desin, ekonomi ve sahanın gerçekleri, yalan kabul etmez. Muhatabının yüzüne söylenmese de…
Çetin Ünsalan