Tekstile Bangladeş kapısı
Türkiye turist peşinde koşarken, Avrupa Parlamentosu’nun son kararıyla birlikte ihracat riske girdi. Raporun detaylarına da verilen yanıta da girmeyeceğim. Ama işin özünde şu gerçek var ki; ilişkilerin sorunlu bir döneme girdiğinin habercisi.
Meseleyi AB taraftarı ya da karşıtı olarak yorumlamayın. İşin siyasi tarafı başka bir başlık. Lakin süreç niyete, gerçek rakama bağlıdır. Şayet bu süreç doğru yönetilemezse, her iki üründen birini sattığımız AB pazarı ile ilgili sıkıntılı bir kulvarı işaret ediyor.
Peki Bangladeş ile bunun ne ilgisi var? Belki birçok sektör açısından değil, ama bilhassa zaten zor günler yaşayan tekstil ve hazır giyim sektörü adına Bangladeş bir kapı ya da çıkış niteliği taşıyabilir.
Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimiz DEİK Türkiye – Bangladeş İş Konseyi Başkanı Hülya Gedik, iki ülke arasında hedef sektörlere de, çatışan alanlara da değindi. Bangladeş ile dış ticaretimiz çok hacimli değil.
900 milyon doları bulan toplam dış ticaretimiz var ki bunun 546 milyon doları ihracat. İlişkileri geliştirelim mi, evet. Bunda da sıkıntı yok. Ama Başkan Gedik, hedef sektörleri sayarken bir konunun altını çizdi.
Tercihli Ticaret Anlaşması ihtiyacı... Peki niye Serbest Ticaret Anlaşması değil? Bangladeş de bir tekstil ülkesi olduğu için çıkarlar çatışıyor. Bu nedenle karşılıklı korumacılık daha çok hissediliyor. Düz mantıkta bakarsanız doğal bir tablo.
Ama ben çatışmaların aynı zamanda tersine fırsat yaratabileceğine inanıyorum. Her ikimizin de güçlü olduğu sektör tekstil ise, çatışmak ve birbirine mal satmak üzerinden konuşmak yerine, ortaklıklar kuracak bir yapıyı tartışalım.
Bu hacim bizi kurtarır mı? Elbette hayır. Ama Bangladeş, Hindistan’ın kıyısında ve bölgeye baktığınızda 2,2 milyar nüfuslu bir alana açılan kapı niteliğinde. Pandemide yüzde 5,24 büyüme yakaladı. 10 yıl içinde GSMH’sini üç katına çıkardı.
Dünyanın en uzun kumsalı ile turizmde, örme konusunda, deniz ürünlerinde dikkat çekiyor. Zaten ithalatımızın ağırlıklı bir bölümünü de bunlar oluşturuyor. İhracatta da makine ve yan sanayi öne çıkıyor. 2050 yılında dünyanın en büyük 23. ekonomisi olacağı tahmin ediliyor.
Peki tüm bunların tekstil, hazır giyim çatışması ve Avrupa pazarı ile ne ilgisi var? Öncelikle tekstil hazır giyim bizim kilogram / dolar bakımından Türkiye ortalamasının neredeyse 14 katı yüksek getirisi olan, dış ticaret açığı düşük, istihdam adına kritik sektörlerimizden biri.
Şayet, Bangladeş ile doğru bir ortaklık yapısı kurar, geleceği birlikte kurgularsak, hem yarın adına bir yatırım yapmış oluruz hem de bundan da önemlisi AB pazarına girişlerdeki sıkıntıları devre dışı bırakırız.
Neden? Çünkü bu ülkeden Avrupa Birliği’ne sıfır gümrükle ihracat yapılabiliyor. Bunun nedeni de az gelişmiş ülke statüsünde olması. Ama hızla geliştiği için 2027 yılında bu özelliğinden, gelişmekte olan ülke statüsüne geçeceği belirtiliyor.
O halde 2021’i doğru yapılanmalar için kurgular ve 2022 itibariyle faaliyete geçersek, AB pazarına ilişkin sorunları 5 yıl boyunca devre dışı bırakabiliriz. Bu nedenle sıkıntılı sürecin arifesinde Bangladeş kapısını mercek altına almak gerekir. Bırakın, rakip olmak yerine ortak olalım.
Böylece hem yarına ilişkin güçlenen bir ortaklık kurmuş oluruz; hem de krizli geçeceği anlaşılan önümüzdeki 5 yıl boyunca AB pazarında nefes alacak bir alan elde ederiz. Ne dersiniz; düşünmeye değmez mi?