Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

İşsizliğin çaresinin anlattığı

Türkiye’nin ekonomik sorunlarının bayında fazla dile gelmese de işsizlik başı çekiyor.

Önümüzdeki süreçte arz fazlasına paralel firma kapanmasıyla birlikte daha büyük oranlarda karşımıza çıkacak bu konu, sosyal yaşamdan politikaya kadar da her şeyi belirleyecek etkenlerden biridir.

Hele ki bunun içinde genç işsizlik oranı var ki, resmi rakamlara göre bile, ülkemizdeki her beş gençten biri işsiz. Şüphesiz bu oran daha yüksek, ama iktidarımızın kimseyi işsiz saymamak gibi bir eğilimi olduğundan rakamlara ancak bu kadarı yansıyor.

Aslında yansıdığı kadarıyla bile durum ürkütücü. Ama buna dördüncü sanayi devrimi ile birlikte yaşanacak dönüşüm ve bizim eğitimden sektörel yapılanmaya kadar hazırlıksız fotoğrafımız da eklenince, hassasiyetle üzerinde durmamız gereken bir husus oluşuyor. Yani mevcut iş gücü yapımızla, her geçen yıl daha çok genç işsiz üreteceğimiz açıkça gözüküyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bıçağı kemiği deldiğini ve bunun ekopolitik sonuçları olacağını anlamış olsa gerek ki bir çalışma başlattı. Bakanlık bürokratları tarafından hazırlanan tasarıya göz attığınızda yapılacak eylem ile genç işsizliğin 7 puan düşürüleceği iddia ediliyor. Yani yüzde 19 ortalama giden genç işsizlik yüzde 12’ye düşürülecek.

Peki bu büyümesi sorunlu, kalkınmayı unutmuş ekonomimizde bu hangi sektörlerle sağlanacak? Perakende ve tekstil… Bilhassa doğu illerinde yapılacak yatırımların bu projenin temelini oluşturduğu görülüyor.

Tekstilin burada bir şansı olabilir. Ama onun da ihracat odaklı ya da fason çalışan bir sektör olduğunu dikkate alırsanız; dünyadaki arz fazlası nedeniyle sıkıştığı maliyet kıskacında bunu yapamayacağını görürsünüz.

İkinci başlık olan perakende ise tamamen AVM’lere dayandırılmış. Vergi toplayamadığınız, elektrik parası tahsil edemediğiniz doğu illerinde AVM açacaksınız ve istihdam yaratacaksınız. Basit bir soru… Bu alışveriş merkezlerindeki mağazalar kime mal satacak?

Ayrıca genç işsizlikteki hedefinizi fason üretime ve AVM’ye dayandırarak zaten vizyon kısırlığı da bütün haşmetiyle sergileniyor. Mesela tarım denilseydi; bunu inandırıcı bulabilirdim. Doğru bir tarım politikasıyla bu konuda hızlı ve kalıcı yol almak mümkün.

Ama AVM açıp, birim maliyetlerin satış yapmanın kaçınılmaz argümanı hale geldiği tekstil sektöründe bunu başarmayı amaçlıyorsanız; paralar yine boşa gidecek demektir. Ayrıca niye AVM? Neden bu şehirde esnaf olmak özendirilmez de, alışveriş merkezlerine Anadolu kurban edilir?

AVM kuracaksanız, bunun finansal lokomotifi kredi kartıdır. Doğu illerimizde hangi vatandaşımıza kredi kartı verebileceksiniz? Netice itibariyle bu çalışma iyi niyetli ama yine sonuç vermeyecek bir zaman kaybının tercümesinden başka bir şey değildir.

Vazgeçin şu tüketim odaklı düşünmekten. Koca bir ülkenin genç nüfusunu tükettiniz; borca batırdınız, üretimini üreteni pişman edecek hale getirdiniz ve halen aklınıza geleni, hesapsız, kitapsız yapma derdindesiniz. Yazık ediyorsunuz bu ülkeye; yazık.

Çetin Ünsalan

anlattığı