Hızla gerçek gündeme dönmeliyiz
İstanbul seçimlerinin ardından sıra gerçek gündeme geldi. Şüphesiz bunun sonuçlarının siyasete ve doğal olarak toplumsal gelişmelere yönelik tartışmaları olacaktır. Fakat bir seçimle en az yedi ay kaybettiğimizi düşünürseniz, ‘artık yeter’ demek lazım.
Türkiye ekonomisinde sokakta işler durmuş vaziyette. Ödemeler yapılamıyor. Yoksulluk, işsizlik ve geçim sıkıntısı aldı başını gidiyor. Diğer tarafta dünyada merkez bankaları üzerinden bağıra çağıra resesyon uyarıları geliyor.
Dolardan faize nasıl bir tablo ile karşılaşacağımız bilinmezliğini korurken, Türkiye ekonomisine yönelik not düşürümleri ciddiye de alınmıyor. Ama bir tarafta da bütçe açığı neredeyse yıl sonundaki hedefine ilk 5 aydaki harcamalarıyla yaklaşıyor.
Yetmedi; dünyada dijital dönüşümden teknolojinin gelişimine kadar farklı bir faza geçiliyor; ama biz aylardır yerel seçim tartışıyoruz. Nefesler tutulmuş 31 Mart beklenirken, iktidarın yaptığı bir hamle ile YSK üzerinden Türkiye yılın yarısını kaybetti.
Yarısını demek de çok güç. Çünkü bundan sonra yaz tatili dönemine girilecek ve piyasalarda rehavet oluşacak. Ardından yine bayram önümüze gelecek ve yine duracağız. Bitmeyecek sonrasında okulların açılması nedeniyle harcamaların ve ödemelerin ertelendiği bir süreci yaşayacağız.
Son derece emin olun ki, bunu da ‘yılı bir dönelim’ söylemi devam edecek. Yani bir inat uğruna, yapıp bitireceğimiz bir seçimi, İstanbul’un ekonomideki ve sosyolojideki ağırlığı nedeniyle yılın tamamını kaybedecek bir noktaya taşıdık.
Bundan sonra hızla Türkiye’nin gerçek gündemi olan ekonomiye dönmesi lazım. Siyasiler istediği kadar meseleyi tartışsın. Sizler yurttaş olarak aranızda bunun sohbetini yapın. Ama ne olur artık dönün ve işlerinize konsantre olun.
Ekonomi yönetimi yeterince hamaset yaptıysa, artık ülkenin ekonomik gerçekleriyle yüzleşerek aklı başında işlere ve söylemlere imza atsın. Reel sektör iyi ya da kötü ama ne yapacaksa yapsın.
Şu an her zamankinden daha çok fotoğrafın netleşmesine ihtiyacımız olan bir süreçteyiz. Şayet klasiğe ve geleneğe uyarak yılı kapatırsak, telafisi mümkün olmayacak bir hasarı karşımızda bulabiliriz.
Bir tarafta artan jeopolitik riskler öte tarafta günlük sıkıntılar iş artık bıçağın kemiğe dayandığı noktanın ötesine geçmiş. Bunun ciddiyetinin farkına varmazsak, zaten ağır olan ödeyeceğimiz faturanın daha da ağırlaştığını göreceğiz.
Aslında bu çağrım siyasete... Çünkü vatandaş gelen zamlarla gerçek gündem olan ekonomiyi iliklerine kadar hissedecek.