Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Herkes bana karşı

Dünya kendi derdine düştü. Özellikle tahvil balonu kısmında ortaya çıkan alarm, yeni bir dünya krizine doğru adım adım gidildiğinin sinyallerini veriyor. Hatta yatırım danışmanı Marc Faber balonun patlamaya başladığını dahi açıkladı. Gelişen ekonomilerin bu süreçte, faturayı gelişmekte olan ülkelere çıkartmayı amaçladıklarını ise sağır sultan bile duydu.

Elbette 12 yıl boyunca, bütün varlığını dünyadaki fonlardan gelen serseri paraya dayandıran, ne var ne yok elindekileri satan bir ülke olarak bizim de bundan etkilenmememiz mümkün değil. Çünkü zaten yapısal sıkıntıları olan bir ekonomiye, gerçek anlamda tek bir çivi bile çakmadık.

Tüm hesaplar gelen paranın kesilmeyeceği üzerine kurgulanmıştı ve aslında öyle bir dünya yoktu. Yabancı finansçılar da dünyanın hiçbir yerinde böyle tatlı kârı bulamayacakları için paralarını getirdiler, kazançlarını götürdüler. Yani kâr transferi ana parayı aşacak düzeyde sağlandı.

Bununla birlikte içeride ciddi bir para var. Şimdi bunlar da gelişen konjonktüre paralel güvenli limanlara kaçmanın hesaplarını yapıyorlar. Ekonomi yönetimimiz de gitmesinler diye sürekli adım attıkça, her seferinde içeridekine para kazandıracak hamlelere ortam hazırlıyor.

Fakat bir gerçek var ki, dünyada parasal genişleme son buluyor. Bilhassa FED ‘in sonbaharda nihayetlendireceği para arzından sonra işler karışacak. Zira bunun arkasından zamanı çok da belli olmayan ABD’nin faiz arttırma hamlesi var ki, asıl kemiklerimizin kırılmasına ortam hazırlayacak süreç orada başlıyor. AB’nin parasal genişlemesi ise söylemin ötesinde ciddi anlamda geçmez. En azından çare olmaz.

Zira son derece dışa bağımlı ve sıcak paraya dayanmış, borçlu bir ülkenin bu süreçten sağ çıkması mümkün gözükmüyor. Sadece 2014 yılı toplamında ekonomiyi çevirmek için bulmamız gereken toplam rakam, cari açık finansmanı artı kısa vadeli borçlar için nakit 227 milyar dolar.

Şimdi dışarıdan para kesildikçe, üretmeyi unutan Türkiye ekonomisi alarm vermeye başladı. Daha sade bir anlatımla kredi kartından yaşadığınızı düşünün ve bankanın artık kart borcunuzu da gözeterek dolan limitinizi artırmadığını hayal edin. Türkiye’nin durumu aynen bu… Para bulamıyor; bugüne dek bulduğu da bildiğiniz borç.

Ama 12 sene boyunca bu noktaya gelinmemesi için her türlü uyarıya kulak tıkayanlar, bugün çıkmış ortaya, vatandaşa faiz lobisinin (doğrusu çıkar grupları) iktidarlarına darbe yapmaya kalkıştığını anlatmaya çalışıyor.

İşin sadeliği içinde ayrıntıyı göz ardı eden vatandaş ise bu yalana inanıyor. Oysa Türkiye’nin yurtdışı finansçılarla ilişkisinin, vatandaşın gırtlağına kadar borca battığı banka ile ilişkisinden bir farkı yok. Nasıl kredi kullanımı ve daha sonraki süreçte banka birey üzerinden kâr edip, bugün para azalınca kendisini sıkıştırıyorsa, yurtdışı finans kuruluşları da Türkiye’ye aynısını yapıyorlar.

Ama bir yanda Prof. Dr. Ünsal Ban, dış güçlerin köşk seçimi öncesi Başbakan’ın aleyhine olsun diye ekonomik kriz planladığını açıklıyor; diğer yanda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ekonomik darbe planlarından söz ediyor.

Acaba Ali Babacan 19 bin dolar olduğunu açıkladığı kişi başı gelirin hesabının içine borçları ve faizleri de kattıklarını ne zaman açıklayacak? Aslında Türkiye dün ektiğini bugün biçiyor. Bunun için çok büyük komplo teorileri üretmeye gerek yok.

12 yıl süren başarılı ekonomi palavrası, yeni para gelmeyince patlamaya doğru adım adım gidiyor, ‘yanlış yaptık’ diyecek erdemi gösteremeyenler de her zamanki gibi mağdur edebiyatı üzerinden suçlu arıyor.

Herkes bana karşı paranoyası içinde bu işin aşılabilmesi mümkün değil. Eğer iktidar sorunu aşmak istiyorsa, önce 12 yılın hesabını gerçekten verecek, teknik iflası masaya yatıracak ve faturayı vatandaşın önüne koyup, varsa çözümünü anlatacak.

İktidar boşuna suçlu aramasın. Önce aynaya baksın, sonra da 12 yıl boyunca bu yalan tabloyu finanse edenlerin kimler olduğunu düşünsün. Belki o zaman vicdanı sızlar da doğrusunu söylemeye başlar.

Çünkü her zaman söylediğim gibi ekonominin siyaseti olmaz, politikası olur ve o politika size ait değilse, yani iliştirilmiş yapınız varsa, dün sırtınızdan para kazananların faturasını da ödemekten kurtulamazsınız.

Çetin Ünsalan

Herkes bana karşı